MÜNİH GÜVENLİK KONFERANSI VE TERÖRLE MÜCADELE

Ozan CEYHUN 14 Şub 2018

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
16 ve 18 Şubat 2018 tarihlerinde 54. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı yapılacak.

1963 yılından beri gerçekleştirilen Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı Almanya’nın en önemli dış politika etkinliği. Her ne kadar bu yıl Almanya’nın sosyal demokrat Dışişleri Bakanı’nın kim olacağı henüz netleşmemiş ola da bu uluslararası konferans hali hazırda dünyanın önde gelen dış politika ve güvenlik politikaları alanında en önemli platformlarından biri. Bu yılki konferansa aralarında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ABD Savunma Bakanı James Mattis, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İngiltere Başbakanı Theresa May, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanjahu gibi isimlerin olduğu güvenlik politikaları açısından ilginç isimler katılacak.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu konferansların vaz geçilmez isimlerinden biri konumunda. Sadece Avrupa’da değil aynı zamanda dünyanın bir çok ülkesinin lideri ve dışişleri bakanlarıyla çok sıkı ilişkilere sahip olan Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye teröre karşı verdiği mücadelenin haklılığını her platformda ve tüm görüşmelerinde muhataplarına anlatmakla meşgul. Münih Güvenlik Konferansı bu açıdan Türkiye’nin haklılığını bir kez daha dile getirmesi için de önemli bir forum olacak. Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım da Münih Güvenlik Konferansı'na katılacak. Başbakan Yıldırım, 14 Şubat 2018 tarihinde Belarus ve Almanya'yı kapsayan bir yurtdışı gezisine başlayacak. Minsk'teki resmi temaslarının ardından Almanya'ya geçecek ve 16 Şubat 2018 günü Almanya'da olacak olan Binali Yıldırım'ın konferansta en önemli gündem maddesi de elbette “terörle mücadele ve Suriye” olacak.

Münih’te bu yıl tartışılması öngörülen konular arasında “uluslararası sisteme yönelik tehditler”, “global aktör olarak AB’nin geleceği”, “Rusya-Batı İlişkileri”, “İran ve Suudi Arabistan arasında yaşanan gerginlikler”, “Ortadoğu”, “Kuzey Kore’nin Nükleer Programı ve nükleer güvenlik” gibi konular var. Dünyada hızla yükselen ve ABD için rakip olarak büyük bir “endişe” haline gelen Çin ve Çin’in dünya vizyonu elbette konferansa katılanları ilgilendirmekte. Rusya’nın uluslararası arenaya “süper güç” olarak yaptığı dönüş ve oynadığı önemli rol ve yeni dünya düzeni Münih’te çok konuşulacağa benziyor.

Aynı şekilde yeni dünya düzeninde Türkiye ve Türkiye’nin lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Münih konferansında adı açık konulmamış konuların başında. 

Münih’teki bu konferansta Türkiye dobra, dobra konuşacak. Güvenlik politikalarının tartışıldığı bu platformda Türkiye haklı olarak bazı “müttefiklerini de” sert bir şekilde eleştirecek. 

Sadece Avrupa’nın değil dünyanın güvenliğinin söz konusu olduğu bir coğrafyada Türkiye hem kendi güvenliği hem de uluslararası güvenlik için çok çetin bir savaş vermekte. DEAŞ yok edilmekte ise bu Türkiye’nin sayesinde gerçekleşmekte. Ne “uluslararası koalisyon” ne de insanlık adına utanç verecek şekilde ABD’nin YPG/PYD terör örgütünü silahlandırarak “sözde” DEAŞ’a karşı verilen mücadele DEAŞ’ı yok edemedi. Çünkü “uluslararası koalisyon” kötü bir koordinasyon ve farklı çıkarlara yönelik hedeflere sahip ülkeler nedeniyle tek başına başarılı olma şansına hiç sahip olamadı. Daha da kötüsü ABD’nin tonlarca modern silahlar verdiği YPG/PYD terör örgütü ise hiç bir zaman gerçekten DEAŞ’a karşı savaş vermedi. Tam tersine DEAŞ ile gizli işbirlikleri yaparak PKK terör örgütünün komutası altında Suriye’de toprak işgal etti. Suriyelileri yerlerinden yurtlarından kovarak işgal ettiği toprakları “bir oldu bitti” ile sahiplenmeyi amaçladı. Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalamak ve aynısını Irak’ta da gerçekleştirerek “Kürtleri istismar ederek” bir terör devleti kurmak asıl amaçlarıydı. Geçmişte Kamboçya’dan iyi bildiğimiz bir “Kızıl Khmer terör devleti” ile DEAŞ’tan çok daha tehlikeli bir tehdit olmaya adaydılar.

Türkiye buna izin vermedi. Son olarak Suriye’nin Afrin bölgesinde Suriyelilerle birlikte günlerdir yürütmekte olduğu “Zeytin Dalı Harekatı” sayesinde bölgeyi kana bulayacak olan ve DEAŞ’tan çok daha tehlikeli bir terör örgütü olan PKK ve onun Suriye’deki uzantısı YPG/PYD’nin bu kanlı oyunlarını bozdu. Dünya Türkiye sayesinde büyük bir tehditten kurtulmak üzere. Ancak maalesef başta ABD olmak üzere bazı NATO ülkeleri bu bölgede terörle mücadeleyi değil ülkesel ufak çıkarlarını ön planda tuttuklarından sorunlar yaşanmakta. NATO üyesi Türk Ordusuna teröristler bir başka NATO üyesi ülkenin onlara hediye ettiği modern silahlarla zarar vermeye çalışmaktalar. Bu aslında tam bir skandal ve Münih’te konuşulması gereken konuların başında geliyor.

Münih’te “güvenlik” ana konu ise o zaman teröre karşı mücadele “dürüst” ve “dobra, dobra” bir şekilde konuşulmak zorunda. Teröre karşı mücadelede anlaşılması gereken ise tüm terör örgütlerine karşı verilmesi gereken kararlı mücadele olmak zorunda. Yani PKK, YPG/PYD ve DEAŞ isimli terör örgütlerine karşı topyekün mücadele!

İşte Münih’te Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir kez daha bu gerçekleri dile getirecekler ve haklı eleştirileri olacak. Bakalım muhataplarının tavrı nasıl olacak. İzleyeceğiz. Hem de Ortadoğu’nun terör belasından kurtulmak isteyen tüm halkları ile birlikte!