ÖCALAN'IN SON ÇIKIŞI, SALİH MÜSLİM'İN AÇIKLAMALARI VE GÜVENLİ BÖLGE

Faruk AKTAŞ 13 Ağu 2019

Faruk AKTAŞ
Ankara ile Washington arasında güvenli bölge konusunda varılan anlaşmanın ardından Asrın Hukuk bürosu avukatları 7 Ağustos'ta İmralı'da Abdullah Öcalan ile görüştü.

Ertesi gün avukatlar, Öcalan ile yaptıkları görüşmeye dair bir açıklama yayınladı.

Bu açıklamaya göre Öcalan, “Gelin Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır” diyor.

Açıklamanın en dikkat çekici yanı PKK’ya yönelik herhangi bir mesajın olmaması, Öcalan’ın doğrudan ve sadece devlet ve hükümete sesleniyor olması.

Ve “çözüm için hazırım, bir haftada çözerim, kendime güveniyorum” ibareleri.

Öcalan, PKK’nın silah bırakmasından söz etmiyor, “çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım” diyor.

Açıklama birçok yönüyle irdelenmeye değer.

Birincisi, henüz 23 Haziran İstanbul seçimleri öncesi yaptığı açıklamanın külleri soğumadan Öcalan’ın yeniden kendini ortaya atıyor olması ilginç.

Ne demişti Öcalan, 23 Haziran öncesi?

PKK’nın yönlendirmesiyle CHP’den yana tavır alan HDP’ye, “tarafsız kalın” demişti.

Buna karşın PKK da HDP yönetimi de bunu reddederek tabanlarını CHP’ye oy vermeye yöneltmişti.

PKK’nın kurulduğu günden bu yana örgütünün ilk kez bu kadar açık ve net şekilde sözüne rest çektiği Öcalan, neye güvenerek “bir haftada çözerim” diyor?

Belli ki, PKK mesaj göndermiş ona, devreye girmesini istemiş, “bu kez senin sözünü dinleyeceğiz” demiş, o da buna istinaden devreye giriyor.

23 Haziran seçimlerinden sonra avukatlarının Öcalan ile görüşme talepleri iki kez reddedilmişti.

ABD ile güvenli bölge konusunda varılan anlaşmadan sonra bu görüşmeye izin verilmesi de bu anlamda dikkat çekici.

Bu açıklamaların hemen ardından PYD Sözcüsü Salih Müslim’in örgütün yayın organı ANHA’ya yaptığı açıklama da aynı şekilde dikkat çekici.

Müslim, Öcalan’ın devreye girmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Önder Apo’nun bir haftalık süre tanımlaması, halk, güç ve paradigmaya olan güvenini de gösteriyor. Bu güven Önder Apo’ya güç veriyor” diyor.

Müslim’in açıklamalarındaki “Önder Apo” ifadesini, PKK ile PYD ayrı örgütler diyen ABD’nin dikkatine sunmak lazım.

Öte yandan güvenli bölge konusunda Türkiye ile anlaşma yapan ABD bir yandan da PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu DSG’ye silah taşımaya devam ediyor.

Belli ki ABD eski çözüm sürecine benzer bir süreci hayata geçirmeye çalışıyor.

HDP’li eski milletvekili Altan Tan’ın, katıldığı bir televizyon programında, “önümüzdeki dönemde İmralı'dan PKK'ya silah bırakma, 2013 sürecine konseptine sürecine, geri dönme çağrısı gelecek diye tahmin ediyorum, bekliyorum” şeklindeki sözlerini de bu çerçevede okumak mümkün.

Altan Tan dâhil birçok kişi yeni bir çözüm sürecinden söz ederken Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerini düzeltme sürecini örnek göstererek PYD için de benzer bir sürecin yaşanabileceğini söylüyor.

Elbette Türkiye, kendi içindeki Kürtlerin sorunlarına çözüm bulmasının yanı sıra Irak, Suriye ve İran’daki Kürtlerle ilgili de barış ve kardeşlik hukuku ekseninde politikalar geliştirmeli.

Ancak PYD ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni eş değer tutmak doğru değil.

Kuzey Irak’taki Kürtlerin de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de Türkiye ile herhangi bir sorunları, Türkiye üzerinde herhangi bir emelleri yok.

Oysa Suriye’nin kuzeyinde önemli bir bölgeyi elinde tutan PKK’nın asıl hesabı Suriye ile değil Türkiye ile.

Salih Müslim’in bu son açıklamasındaki “Kuzey Kürdistan’da (Doğu-Güneydoğu) çözüme ulaşılmadan diğer parçalarda da sorun çözülmez” ifadesi de zaten PKK’nın bir kolu olan PYD’nin de aynı bakış açısına sahip olduğunun kanıtı.

Türkiye elbette Suriye’de Kürtlerin geleceği ile ilgili net bir politika ortaya koymak zorunda ancak “PKK silahları bıraksın, Türkiye PYD ve YPG’nin varlığını kabul etsin” yaklaşımı doğru değil.

Zira yarın YPG’nin Türkiye’ye silah yöneltmeyeceğinin garantisi yok.

Olması gereken PKK da YPG de silah bırakacak, Suriye’deki Kürtlerin sorunu da Suriye’nin geleceği çerçevesinde Kürtler dâhil tüm tarafların ortak mutabakatıyla çözülecek.

Başka çözüm yok.