NELER OLUYOR BİZE?

Fehmi KETENCİ 25 Şub 2021

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Bu zor dönemde en etkin zaman geçirebileceğimiz uğraşımız, elimizde kalan futbol artık.

      Bu zor dönemde en etkin zaman geçirebileceğimiz uğraşımız, elimizde kalan futbol artık. O da boş sahalardaki sessizliğe mahkum edilmiş halde. Takımların en önemli gelirlerinden olan maçlardaki gişe hasılatı gelirleri yaklaşık bir yıldır neredeyse sıfırlandı. Varklıklarını sürdürebilmeleri için maddi gelirler konusunda yayıncı kuruluş Digiturk’ün eline kaldılar. Kulüpler böylesine ele bakar duruma düşünce, yayıncı kuruluş da fırsat yakaladı, elinden gelen ardına koymuyor. Yayınları istediği gibi ekrana taşıyor. Böyle cesaretlenmesi nereden kaynaklanıyor, TFF ve Kulüpler Birliği Vakfı bu keyfi yayın politikasına neden seyirci, neden sessiz, onu anlamak, yorumlayabilmek şimdilik söylentilere dayalı bir varsayımdan öteye gitmeyecek gibi.

      Fenerbahçe ile Digiturk arasındaki çekişmede, yayıncı kuruluşun davranışları, eline geçen bu maddi fırsatı kullanma özgürlüğüne sahip olması yatıyor.

      Ama unutulmamalıdır ki; yayıncı kuruluş ile olan anlaşmanın yenilenme dönemi de yaklaşıyor. Ve kulağımıza gelenlere göre, yeni dönemde ihalede pek de yalnız olmayacaklar.

      Yayıncı kuruluş pandemi döneminde sağladığı maddi desteğe şimdilik mahkum olan futbol takımlarının elini kolunu bağladığını düşünüyor galiba, istediğini yapabiliyor, yayınların kalitesini düşürebiliyor ve bazı yöneticileri, ileri geri tehditkar konuşma cesaretini gösterebiliyor, ekranlarında taraflı davranabilmeyi hak gibi gösterebiliyorlar ama, bir şeyi unutuyorlar. Bu durumda kullanabildikleri güçlerini biz decoder kiralayan taraftarların ödedikleri aidatlardan elde ettiklerini unutuyorlar.

       Öncelikle işiniz abonelerin istedikleri yayınları yapmanızdır. Dekoder kiralayarak aidat ödeyen taraftarları yok saymayın.

       Ben kendimden örnek vereyim; Futbolda Süper Lig karşılaşmaları, EUROLEAUGE Basketbol karşılaşmaları ve normal televizyon yayınları için ayda 118 TL ödüyorum..

Yani; televizyon yayınlarınızı, benim gibi, taraftarı olduğu takımın maçlarını izlemek için aylık abonelik satın alarak bu maçları izleyenleri yok sayar, kendi amaçlarınıza yönelik taraflı bir yayın politikasıyla sürdürürseniz, milyonlarca abonenin istemediği bir yayın uygulaması olur. Bir gazeteci ve bir futbolsever olarak yaptığım araştırma sonuçları, bu yayın anlayışından rahatsız olan abonelerin sayısının hızla artmaya başladığını gösteriyor.

      Kısacası; bu yaptığınız işin maddi kaynağı bizler; özellikle; Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı ve Trabzosporlu ve diğer kulüp taraftarı sporseverlerdir. Sizin işiniz, yayıncı kuruluş olarak karşılaşmaların naklen yayınların yapmak, yanlı davranıp, yaptığınız yorumlarla, gereksiz dolgu programlarıyla ekranları doldurmak değil. Siz; abonelerin istediği naklen futbol maç yayınlarını yapın.

      Bu konuyu, yayıncı kuruluşta maç naklen yayınlarını izlemek için abone olan futbolseverlerin, son zamanlarda şikayetlerinin iyice arttığı bir konu olarak gündemde yer aldığı için yazdım.

      Futbolumuzda konuştuklarımıza bakın!.       

      TFF-MHK yönetiminin ortaya koyduğu yönetim biçiminin yarattığı bu ortamda futbolumuzda olması gereken gelişmelerde neden bu kadar geride kaldığımıza kafa yorarken, öncelikle uygulanmasını öğrenemediğimiz VAR sistemi, hakemlerimiz ve Süper Ligi ayakta tutmaya çalışan kulüplerimiz ile Digiturk arasında yaşananlar gerçeğini görebilsek yeterdi. Her hafta oynanan karşılaşmalardan geride neler kalıyor onlara bakmayı neden denemiyoruz?

      Avrupalı tıkıt tıkır işleyen bir teknoloji olarak uygulayabildiği VAR’ı gayet güzel kullanırken, biz ise futbolu unuttuk, her karşılaşma sonrasında sonuçları tartışılan, şehir efsanesine dönüşen dedikodu çarkına malzeme ettiğimiz VAR sisteminin futbolumuzda, özellikle hakemlerimiz üzerinde yarattığı tahribatı sadece seyrediyoruz.

      Aslında futbolun en önemli olmazsa olmazları, var olan kurallarını uygulayarak maçları yöneten sahadaki hakemlerimizi konuşmamız gerekirken onları yok sayıyoruz. Maçları VAR ve AVAR’a atanan hakemler istedikleri gibi yönetiyorlar. Maçın sonuclarına hiç olmaması gerektiği kadar belirleyici oluyorlar. Ve sahada karşılaşmayı yöneten hakemlerimiz de onların kararlarına mecburen uyuyorlar.

      Sorsanız, bu sistemden mutlu olana rastlayamazsınız. Gizli mutlu olanları saymazsak herkes şikayetçi, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” misali. Maçları sanki bu kurgu sistem yönetiyor.  

      Kısacası, şampiyonluk mücadelesinde çok sıkıntılı bir döneme giriyoruz.