MEHMET ŞEVKET EYGİ KİMLERE KIRGIN GİTTİ?

Mahmut BIYIKLI 18 Tem 2019

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz hafta Rahmeti Rahmana uğurladığımız Üstad Mehmet Şevket Eygi bütün büyük insanlar gibi yaşarken bazı iftiralarla imtihan oldu.

Solcuların vefatından sonra da kirli bir üslupla gündeme getirdiği Özel Harp Dairesi elemanı olduğu iddiası hayattayken de peşini bırakmadı. Naif yüreği kavgaya şamataya dayanamadığı için her zamanki beyefendiliğiyle yumuşak üslubuyla iftiralara cevap vermeye çalıştı. Doğruyu duymak istemeyenler yine de duymadılar onu. Kötünün sesinin iyinin nefesini boğduğu günümüzde ne kadar başarılı olunabilirse kendini işte o kadar savunabildi.

Geçtiğimiz yıllarda Perinçekçi bir askerin gündeme taşıdığı iftiralara İslam düşmanı bazı kalemler mal bulmuş mağribi gibi hemen sarıldı. Burada şaşılacak bir durum yok. Zira onların vazifesi zaten inançlı insanlara yönelik itibar suikastçiliği yapmak olmuştur. Asıl üzücü olan Eygi’nin var olması diri durması güçlü kalması için ömrünü adadığı mahallenin medyasından bazı isimlerin de bu kirliliği köşelerine taşımaları kendisini arayıp doğrusunu sorma ihtiyacı duymadan yalana sarılmaları yangına körükle gitmeleri olmuştur. Yakın dostlarına diğer kesimden gelen saldırılara aldırmadığını ama kendi mahallesinin yalanlara iftiralara kanıp kendisine saldırmasına alındığını kırıldığını ve hakkını helal etmediğini belirtmiş.

Bir telefon kadar yakınında olan piri faniye ulaşmadan birilerine şirin görünmek isteyen sözde İslamcı bazı arkadaşlar sadece iftirayla kalmamış ‘riya üsluplu tevazu maskeli kibrinizle yüzleşemediniz’ gibi ağıza alınamayacak insaf sınırlarını aşan cümleler kurmuştur. İşin ilginç yanı bu yazılar Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a yakın gazetelerde kaleme alınmış bir Müslümanın hakkına girilmiştir. Oysaki Erdoğan vefatından önce ve sonra merhuma olağanüstü bir vefa duygusuyla izzet ve hürmette bulunmuş külliyede özel sohbet için defalarca ağırlamıştır. İbrahim Kalın’ı görevlendirip herhangi bir talebi olduğunda yakından ilgilenilmesi talimatı vermiştir. Cenazede de toprağa verilene kadar beklemiş bu yönüyle gönüllerde iz bırakmıştır.

Bugünleri çalışacak olan gelecekteki araştırmacıların epey kafası karışacak. Bir yanda devletin tepesindeki ismin bir yazara olan muhteşem hürmeti bir yandan aynı devlet başkanına yakın gazetedeki bir köşe sahibinin aynı yazara akıl almaz hakaretleri iftiraları. Böyle durumlarda Necip Fazıl’ın şiiri yetişir imdadımıza. Ne demişti Üstad: ‘Anlamak yok çocuğum anlar gibi olmak var akıl için son tavır saçlarını yolmak var’’

 Maalesef bazen öyle şeyler yaşıyoruz ki anlamak anlam vermek mümkün değil. İftiracılara hakkını helal etmeyip davanın büyük mahkemede görülmesini dileyen bir gönül adamının isyanına hepimiz şahit olduk. Keşke böyle olmasaydı. Keşke helallik alınıp kırılan kalbi tamir edilseydi. Keşke ben hüznümü ve tasamı ancak Allah’a şikâyet ederim demek zorunda bırakılmasaydı.

