MİLLETİN KURDUĞU İTTİFAK…

Ekin GÜN 28 Eki 2018

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Eskiden gençlik hareketlerinin içinde mücadele yürütürken en çok attığımız sloganlardan biri, "faşizme karşı omuz omuza" idi.

Bu sloganı caddelerde, sokaklarda, ilgili ilgisiz her yerde atmak alışılagelmiş bir ritüel, kısmen de gizli bir mahalle baskısıydı. Öyle ya, insanın aslında böyle bir slogan atarken kendi hareketine dönüp de bakmaması içinde bulunduğu faşizmi görmesine en büyük engeldi.

Faşizm ve Kemalizm… Her ne kadar ayrı yazsam da birbirinden pek farkı olmayan ama çoğu noktada birbirini tamamlayan bu iki ideoloji Türkiye’de o kadar etkili oldu ki adeta düşmanını bile aynı reflekslerle hareket etmeye zorunlu kılıyordu. Bunların dışına çıkanlar her ne kadar sisteme karşı hareket edenler olarak etiket yese de AK Parti’nin iktidara gelişinden sonra bu durum bir özgürlük mücadelesi haline geldi. Vesayetlerle, darbelerle, özgürlük alanını kısıtlayan uygulamalarla cumhuriyet tarihi boyunca en fazla mücadele eden ve en hızlı yol alan parti AK Parti ve bu partinin lideri Erdoğan oldu.

Özgürlük mücadelesinin kalıcılığı hiçbir zaman elde edilen demokratik kazanımlardan geçmez, bu demokratik kazanımları sahiplenmekten ve korumaktan geçer. Yeterli oranda sahiplenmezseniz ve kalıcı olması adına hareket etmezseniz vesayetin geri dönüşü saniyeleri alır. Son Andımız kararı gösterdi ki demokratikleşme ve normalleşme hamlelerini siyasete müdahale eden odaklar saniyelik kararlarla başa sarabiliyorlarmış. 2018 yılının son çeyreğinde Hitler Almanya’sına özgü bir metni okul bahçelerinde militarizm kurallarıyla çocuklara okutmayı tartışmak bile başlı başına bir utanç vesikası. O çocuklardan daha sonra ise büyüklerini saymasını, küçükleri sevmesini beklemekse bizim ayıbımızdan öteye gidecek bir şey değil.

Ne mutlu ki 2002 yılında olduğu gibi 2018 yılında da aynı özgürlükçü reflekslerle hareket eden bir lideri var bu ülkenin. “İstiklal Marşı’ndan başka bir ant tanımıyoruz” derken ki kendinden emin o duruş bu ülkenin en sağlam sigortası belki de. O nedenle zaten Erdoğan’dan sonra ikinci bir ismi sayamıyorsak, elde ettiğimiz demokratik kazanımları sonuna kadar sahiplenip korumak en büyük vazifemiz.

Bu ülkeyi sevmek, bu milletten gurur duymak için Çetin Altan’ın deyişiyle “Türk’ün Türk’e propagandasına” gerek yok. Geçen yazımda Erdoğan’ın sözüyle yazmıştım; bal demekle nasıl ağız tatlanmıyorsa, Türk’üm demekle de Türk olunmuyor. Sevgi eylem getirir sözünden yola çıkarak, “ben Türk’üm” demekten daha çok bu ülke için neler yaptıklarınızla ölçülüyorsunuz günün sonunda. Tıpkı futbol müsabakalarında nasıl oynadığınız değil, skor tabelaları hatırlanıyor seneler sonra. Mesele bunda saklı.

CUMHUR İTTİFAKINI MİLLET KURDU

MHP lideri Devlet Bahçeli, Andımız ve afla ilgili çıkışından sonra yerel seçimlerde ittifak yapmayacağını açıkladı. İki parti arasındaki eşitler arası ilişkiden bahsetti. Haklı olmasını dilerdim ama AK Partili Bekir Bozdağ’ın ırkını hedef alarak hakaret etmesini, küçük düşürmeye çalışarak tehdit etmesini ben haklı bulamam. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından ne Bahçeli’ye karşı ne de MHP’li birine karşı küçük düşürücü bir söz duymadıysam eşitler arası ilişkiye en hassasiyetli yaklaşması gereken Devlet Bahçeli olmalıydı.

Oysa bu satırların yazarı Bahçeli için 15 Temmuz’dan tam üç ay sonra şunları kaleme almıştı:

“Devlet Bahçeli 15 Temmuz’dan bu yana adı gibi tam bir devlet adamı profili çiziyor. Muhalefet nasıl olmalıdır, halk için muhalefet nasıl yapılmalıdır, halka rağmen bu ülkede artık nasıl bir şey “yapılamaz”ın kitabını yazıyor adeta. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin ilk dakikalarında darbeye karşı nasıl sert bir tutum gösterdiyse; o günden bugüne de gerek FETÖ’yle mücadele konusunda gerekse küresel dönen tezgâhlara karşı çıkması hususunda yansıtmış olduğu tavır takdire şayan. Özellikle başkanlık sistemini desteklemese de halka gitme noktasında ve halkın tercihlerine saygı duymada diğer muhalefet partilerine örnek üstüne örnek oluyor… Devlet Bahçeli son üç aydır halkın gözünde inanılmaz bir takdir topladı, ne kadar tebrik etsek az.”

