MALPRAKTİS

Mehmet Arif DEMİR
Oysa; mesela Türkiyemizde özellikle futbol ailesi içinde böyle bir müeyyide bulunmadığı için (yaşasın dernekler kanunu ile yönetilemeyen Türk Futbolu) başkanlar, futbol şube sorumluları ve teknik direktörler için hayat "dolce vita" tadında devam etmektedir.

İngilizce Malpractice kelimesi kötü hareket, hekimin yanlış tedavisi veya görevi ihmal anlamına gelir. “Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarında malpraktis kavramı; bilgisizlik, tecrübesizlik ya da hekimin hatasından dolayı hastanın zarar görmesi şeklinde tanımlanmıştır. Bu tür olumsuzluklar sebebiyle hastanın zarar görmesi halini hukuk sistemimiz güvence altına almıştır.” Ülkemizde ve tüm dünyada doktorlar en çok bu konuda tedirgin olurlar ve hastalarını tedavi konusunda bu yaptırım sebebiyle daha da titizlenirler. Bu sebepledir ki diğer mesleklere, iş ve hizmetlere bakıldığında tıbbi sebeplerden kaynaklanan hata ve yanlışlıklar diğer iş ve mesleklere nazaran çok düşük yüzdelerle ifade edilmektedir.

Oysa; mesela Türkiyemizde özellikle futbol ailesi içinde böyle bir müeyyide bulunmadığı için (yaşasın dernekler kanunu ile yönetilemeyen Türk Futbolu) başkanlar, futbol şube sorumluları ve teknik direktörler için hayat “dolce vita” tadında devam etmektedir. İstediğin kadar kulübü borçlandır, istediğin kadar tapon futbolcular için menajerleri ve “birilerini” zengin et, sana kimse “dur Ya Hu ne yapıyorsun?” demez. Yanlış takım mühendisliği ile oluşturulmuş kadrolar ile yanlış taktik formasyonlar ve oyun planları ile yanlış oyuncu değişiklikleri yap, “dur Hoca n’apıyorsun? Bu cadde çıkmaz sokak” demez.

Başkansan en fazla seçildiğin süre neyse iki-üç sene o görevde geçirdikten sonra seçilmezsin ama tuttuğun paralı amigolar tribünlerde ve medyada seni ha bire parlatır ve yanlışlarını dile getirmezler sen de başkan olmadan önce kimsenin tanımadığı alelade birisi iken edindiğin şöhretin keyfini sürersin bir ömür. Zengin mi zengin, havalı mı havalı birisi isen de işte sana bedava ardenalin, bedava macera. Nasıl olsa sonunda verdiğin her kuruşu tıkır-tıkır alıyorsun geriye, gerekirse temlik koyduruyorsun gerekirse medyadaki silahşörlerin yaylım atışa başlayınca federasyon kulüp hak edişlerinden senin payını öncelikle ödeyip kalanını veriyor kulübe.

Teknik direktör isen daha şanslısın bu güne kadar aldığı takımı küme düşüren hangi Hoca işsiz kaldı ki sen kalasın? Elbette “kel satıcının kör alıcısı bulunur” bu alemde. Futbol şube sorumlusu isen de işin garanti; edindiğin tecrübeleri paylaşabileceğin onlarca spor programı ve yorumcu koltuğu seni bekliyor, bakarsın oradan hooop diye bir kulübün başına bile geçiverirsin. O kadar vefalıdır Türk Futbol Ailesi. Yeter ki sen herkese duymaktan hoşlanacağı şeyleri söyle dur. Futbolcu isen daha daha şanslısın kontratın neyse oynasan da oynamasan da kazancın garanti. Yat yatabildiğin kadar Kardeşim. En fazla maç başı primini alamazsın o da dert değil nasılsa.

Eğer federasyon başkanı isen malpraktis senin mahallene uğrayamıyor bile. Onların hepsi bu türden semptomlara karşı zaten “aşılı”. Türk Futbolu sen geldiğinde UEFA Ranking’de tek basamaklı yerlerdeyken seninle beraber neredeyse yirminciliğe bile inse sana kimse hesap soramıyor. Zaten sistem kimin ne kadar süreyle başkanlık yapacağından çok statükonun muhafazasını öncelediği için en fazla drahoma olarak bir şeyler verip köşene yolluyor izzet-i ikbal ile. Sonra açık eksiltmede kim daha bonkör davranıyorsa da o alıyor bir süreliğine başkanlığı.

Kovid 19 sürecinde en ön safta çarpışan şanlı hekimlerimizi ve sağlık sisteminin tüm bileşenlerini can-ı gönülden kutluyor onlara malpraktissiz bir çalışma ortamı ve afiyetler diliyoruz.

PS: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde tüm hanımefendilere saygılarımızı sunuyoruz.