Eygi’nin diğer kırgınlığı da uzun yıllar tek kuruş telif almadan yazdığı gazetesine olmuş. Merhum Erbakan Hocayla gazetede yazı yazmayı görüştüklerinde iki şartı olmuş. Birincisi yazılarına müdahale edilmemesi virgülüne dahi dokunulmaması ikincisi de telif ödenmemesi. İlginç değil mi? Basın tarihi şamatalı telif pazarlıklarına şahit olmuşken bir münevver çıkıyor ne kadar telif alacağının pazarlığını değil telif ödenmemesi şartını koşuyor. Bu bir davası olan ve davası için yaşayan insanların anlayacağı durumdur. Teliflerini dolar olarak yatırılmasını isteyenlerin aklı buradaki inceliği anlayamaz. Allah ondan razı olsun. Çocukluğumuzdan beri o yazılar bize ufuk açtı. Şehirden, medeniyetten, kitaptan, kültürden, tarihten, istikbalden biraz haberdar olabilmişsek o yazıların hakkını inkâr edemeyiz. Birbirinin tekrarı gibi görünen o yazılarla Ehli Sünnet ana caddesinden evrensel bir bakış açısıyla doğuyu batıyı anlamamıza vesile olmuş hayati tavsiyelerde bulunarak Müslümanlara kurtuluş yolunun reçetelerini sunmuştur. Günlük politikanın kandırmacasına aldırmadan adeta ümmetin milletin önüne yüzyıllık gündemler sunmuştur. Keşke tavsiyelerine uyabilsek keşke uyarılarını dikkate alabilsek.

Şevket Eygi minnetsiz yaşamıştır. Minnetsiz yaşamın verdiği cesaretle de gerçekleri dillendirmekten netameli konularda konuşmaktan korkmamıştır. Sadece sol partilerin yıkımlarına değil muhafazakâr iktidarların hatalarına da muhalefet etmiştir. Her zaman kitabın ortasından konuşup eğilip bükülmemiştir. Dönemlere göre değişip duruşundan taviz vermemiştir. Zindanlara girmiş hicrete mecbur edilmiş bir münevver olarak belki de en büyük acıyı gençliklerini bildiği yetişmelerinde katkısı olduğu dindarların döneminde yaşamıştır. Beldeyi Tayyibe olarak gördüğü Aziz İstanbul’un yine onun kalbi Sultanahmet’in maruz kaldığı biçimsiz plansız değişimler, olumsuz dönüşümler bağrını yakmış derdine dert katmıştır. Ömrünün ahirinde evinin otele dönüştürülmeye çalışılması karşısında mücadele vermek zorunda bırakılması ayrı bir acıdır. İktidar imtihanını hakkıyla veremeyen yeni nesillere de camianın saygın bir büyüğü olmanın verdiği özgüvenle gerekli uyarıları yapmış yanlış yapanları lisanımünasiple uyarmıştır.

Eygi Din düşmanlarını tenkid etmek, bütün kötülüklerin sebebini dinsizlikte aramak çok kolay ve ucuz bir felsefedir. Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa öncelikle kendilerini yapıcı bir şekilde tenkid etmelidir düşüncesini son nefesine kadar savunmuştur.

İşte böylesine hakikat savaşçısı olan Eygi bütün eksiklerine rağmen Erdoğan dönemini Müslümanların kazandığı hak ve hürriyetler açısından önemsemiş tarihi zulümlerle dolu olan CHP zihniyetine karşı seçimlerde Erdoğan’a destek verilmesini salık vermiştir.

23 Haziran seçimlerinden bir gün önce de hayatı mücadelelerle geçmiş bir aydın olmanın sorumluluğuyla Müslümanların CHP’nin işine yarayacak ittifaklardan uzak durmasını istemiş ve CHP’yi kendine has üslubuyla eleştirmiştir. Gelin görün ki onlarca yıl yazılarını bilâ ücret yazdığı gazete yazısını yayınlamamış okuyucuya ulaştırmamıştır. Üstad buna çok kırılmış Erbakan Hocanın sözünün yere düşürülmesine kızmış, sırf CHP’yi eleştiriyor diye yazısının yayınlanmamasından dolayı fazlasıyla incinmiştir. Yakın dostlarına bu hadiseden rencide olduğunu ve gazeteyi bırakmayı düşündüğünü paylaşmıştır.

Hülasa Fatih Camiinden on binlerce Müslümanın haklarını helal etmesiyle ebedi aleme uğurlanan Eygi herkese hakkını helal etmiş ama kendi gazetesine ve kendi mahallesinin gazetecilerine kırgın göçmüştür. Keşke merhuma ahir ömründe bu kırgınlıklar yaşatılmasaydı. Mekânı cennet menzili mübarek ruhu şad olsun.