OLİMPİYAT MI?

Gülay YÜCEL 07 Eyl 2016

Gülay YÜCEL
Tüm Yazıları
Andrew Zimbalist, iktisatçı ve yazar. Smith College bünyesinde öğretim üyesi olarak görev yapan Zimbalist, Olimpiyat Oyunları ve Dünya Kupası gibi önemli iki spor etkinliğine ev sahipliği yapan ülkelerin harcama-kazanç dengesini ele aldığı "Circus Maximus: The Economic Gamble Behind Hosting the Olympics and the World Cup" isimli kitabın yazarı.

Andrew Zimbalist, iktisatçı ve yazar. Smith College bünyesinde öğretim üyesi olarak görev yapan Zimbalist, Olimpiyat Oyunları ve Dünya Kupası gibi önemli iki spor etkinliğine ev sahipliği yapan ülkelerin harcama-kazanç dengesini ele aldığı "Circus Maximus: The Economic Gamble Behind Hosting the Olympics and the World Cup" isimli kitabın yazarı.

Geçtiğimiz günlerde Project Syndicate için hayli ses getiren bir makale kaleme aldı.  “Olimpiyat Oyunları beklenen kazancı sağlıyor mu?” başlıklı makalede, “Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmak, her şehir açısından büyük bir ekonomik kumar. Yapılan yüksek meblağlı altyapı harcamalarının uzun vadede kazanca dönüşeceği söylense de eldeki tecrübeler bu iddiayı destekler nitelikte değil.” diyor yazar.  Son tecrübeler ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor yazarın: Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmanın, ev sahibi seçilen şehir ve ülke için bir lütuf olduğu söylenir. Oysa en son Rio de Janeiro örneğinde de görüldüğü üzere, Olimpiyatlar aslında çoğu zaman gereksiz bir harcama kaynağı.

ÜLKELER ARASI AÇIK ARTTIRMA

Zimbalist devam ediyor: Öncelikle ev sahibi ülkenin nasıl belirlendiğine bakalım. Düzenlemeye tabi olmayan küresel bir tekel konumundaki Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), yılda iki kez dünya şehirlerinin Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmaya uygun olduklarını kanıtlamak için birbirleriyle yarıştığı bir açık arttırma düzenler. Aday şehirlerin teklif verme süreçleri genellikle Olimpiyat hazırlıklarından kazanç sağlayacak olan, çoğunluğu inşaat sektöründen iş adamlarının liderliğinde yürütülür. Adaylar, teklif kapsamında büyük paralar harcanarak yapılmış spor salonları, şatafatlı tören alanları, yeni ulaşım ağları, atletler için lüks konaklama mekanları, medya ve yayın merkezleri sunmayı da vadeder. Bu sürecin neticesini tahmin etmek ise güç değil: Kazanan genellikle en yüksek teklifi veren şehirler olur. 

Bugün Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmanın maliyeti, mekan yapım ve yenileme çalışmaları, operasyon, güvenlik ve ilave altyapı dahil 15 ila 20 milyar dolar arasında. Ev sahibi şehrin uluslararası televizyon anlaşmalarındaki yüzde 25'lik payından (kalan yüzde 75 IOC'ye gidiyor), uluslararası ve yerel sponsorluklardan, bilet ve hatıra eşyası satışlarından elde ettiği toplam gelirse 3,5 - 4,5 milyar dolar civarında. Diğer bir deyişle, işin maliyeti, gelirinden en az 10 milyar dolar daha fazla. Uluslararası havaalanı ve şehir merkezindeki limanda yapılan iyileştirmelerin Rio'ya fayda sağlayacağını söylemek mümkün. Ancak bu, ev sahibi olmak için geçerli bir sebep değil, sadece bir teselli ödülü.

