KÜFÜR KİME YAKIŞIR?

Mehmet Arif DEMİR
Küfür etmek ve küfürlü kelimeler kullanmak üzerine dünya çapında birçok araştırma yapılmış durumda, bu konunun en önemli uzmanlarından birisi olan Bilişsel Psikolog Benjamin Bergen, küfürlü sözleri dört kategoriye ayırmakta; dini içerikliler, cinsel içerikliler, vücut fonksiyonları ile ilgili olanlar, küçümseyici (ırkçı vb.) olanlar diye belirlenmiş bu kategoriler.

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” diyen Gazi Mustafa Kemal’in dediğini dinleyecek olursak en azından sporculara yakışmaz.

Uzmanlar; “Kişi haksız olduğunu kabullenemediği durumlarda hakaret yolu ile bu duygusunu bastırmaya çalışabilir. Haksızlığı ile yüzleşeceği korkusu ile durumu örtmeye çalışarak hakaret yoluna başvurabilir” demektedir. “Bunun en önemli nedenleri arasında kişinin kendisinde eksik olarak hissettiği açıklarını kapatma çabası bulunmaktadır. Kişi kendisinde yetersizlik olarak yer edinmiş duygularını açığa vurmaktan veya fark edilmesinden endişe duyarak hakaret etme yoluna başvurabilir.”  Hakaret etmenin toplum içindeki en pratik uygulama alanı da küfür ve küfür içeren kelimeleri sarf etmek olarak görülmektedir.

Küfür etmek ve küfürlü kelimeler kullanmak üzerine dünya çapında birçok araştırma yapılmış durumda, bu konunun en önemli uzmanlarından birisi olan Bilişsel Psikolog Benjamin Bergen, küfürlü sözleri dört kategoriye ayırmakta; dini içerikliler, cinsel içerikliler, vücut fonksiyonları ile ilgili olanlar, küçümseyici (ırkçı vb.) olanlar diye belirlenmiş bu kategoriler. Ayrıca kişileri “küfürbaz” olarak niteleyebilecek temel dürtülerin de; genetik yatkınlık, konuşma dilindeki dejenere, acıyla baş edebilmek için sığınılan bir “ilaç”, duygu-durum bozukluğu hallerinde rahatlatıcı, kendini ifade etmenin en “ilkel” hali, gruba kabul edilmenin “vaftiz töreni” gibi temel sebepler olduğu açıklanmış.

Galatasaraylı bir futbolcunun Fenerbahçe maçı sonrasında sosyal medyaya yansıyan görüntülerdeki küfürleri üzerine kulübünden yapılan açıklamalar neredeyse bir Nasrettin Hoca fıkrası tadına dönüşmek üzere, hani hatırlarsınız Hoca’ya ithaf edilen “yakışıyor haspaya” hikâyesi gibi. Güya, Nasrettin Hoca Akşehir’de camide vaaz ederken “karılarınız, kızlarınız süslenip-püslenip, açık-saçık giyinip sokağa çıkmasınlar” der. Cemaat toplu halde itiraz eder: “Eee Hoca böyle diyorsun ama senin karın da aynen böyle süslenip, açık saçık giyinip sokağa çıkıyor” derler. Hoca da altta kalır mı, yapıştırır cevabı: “Ama yakışıyor bizim haspaya.”

Kayıtlara geçtiği için kesinleşen ve sosyal medyada milyonlarca kez izlenen küfürlerde kullanılan kelimeleri burada sizinle paylaşacak değiliz elbette. Fakat küfürde yan yana getirilen sözcükleri analiz ettiğinizde bir erkeğin başka bir erkekle cinsel münasebetinin hikâye edildiğini görebilirsiniz. Soyunma odasındaki masaların üzerinde tepinen bir takım futbolcular daha önce defalarca adli olaylarla gündeme gelmiş bir futbolcunun önderliğinde koro halinde bu eşcinsel ilişkiyi ifade ederek rakip takımı kendilerince küçük düşürüyorlar ve içlerindeki öfkeyi ancak bu sözcüklerle ifade edebiliyorlar.

PFDK da bu görüntüleri delil kabul edip anılan bu futbolcuya iki maçlık sembolik bir ceza verince de onu savunmak için başvurulacak ne Hz İsa kaldı ne Hz Meryem. –Allah şifa versin- Başkan Bey, ilk taşı günah işlememiş olan atsın diyerek referansını teoloji tarihine kadar vardırdı.

İşin daha ilginci ise Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan ünlü bir iş insanının oğlunun #FTSA başlığıyla bu küfürlü hadiseyi anmak/yaymak için açılan hashtagin o gün bugündür twitter’ında duruyor olması.

Futbolumuzun yapısal birçok problemi orta yerde durur ve çözüm beklerken memleketimizin gündemi nerelerde yalpalıyor görünce insan üzülüyor bir sporsever olarak. Ama neylersin ki çember daralmakta!

Bu ayları Rahmet’in bolca indiği, bereketin yayıldığı aylar olarak geçirip, sağlık içinde Kovid-19’suz güzel bir bahar/bayram diliyoruz.