"MADE IN TÜRKİYE", TÜRKÇE'NİN İTİBÂRINI KURTARACAK MI?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Yaklaşık üç sene önce, 23 Aralık 2018 târihinde yine bu köşede yazdığım "İngilizler bize 'hindi' mi diyor?" başlıklı yazıda bu duygusal abartmanın yanlışlığına değinmiştim.

Geçen hafta içinde, Türkiye’nin bir marka hâline getirilmesi amacıyla alınan karar ile Türkiye’de üretilen ürünlere “Made in Turkey” yerine “Made in Türkiye” yazılacağı duyuruldu. Bu açıklamaya muhalefet, olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki vermedi. Hükûmete yakın çevreler ve isimler ise bunu bir “devlet meselesi” olarak algılayıp memnûniyetlerini belirttiler.

Bu karârın arkasındaki ticârî sebep, “Türkiye” ifâdesinin küresel bir marka olmasının dışında, gösterilen olumlu tepkilerin arka plânında başka boyutları da var. Ancak ne yazık ki, bu boyutlar tamâmen duygusal yaklaşımlara ve yanlış bilgiye dayanıyor. Tıpkı târihî gerçekler ile televizyon dizilerinde anlatılanlar arasında bir “gerçek/kurgu” farkı olduğu gibi, bu konuda da duygusal bir abartma var.

Yaklaşık üç sene önce, 23 Aralık 2018 târihinde yine bu köşede yazdığım “İngilizler bize ‘hindi’ mi diyor?” başlıklı yazıda bu duygusal abartmanın yanlışlığına değinmiştim. O yazıdan alıntı yaparak konuya önce bir açıklık getirmek isterim:

“Kendi coğrafyalarının hayvanı olmamasına rağmen, hindiyi dinî bayramlarında kullanan Amerikalı Hristiyanlar, İngilizce konuştukları için bu hayvana “turkey” diyor. Diğer taraftan “Türkiye”nin İngilizcesi de “Turkey”. Ama mesele, bilinenin değil zannedilenin ve iddia edilenin tam tersidir. Meselenin doğrusu bilinmiyor, sâdece zannediliyor. İşin doğrusunu söylemek ve birilerine öğretmek gerekirse İngilizler, Türkiye’ye “hindi” demiyor; o hayvana “Türkiye’den gelen” anlamında “turkey” diyorlar.

Bu yalan ve yanlış bilgi üzerinden oluşturulan mantığı, yine aynı hayvan üzerinden Hindistan’a da uygularsak, konunun ne kadar komik ve bir o kadar da saçma olduğu ortaya çıkacaktır. Eğer İngilizler, Türkiye’ye “turkey” yâni “hindi” diyorsa, biz de bir milyardan fazla insanın yaşadığı, dünyânın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan’a “hindi ülkesi” demiş mi oluyoruz? Ben, Hindistan’da böyle bir polemiğin yaşandığını zannetmiyorum. Bir Hintli çıkıp “biz hindi ülkesi değiliz. Bize, “Hintya deyin, Hindistan demeyin” dememiştir.

Ancak biz Türkler, bu hayvan Hindistan’dan geldiği için “hindî” diyoruz. Hindistan’dan, Türkiye’ye gelince “hindi” adını alan bu hayvan, ticâret yollarını kontrol eden Osmanlı zamânında Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidince İngilizler, bu hayvana “turkey”; yâni “Türkiye’den gelen hayvan” demişlerdir.”

“Republic of Turkey” ne olacak?

Şimdi gelelim “Made in Türkiye” karârına. Büyük şehirler bir tarafa, Anadolu’nun il ve hatta ilçelerinde bile dükkân ve mağaza isimleri İngilizce olmuşken; sâdece ODTÜ’de, Boğaziçi Üniversitesi’nde değil, ülkemizin anaokullarında bile “İngilizce eğitim” yapılması normal hâle gelmişken; 20. Millî Eğitim Şûrası’nda bile meslekî eğitim kurumlarında en yüzde 30 İngilizce eğitim yapılmasına dâir tavsiye karârı “oy çokluğu” ile alınmışken biz “Turkey” yerine “Türkiye” diyerek neyi düzeltmiş oluyoruz?

Kuruyemişçilerin adı “Çerez City”; berberlerin adı “Hair Designer”; hastaneler “hospital” ve İbni Sina “Avicenna” (örnekler sayfalar dolusu çoğaltılabilir) olmuşken, İngilizce bir ifâdenin içine Türkçe bir kelime yazınca Türkçenin ağzına bir parmak bal çalmaktan öte ne yapıyoruz?

Hepsi bir tarafa “Türkiye Cumhuriyeti”nin İngilizcesi olan “Republic of Turkey” ifâdesini ne yapacağız? “Hindi Cumhuriyeti” olarak anlaşılmasın diye “Republic of Türkiye” mi diyeceğiz?

Peki ya “Turkish Airlines” ne olacak?

Ülkemizin uluslararası en büyük markası olan THY, iç hatlarda hizmet veren uçaklarının üstünde bile “Turkish Airlines”, hatta sâdece “Turkish” yazıyor. Türkiye’yi uluslararası bir marka hâline getirmek için “Made in Türkiye” karârı alınırken, hâlihazırda dünyâca ünlü markamız olan “Turkish Airlines” ne olacak?