Devlet Bahçeli’yi örnek davranışı için överken iyi, katılmadığımız bir fikrini hiçbir hesap gütmeden eleştirirken kötü olacaksak kusura bakmayın bu özgürlükçü bir davranış olmadığı gibi bu tutum en hafif ifadeyle dayatmadır. Hala daha aynı şeyi yineliyorum, Cumhur ittifakı yerel seçimler için bitmiş olsa da genel anlamda devamı Türkiye’nin içinden geçtiği bu kritik süreçte elzemdir.

Hülasa, unutulmaması gereken asıl irade AK Parti ve MHP’nin ayrı iki parti olduğudur. MHP, her ne kadar karşı çıksam da bir af teklifi vermiştir, kendi düşüncesidir ama bu kabul görmediğinde “küstüm, oynamıyorum” demek en kritik süreçte kurulan ittifakın ruhuna da yakışmaz. Bahçeli’yi yapıcı fikirlerle eleştirmenin Bahçeli’ye ne gibi kötülüğü dokunabilir de eleştiri özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan birileri her yerden türüyor bugünlerde? Eski başbakandan tutun da eski başdanışmana kadar “eleştirilemez” olarak kabul edilen kişilerden hala daha bir ders almadık mı?

Öyle ya, ben Devlet Bahçeli’yi “Perinçek ve Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olacaksa kesinlikle ve istisnasız Erdoğan’ı tercih edeceğiz” cümlesini alkışladığım gibi o devlet adamlığına yakışan profiliyle, halkın takdirini 15 Temmuz’dan sonra büyük bir ölçüde kazanmasıyla hatırlıyorum. Öyle de hatırlamak istiyorum. Zira bu ittifakı bu millet oluşturduysa bunu istememizden daha doğal ne olabilir?

MDT terörünü nasıl bitirebiliriz?

Valla bu yazıyı direkt olarak İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’a yazıyorum. 15 Temmuz’daki kahramanca tutumu hala daha hafızalarda olan Çalışkan’ın bu konuyla da yakından ilgileneceğini düşünüyorum.

İstanbul’da genel anlamda her türlü toplu ulaşımı kullandığım gibi kendi aracımla da gittiğim yerler oluyor. Geçenlerde Beşiktaş, Barbaros Bulvarı’nın o meşhur trafiğinde oturdum saydım. Sağımdan, solumdan tam bir dakika içinde 11 tane motosiklet geçti. Trafik azalır gibi oluyor, geçmeye çalışıyorum solumdan motosiklet geçiyor, sağ tarafa park yapacağım, bu sefer sağımdan geçiyor. Her yerden arkadaş, her yerden!

Zaten dolmuş ve taksilerin yollarda sinyal vermeden önümüze kırmasına alıştık. Bir dolmuş ya da taksi gördük mü istemsiz bir şekilde otokontrol yapıp yolumuza öyle devam ediyoruz da bu kadarı da fazla. Trafik canavarlığına soyunan motosiklet-dolmuş-taksi (MDT) terörünü nasıl bitirebiliriz bilmiyorum ama Mustafa Çalışkan’ın bu konuya el atacağını düşünüyorum. Artık sinyalsiz bir şekilde şerit değiştirenlere anında ceza mı gelir, şeridin dışında hareket eden motosikletlere gereken uyarı mı yapılır bilmiyorum ama bu durum sürdürülecek gibi değil!

Melih Gökçek MHP’den aday olmaz! 

MHP, yerel seçimlerde her bölgeden aday çıkaracağını açıkladıktan sonra kulislere bir gün sonra düşen bilgi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Melih Gökçek’e teklif götüreceği yönünde oldu.

İlk duyduğumda verdiğim tepkiyi şimdi de söylüyorum: Gökçek tek başına MHP’den aday olmaz. Eğer yerel seçimlerde AK Parti ve MHP arasında bir ittifak olmuş olsaydı o zaman olabilirdi ama Gökçek’in (böyle bir teklif varsa) şık bir şekilde MHP’nin teklifini geri çevireceğini söyleyebilirim.

Bir dram filmi: 3 Büyükler!

Bir takımın teknik direktörünün aklı hala daha Trabzonspor’daysa…

Öbürü gündeme mekân basmasıyla geliyorsa…

Diğeri de küme düşme hattındaki takımı için milyonlarca taraftarla dalga geçip “gol yememeyi öğrendik, şimdi atmalıyız” diyorsa…

O ülkenin üç büyük kulübünden bir cacık olmaz!

Şu sıralar en fazla hangi sosyal medya uygulamasında vakit geçiriyorum?

BİR: Instagram… (Posta gazetesinin ne kadar çok sattığıyla ilgili… Bolca resim, az yazı, sanırım sezonluk depresyondayım.)

İKİ: Twitter… (Siz de Türkiye gündeminin kasvetinden sıkılmadınız mı?)

ÜÇ: Facebook… (Aslında hiç vakit geçirmiyorum, yaş ortalaması 100’e ulaşan bir uygulamadan hayır mı gelir?)

Mahalli seçimler için köşemi vatandaşa açıyorum!

Yerel seçimler yaklaşıyor.

Haliyle ülke insanı için devlet denince akla gelen ilk kurum ilçesindeki ya da ilindeki belediyeler.

Şimdi…

Mail adresimden ya da köşede bulunan sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşan vatandaşların yerel seçimlerle ilgili düşüncelerini, AK Parti’nin yerel seçimlerde kazanmak için neler yapması gerektiğini, adaylık için istediği kişileri paylaşacağım.

İster isimli, ister isimsiz… Siz yazın köşemde yer vereceğim.