UZUN VADEDE DE KAZANÇ YOK

Şehirlerinin Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapması için yarışanların genel argümanı ise, kısa vadede yaşanacak herhangi bir zararın uzun vadede kazanca dönüşeceği, zira turizm, yabancı yatırımlar ve ticaretin gelişeceği, üstüne üstlük halkın moralinin de yükseleceği yönünde. Ancak eldeki tecrübeler, bu abartılı iddiayı da destekler nitelikte değil.

Tespitlere devam ediyoruz..

Örneğin turizmi ele alalım. 2012 Yaz Olimpiyatları'na ev sahipliği yapan Londra'yı Temmuz-Ağustos 2012 tarihleri arasında ziyaret eden turist sayısına bakacak olursak, yüzde 5'lik bir düşüş olduğunu görürüz. Piccadilly Circus'ta müsabakaların yapıldığı yerin çevresindeki mağaza, restoran, tiyatro ve müzelerin hepsi, 17 gün süren Olimpiyatlar boyunca neredeyse hiç iş olmadığını ifade etti. Aslına bakılırsa, sıradan turistler kalabalık, ulaşım aksaklıkları, aşırı yüksek fiyatlar ve olası güvenlik tehditleri nedeniyle Olimpiyatlar sırasında ev sahibi şehirlere gitmeyi pek tercih etmiyor. Sonuç olarak da Olimpiyatlara ev sahipliği yapmak, kulaktan kulağa yayılan yorumlarla büyüyüp gelişen turizm sektörüne yarardan çok zarar getiriyor. 

Turistler Olimpiyatlar yüzünden bir şehre gitmemeyi tercih ediyor veya bundan dolayı olumsuz bir tecrübe yaşıyorsa, ailelerine ve arkadaşlarına o şehir hakkında söyleyecekleri olumlu bir şey de olmuyor. Turizmin ötesinde, hiçbir akıllı şirket, salt bir şehir Olimpiyatlara ev sahipliği yaptı diye yatırım veya ticaret kararı almaz. Bilakis, şehir için yapılan harcamaların yaratacağı mali sıkıntı, gelecekte daha elverişsiz bir iş ortamı anlamına gelir. Olimpiyatlara ev sahipliği yapmanın yol açtığı bir diğer sorun da kamuoyunun ev sahibi şehri mercek altına alması. Rio de Janeiro'nun 2016 Yaz Olimpiyatları'na hazırlık süreci, şehrin uluslararası imajı açısından hiç de olumlu olmadı. Bir zamanlar doğal güzelliği ve eğlenceli yaşam tarzıyla bilinen şehir, artık yolsuzluk, şiddet, trafik sorunu, kirlilik, siyasi istikrarsızlık ve Zika virüsü ile anılır hale geldi.

TESELLİ ÖDÜLÜ

Ev sahibi şehirlerin – hepsinin olmasa da – bazılarının uzun vadede kazanım elde ettiği alanlardan biri altyapı harcamaları. Rio örneğine bakacak olursak, uluslararası havaalanı ve şehir merkezindeki limanda yapılan iyileştirmelerin şehre fayda sağlayacağını söylemek mümkün. Ancak bu, ev sahibi olmak için geçerli bir sebep değil, sadece bir teselli ödülü. Bir milyar dolarlık verimli bir altyapı çalışması, Olimpiyatlara harcanan ve şehir sakinlerinin ya da burayı düzenli olarak ziyaret edenlerin büyük çoğunluğu açısından bir iyileştirme sağlamayacak olan 19 milyar doları telafi etmiyor. Sonuç itibarıyla, Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmak, her şehir açısından büyük bir ekonomik kumar. Altyapısı yetersiz, az gelişmiş şehirler, IOC'nin ulaşım, haberleşme ve konaklama koşullarını karşılamak için daha fazla harcama yapmak zorunda kalıyor. Daha gelişmiş şehirlerde ise gerekli altyapı olsa da yeterince arazi olmayabiliyor; ayrıca Olimpiyat organizasyonu uğruna başarılı sektörlerin zarar görme riski söz konusu. Ne dersiniz? Olimpiyat ısrarımızda devam edelim mi?