MORAL KORİDORU…

Sezai ŞENGÖNÜL
Tüm Yazıları
Özelde son 5 yıldır yaşadığımız sosyal, ekonomik olaylar.

Uluslararası 17-25 Aralık operasyonu,15 Temmuz Darbe girişimi, dış devletlerin ve diğer operasyon odaklarının Türkiye’ye karşı takındıkları tavırlar, haliyle içeride ekonominin durağanlığı, kimi iç siyasi çekişmeler, siyasetin çok yoğun olarak gündemi kaplaması, siyasilerin artık eskisi gibi halkın arasına inmemesi, medyada atılan manşetlerin neredeyse yarısının siyasi figürlü konuları işlemesi veya siyasete dair haberler yapması, TV’lerde ha bire silahlı, vurdulu, kırdılı şiddet içeren sinema ve dizi filmlerinin boy göstermesi, kimi siyasilerin birbirlerine karşı kullandıkları nahoş dil vb. durumlar, yaşanılan bu süreç bence milleti içten içe, biraz huzursuz eder bir hale getirdi…

Kesinlikle bir üslup sorunu var. Tavır, davranış sorunu var. Neredeyse tüm siyasilerin birbirlerine davranışları konusunda bu böyle gibi gözüküyor…

Hani iş burada, bu kadar ile kalsa iyi. 7’sinden 70’şine siyasi tabana da yansımış halde. Gençlere kadar da iniyor, sonra kabul görüyor ve bu iş böylece sürüp gidiyor. Gidiyor da, iyi mi kötü mü oluyor, burası biraz şüpheli!

Şahsen ben, uzun vade de bu hale iyi diyemiyorum. Bir şeyler kemikleşiyor, bir şeyler karakter haline getiriliyor. Kurumsallaşıyor. Kutuplaşma oturtuluyor. Tüm siyaset dünyası için geçerli bu. Bu durumun adına, haline kamuoyunda “gerilimden beslenme” diyenler var, başkaca isimler takanlar da var. Şayet öyle bir şey var ise kimilerinin aklında, ya da besleniyorlarsa o gerilim dedikleri şeyden, ben de onlara derim ki; “dikkat edin, dozu kaçırırsanız, gerilime kapılma riskinizde olur, sizi o gerilim gün gelir çarpabilir!”. Tüm siyasiler için geçerli bu hal. Sağ- Sol fark etmiyor. Toplumu kim gererse, o riski de göze almalı.

Toplum için iyi olmayacak bir dil, tarif ettiğim hal giderek kemikleşiyor. Birlik ve beraberliği zedeleyecek, toplumsal kucaklaşmayı, birlikteliği ilerisi için zedeleyecek gelişmeler gibi görüyorum ben, kimi o nahoş halleri.

Düşünün ki; bir toplumun ekseriyetinin “beyaz” dediğine bir siyasi partinin en tepedeki yetkilisi çıkıp hırsı için, üstelik tabanı da “bu beyaz, evet beyaz” diye düşünmesine rağmen, o ısrarla “Hayır, o siyah” diyor. Hem de tabanının, tüm milletin gözünün içine baka baka. Bu işler iş değil. Bu hal tabanının, milletinin siyaseti olmuş olmuyor, o vakit. Kendi şahsi siyaseti olmuş oluyor. Ama “kırmızı çizgili” konularda bu çok riskli bir hal, tavır. Ufak tefek konularda göz yumulabilse de. Ya sonrası, al sana gerginlik. Huzursuzluk. Kim huzursuz oluyor daha çok; aşağıdaki gariban halk. İş dünyası, ülke geneli. Ya ardından; bu sefer başlıyor “ne olacak acaba yarın” diye endişelenmeler. Ondan sonra ekonominiz kilitleniyor, durağanlaşıyor, beklemeye geçiyor herkes, tırsıyor. Sonra zararı kime; millete, kendimize. İşte bu yüzden konuşmalar, tavırlar haller önemli.

Hasıla gerilimlerden beslenenler, medet umanlar, er-geç gerilime kapılırlar diye düşünüyorum. Tavsiyem bunu düşünenler var ise şayet; bir an önce vaz geçmeleri bu düşüncelerinden. Ve kendilerinden daha çok milleti düşünmeleri, nesillerini, geleceklerini düşünmeleri. Vatanını, milletini düşünmeleri. Şahsi hırslarına, egolarına yol vermeleri. Aksi halde, o kötü hasletler kendilerini yoldan çıkaracak!

Millet; “ekonomi düzelsin, işlerimiz yoluna girsin, çoluğumuz çocuğumuz için, yarınlar için umut vadeden işler gerçekleşsin” düşüncesi peşinde artık. Gerilim çıkaranlara da, şu an “yan yan bakmakta!”

Yine millet; siyaseti bu kadar “vıcık vıcık” bir hale getirip, hayatlarının içine, her yerine sokup, sokuşturmak yerine artık kendilerine nefes aldıracak bir “MORAL KORİDORU” açılmasını dört gözle bekliyor. Umut ediyor.

Hasıla; “hayatlar, kimi mücadeleler bu kadar siyasete bulaştırılmaya gelmez, siyasilerin hayatı biraz daha siyasidir ama bu millet için o kadar geçerli bir kural değildir. Onların hayatı biraz daha az siyasidir. Çünkü geçim dertleri, başkaca dertleri, beklentileri vardır. Kendi mecraları vardır onların siyaset dünyasından ayrı, akıp gittikleri. Tıkandıkları yerlerde dertlerine, beklentilerine de siyasi erk olarak siyasetçiler çözüm üretir. Arada sırada milletçe, bazı siyasi olaylara, milli meselelerde siyasilere, devlete omuz verse de, onlar siyasiler kadar kafa yormaz bu işlere. Onların işidir çünkü öncelikle siyaset. Siyasilerin hayatı siyasettir ama herkesin ki öyle olmamalı ” diye, düşünüyor millet. Günümüzde algılar bu yönde yoğunlaşmış sanki… Bir “moral koridoru” ivedilikle lazım, lazım… Sağlıcakla kalın…