NE YEREL NE DE GENEL SEÇİM; BU BİR BEKA MESELESİ

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Cumhur İttifâkı'nın karşısına çıkabilecek ve alternatif olabilecek kim varsa, kimliğine ve rengine bakılmadan saf oluşturuluyor.

31 Mart 2019 yerel seçimleri için son düzlüğe az kaldı. Kritik hesaplar, ince pazarlıklar, gizli ya da açık iş birlikleri yapılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı karar ile görüntü ve ses kirliliğine sebep olan propaganda uygulamalarının kullanılmayacağı ilk seçim olmasının yanında, 31 Mart seçimleri daha önemli ilkleri barındırıyor.

Her şeyde önce, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sık sık vurguladığı gibi, bir “bekâ meselesi” söz konusudur. Bekâ meselesi bundan önceki seçimlerde de vardı ancak bu seferki, daha öncekilerden farklı bir keyfiyet arz etmektedir. Zira 31 Mart seçimleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk seçimidir. Dolayısıyla bir anlamda sistem, rüştünü ispat edeceği bir seçimle karşı karşıyadır. Seçimler, en fazla kırk-elli bin kişiyle yapılan anketlerin çok ötesinde, tüm seçmenlerin irâdesini ortaya koyduğu bir demokratik unsurdur.

“Demokrasinin düğünü” olarak tanımlanan seçimler, “birileri” kabul etmese de, seçmenin önüne konulan sandıktan çıkan sonuçlar ülke geleceğine etki yaptığı bir tecrübedir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tâbiriyle seçim sonuçlarında “sandığa ne girerse o çıkar”. Bunun hâricindeki tüm iddialar, oyun bozanlık ve mızıkçılıktan başka bir şey değildir. Yenildiği için sonucu beğenmeyen çocuklar her mahallede olduğu gibi, bizim siyâset mahallemizde de var.

31 Mart 2019 Pazar gecesi her partinin “amel defteri” ortaya çıkacak. Yapılan ittifaklar, gizli veya açık iş birlikleri, temiz ya da kirli pazarlıklar hakkında, demokraside en güçlü irâde sâhibi olan halk cevâbını verecek. Ama bu cevap ile ortaya çıkacak olan sonuçlarla sâdece, önümüzde beş yılın belediye başkanları ve diğer yerel yöneticiler seçilmiş olmayacak. Halk, en büyük kozunu oynayıp, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi başlığı altında yapılan tüm uygulamalar konusundaki fikrini ortaya koyacak.

Bu tavrın yönü, yeni hükûmet sisteminin güçlenmesi ve daha emin adımlar atabilmesi adına önem arz etmektedir. Cumhur İttifâkı’nı oluşturan ve yeni hükûmet sisteminin oluşmasındaki iki siyâsî irâde kutbu olan AK Parti ve MHP’nin, bir önceki yerel seçimlerde ve son yapılan genel seçimlerde aldığı oylara kıyasla, elde edeceği oy artışı, içinden geçtiğimiz kritik dönemde Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Bu güç, yerel seçimler üzerinden yurt içinde elde edilse de, yurt dışında hükûmetin (ki buna ordu da dâhil) daha dik ve kararlı durmasını sağlayacaktır.

Elbette Türkiye Cumhuriyeti devletini, kendi oy verdiği partiden olmadığı için, düşman belleyenlerin, “hâinlik salyaları” akmaya başladı. Devletin yaşayacağı en ufak bir tükezleme, bu salyaların daha da fazlalaşıp ortalığa saçılması için mâzeret olacaktır. “AK Parti, eskisi gibi değil; içeride sorunlar var” yalanını kendi söyleyip kendi inananlar, yerel seçimlerde hayâl ettikleri oy oranına bile yaklaşsalar, hayâlleri gerçekleşmiş gibi davranmaya başlayacaklardır. Onların bu davranışları da Türkiye Cumhuriyeti’nin bekâsına yönelik tehditlerin yüz bulması anlamına gelmektedir. Onların istedikleri Türkiye’nin sendelemesiyle başlayacak tökezlemedir. Bunun küçük ve ucuz atlattığımız bir örneğine 7 Haziran 2015 seçimlerinde hepimiz şâhit olduk. MHP liderinin Devlet Bahçeli’nin bâzen satır arasında, bâzen dolaysız olarak vurguladığı “bekâ meselesi” tam budur.

Siyâsetteki UFO’lar

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuyu sıcak tutması, çok yerinde ve gerekli bir tavırdır. Cumhur İttifakı karşısına çıkarılan Millet İttifâkı tam anlamıyla bir UFO’dur. İngilizce’de “Unidentified Flying Object” (Tanımlanmayan uçan cisim) ifâdesinin baş harflerinden oluşan UFO, bizim siyâsetimizdeki bâzı iş birlikleri için de kullanılabilir. Zira yapılan iş birliğini oluşturan kümelerin kesişimlerinde birbiriyle uyumsuz olan görüntüler ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan görüntüleri, siyâset bilimi açısından tanımlamak şimdilik mümkün değildir; siyâsal antropoloji açısından ise zordur.

Hükûmeti zayıflatıp Türkiye’ye vurulmak istenen darbenin şiddetini mümkün olduğunca arttırmak için, çevrilmeyen fırıldak, giyilmeyen kuzu postu, çalınmayan türkü kalmadı. Cumhur İttifâkı’nın karşısına çıkabilecek ve alternatif olabilecek kim varsa, kimliğine ve rengine bakılmadan saf oluşturuluyor. Bunlara ittifak yerine, menfaat iş birliği demek, daha doğrudur. Bu menfaat iş birliği de seçimlerden bir gün sonra sona erecektir.

Doğu bölgelerimizde yapılan iş birlikleri ile Batı bölgelerimizde yapılan iş birliklerini birbiriyle uyuşturmak mümkün değildir. Dışarıdan “kan uyuşmazlığı” gibi gözüken bu manzara aslında, bu iş birliklerinin aynı kan grubundan olduğunu göstermektedir.

Ancak ben şuna da inanıyorum ki, bu menfaat iş birliği sâyesinde az da olsa kazanılacak birkaç belediye başkanlığı, sıra ganimet paylaşımına gelince büyük sorunların ortaya çıkmasına ve bu iş birliklerinin arkasındaki gerçek niyetin görünmesine fırsat verecektir. Allah’ın nasıl tuzak kurup, şerden nasıl hayır çıkaracağını kimse bilemez.