Mesela dünyânın en önemli spor organizasyonlarından olan Avrupa Basketbol ligine THY sponsör olduğu için, bu ligin adı “Turkish Airlines Euroleague”. Hani “Türkiye” marka olacaktı!  “Türkiye” kelimesi marka olurken, “Türk” kelimesi neden marka olmuyor?

“gov.tr” yerine “dev.tr”

Bilindiği gibi internet üzerinden yapılan iletişim ve haberleşmede, “com.tr”, “org.tr” ve “gov.tr” gibi uzantıları olan adresler kullanılıyor. Türkçesi “devlet” anlamına gelen İngilizce “government” kelimesinin kısaltması olan “gov”, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün resmî kurumlarının internet sitelerinin adreslerinde kullanılıyor. Mesela İçişleri Bakanlığı’nın internet adresi “icisleri.gov.tr”. “İçişleri” kelimesindeki “ç” ve “ş” harflerinin kullanılmamasını hiç söylemiyorum. Yerel yönetimlerde durum farklı değil. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet adresi “ibb.gov.tr”.

Tersinden çıkarımlarla “hindi” anlamına geldiği zannedilen “Turkey” kelimesi yerine “Türkiye” yazacaksak, elimiz değmişken, devlet kurumlarının internet adreslerini de “dev.tr” yapsak nasıl olur?

Bu teklifime, “gov.tr” uzantısının küresel olduğu ve bütün ülkeler tarafından kullanıldığı gibi bir itiraz gelebilir. Bu itiraz doğru bir itirazdır. Ama o zaman, bu itirâzı yapanlar, Alman ürünlerinde neden “Made in Deutschland” değil de “Made in Germany” yazdığını nasıl açıklayacaklar?!

Almanlar bu meseleyi, ifâdeleri tamâmen İngilizce (Made in Germany) ve tamâmen Almanca (Produkt aus Deutschland) ya da (Hergestellt in Deutschland) yazarak çözmüşler. Biz de “Made in Türkiye” gibi yarı İngilizce yarı Türkçe bir ifâde kullanmak yerine “Made in Turkey” yanına “Türk Malı” veya “Türk Ürünü” gibi ifâdeleri koyabiliriz. Hatta aynı anlama gelen Almanca (Hergestellt in der Türkei), Fransızca (Fabriqué en Turquie), İtalyanca (Fatto in Turchia), İspanyolca (Hecho en Turquía) ifâdeleri de yazalım.

“edu.tr” yerine “üni.tr”

Mâdem amaç markalaşmak, eğitim sistemimizde kaliteyi arttırma çabalarına girmişken markalaşmayı da aradan çıkaralım. Bu amaçla üniversitelerimizin internet sitelerindeki “edu.tr” uzantısını “üni.tr” yapalım ve “ü” harfini de kullanalım. Böylece Harf Devrimi’nin önemini de bir daha vurgulamış oluruz. Bu arada ülkemizin gözbebeği üniversitelerinden ODTÜ’nün internet sitesi “odtü.edu.tr” değil; Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin İngilizcesinin (Middle East Technical University) kısaltması olan METU sebebiyle “metu.edu.tr”dir.

Asıl sorun Türkçe’nin itibârıdır

Biz “Turkey” yerine “Türkiye” kelimesini kullansak da, İngilizler bizimle alay etmek için başka şey bulurlar; bunun sebebi bizim kompleksimizdir. Böyle yüzeysel değişiklikler ve “düzeltmeler” yerine, hem resmî dilimiz hem de nüfûsumuzun büyük çoğunluğunun anadili olması sebebiyle Türkiye’de Türkçeye fazlasıyla hak ettiği önemi ve saygıyı gösterirsek, sâdece markalaşma sorununu değil “millî özgüven” sorunumuzu da çözmüş oluruz.

Hangi millet olursa olsun, bir milletin özgüveninin ilk ve en güçlü basamağı kendi diline verdiği önemdir. “Suriyeli nefreti” sebebiyle Arapça tabelalara gösterilen tepkinin yüzde biri İngilizce tabelalara gösterilmemiştir ve gösterilmemektedir. Önünden bir tâne bile İngiliz müşterinin geçmediği mağazaların vitrinlerinde “indirim” anlamına gelen “discount” yazmaktadır. Ne yazık ki kimse buna tepki göstermemektedir.

Ay yıldızlı bayrağımız ne kadar önemli ve değerli ise Türkçe de o kadar önemli ve değerlidir. Ekonomimizin gücü paramızın değeri ile ölçülüyorsa, dünyâ üzerindeki kültürel ve târihî gücümüz de Türkçemizin gücü ile ölçülür. Türk lirası değer kazanır veya kaybeder ama Türkçenin içinde bulunduğu kriz, hiçbir ekonomik krize benzemez.

On iki okul okuyan lise mezunları Türkçe kompozisyon yazmaktan, okuduğunu anlatmaktan ve kendilerini sözlü olarak ifâde etmekten âciz bir şekilde İngilizce kelimeler kullanarak hava atma peşindedirler.

Uzun sözün kısası “Made in Türkiye” karârı, en iyi niyetli ifâde ile “cılız” bir hamle olarak yorumlanabilir. Bu cılız hamlenin daha verimli bir bilinçlenmenin kıvılcımı olması yönündeki hüsnü zannımız inşallah dua yerine geçer.  Ve inşallah 20. Millî Eğitim Şûrası’nda sayın Millî Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’e bizzat söylediğim gibi, yabancı dil kompleksimize karşı bir şeyler yapmak için adımlar bir an önce atılır.