KÜLTÜR DEMİŞKEN…

Mehtap DEMİR 26 Eyl 2018

Mehtap DEMİR
Tüm Yazıları
Yağmur ve rüzgarla sonbaharın serinliğine merhaba dedik, bu hafta…

Derler ki; yağmur berekettir, temizliktir, arınmadır…

Konuşur yağmur,

Su konuşur…

Toprakla buluşur, “mis” ile yayılır vücudumuza…

Derler ki; Hayat çeşmesidir yağmur…

Hayat çeşmesinden hayatı anlatılır; insanın…

Kültürde biter o döngü…

Ve yine derler ki;

Bir su damlasıdır, aklımızda bilgiyle harmanlanıp kültürü oluşturan…

****

Biz böyle büyüdük…

Bunu bilerek büyüttük, büyütüyoruz çocuklarımızı…

Hazırladığımız bu mirasın, yüzyıllardır Anadolu topraklarında yeşeren bu kültür mirasının;

pekişmesi için yeniden başlattık eğitim-öğretim sezonunu ki, haliyle bu sezon bize de hareketlilik getirdi…

Şehirlerin kültür sanat rehberini de hızlandırdı, bu hareketlilik…

Konserler, seminerler, konferanslar, tiyatro temsilleri, festivaller, sergiler, paneller hem sosyal hayatta hem de aynı hızda eğitim hayatında kendine yer buluyor…

Öğrencilik yıllarımda, düzenli ve sabit saatlerde gerçekleşen aylık ve haftalık konserlere, konservatuvar öğrencisi olduğum için kimlik kartımla gidebiliyordum…

Bugün öğrencilerimiz, ‘iyi’, ‘dinlemeye değer’ konserlere pek ulaşamıyor.

Çünkü belli vakıf ve salonlar kendi programlarını yaparken, gerçekten dinlenesi ve kaçırılmaması gereken müzikçileri davet ediyorlar lakin bilet fiyatları da ona göre oluyor... Haklı sebepleri var...

Yine de özellikle konservatuvar öğrencileri ve güzel sanatlar lisesi üyelerinin görgü ve bilgi artırımı için, toplumsal sorumluluk adına özen gösterilmesi ve kontenjan ayrılması taraftarıyım…

Diğer yandan halka açık, kültür merkezleri ve salonlarda belli bir vizyonla hazırlanan ‘kayda değer’ ‘dinlemeye değer’ konserler oluyor mu? Sormak gerekir.

Doğal ki şu ‘değer’ sözünü açmakta fayda var…

Konserin, icracının ‘değeri’ öz icra kalitesinde aranır, bunu herkes bilir.

Özgün bestecilik, tarihsel ya da geleceğe dair bir vizyon konulan temsiller, bugüne dair denemeler değerlidir.

Ayrıca, konser temsilinin, toplumsal hayat içerisindeki yaşayan mirastan farkı olması gerekir.

İcracılar topluma kültür kalkınması ve yeni bilgi olarak, bir bakış açısı kazandıracak ne sunuyorlar... Bunu konuşalım…

Küçük bir örnek…

Ressam ve resim öğretmeni kardeşim Fatma Demir ile birlikte, 650 sanatçının katıldığı Contemporary İstanbul sergi alanındaydık…

 “Çağdaş-güncel sanatı anlamak ve anlatabilmek için en iyi yol nedir” diye sordum…

Çünkü, samimiyetle bazı ‘eserlerin’ çok ‘üstünkörü’ ve ‘anlamsız’ olduğunu düşünüyordum…

İkna edici bir yanıt aldım.

Hepsini beğenmek zorunda değiliz ama temel bir kabulümüz var ki;

Güncel- çağdaş- bugüne ait- yaşdaş- akran- çağcıl (contemporary art) sanat, elindeki teknolojiden, kullandığın malzemeye, yediğin yemekten, duyduğun kokuya, coğrafyandan, insan ilişkilerine kadar,

‘seninle olanın altındaki hayal gücü’nü ortaya koyar, daha bireyseldir…

Parmağımızla, ekrana dokunarak kullanacağımız bir telefonu hayal edebilmek, öncelikle kültürel kalkınma, sanat kalkınması ve vizyonu kazanma, ardından eğitim ve diğer teknik donanıma sahip olmayla gerçekleşebilir.

Gelişmek ve değişmek toplumdaki hayal gücünü harekete geçirmekle olur…

İşte bu sanatçılar bunu yapıyor…

Yani herkes kendi iç dünyası ve hayal gücünü, kullandığı malzeme, renkler, boyut, hikaye, bir akımın son görüsü, bir birikimin iç görüsü olarak sunar… Bazısı kuru kafa yapar, bazısı insanın görme ve zeka ayarlarını sorgulatan eserler oluşturur…

Topluma bakış açısı kazandırması ve o bakış açısını ‘sanat’ yapmasıdır…

Yine söyleyeceğim, bugün Avrupa, İran, Bulgaristan, Azerbaycan gibi ülkelerin müzik üretimleri, salonları, sanat işletmeciliği harikaysa ve dünyanın etkinliklerini takipte kalıyorsak, bu onların,  sanat disiplininin ve kültürel kalkınmanın, hayati olduğunu bilmelerinden ileri gelir…

Vurkaç yapmayın, eş dost yapmayın, bizimki sizinki yapmayın, önce vizyona, hayal gücüne bakın, toplum yararına bakın o zaman halka açık salonlara nasıl ‘gerçek’ dinleyicinin geleceğini göreceksiniz… Aksi takdirde geçen yıl da olduğu gibi o salonlar yine boş kalır…

Konservatuvar öğrencileri, güzel sanatlar liselerinde okuyan öğrencileri; neden kültür merkezleri, halka açık yerlerde olan etkinliklerin sıkı takipçisi olmasın?

Konferans ve söyleşilerde başardığımız bu aklı, sanat etkinliklerinde neden bulamıyoruz?