ONLARIN İPHONE'U VARSA…

Ersin AKMAN 16 Ağu 2018

Ersin AKMAN
Tüm Yazıları
İçinden geçtiğimiz süreç malum. Türkiye ekonomik anlamda köşeye sıkıştırılmaya çalışıyor.

Amerikan Başkanı Donald Trump sosyal medya paylaşımlarıyla Türk ekonomisine büyük darbeler vuruyor. Bunun sonucu olarak da kurlarda yaşanan belirsizlik hâli bir türlü dizginlenemiyor. Bugüne kadar “dost ve müttefik” olarak tanımladığımız Amerika, dostluğun tanımını sorgulatan bir şekilde davranıyor.

Bardağı taşıran son damla Trump’ın geçen hafta çelik ve alüminyum ihracatında Türkiye’ye ilave gümrük vergisi uygulanacağını açıklaması oldu. Sonrasında Türkiye finans piyasaları yangın yerine döndü.

Amerika ile makul ve mantıklı bir uzlaşma yolu bulunamayınca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün Amerikan malı elektronik ürünlere boykot uygulanacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Onların iPhone'u varsa, öbür tarafta Samsung var, Venus var, Vestel var” sözleriyle duyurduğu bu boykotla birlikte Türkiye’nin büyük şirketleri de birer birer Amerikan şirketlerine reklam vermeyeceklerini açıklamaya başladılar.

Ben bu her iki girişimi de çok mantıklı ve biraz geç kalmış olsa da faydalı buluyorum. Eğer devletimiz Amerikan malı elektronik ürünlere boykot uygularsa, büyük şirketlerimiz Facebook, Google, Twitter, Instagram gibi mecralara verdikleri reklamları keserlerse sorun sadece Türkiye’nin Türk halkının olmaktan çıkar. Kapitalizmin kalesi olan Amerika’da büyük şirketlerin gelirleri düşmeye başladığında bu şirketler de Trump’ın daha makul ve mantıklı davranmasını talep eder hale gelecekler.

Sorun sadece yerli ve milli olmak değil

Türkiye’de ürün satmak, Türk şirketlerinden para kazanmak zorlaştıkça büyük Amerikan şirketleri Beyaz Saray’ı daha sorumlu davranmaya davet edeceklerdir diye düşünüyorum.

Bir süre önce ülkemizdeki döviz açığının azaltılabilmesi için cep telefonlarına uygulanmaya başlayan kredi kartına taksit yasağından yola çıkarak hükümetimizin de iPhone marka cep telefonlarına ekstra bir vergilendirme getirebileceğini düşünüyorum. Zaten Turkcell’in dün bayilerine geçtiği bir yazıyla finansman sistemi alınan cep telefonlarındaki taksit sayısının 1 Eylül 2018 tarihinden başlayarak en fazla altı taksit olabileceğini bildirmesi de bana bazı adımların yavaş yavaş atılmaya başlandığını gösteriyor.

Ancak mütekabiliyet teorisi gereği bu işin sadece “Onların iPhone'u varsa, öbür tarafta Samsung var, Venus var, Vestel var” lafıyla da sınırlı kalmaması gerektiğini, hükümetin gerçekten Amerikan malı teknoloji ürünlerindeki ekstra vergi uygulayacağını duyurması gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu yaptırımın daha etkili olması için kamu kurumları tüm yazılım ihalelerinden Amerikan şirketlerini de çıkarabilir.

Genel anlamda teknoloji sektörü Amerikan ekonomisinin “bacasız fabrikasıdır”. Katma değer yüksek satışlar yapılır. Başarılı Amerikan teknoloji şirketleri çoğu zaman bir ülkenin ekonomisinden daha fazla kâr açıklayabilir.

O nedenle eğer finansal bir savaştaysak (ki ben öyle olduğunu düşünüyorum) savaşı da kurallarına göre yönetmek, düşmanı zora sokacak hamleler yapmak gerekir.

Başta Türk Telekom ve THY’nin Amerikan medyasına reklam vermeme kararı ile birlikte uygulamaya alınacak olan önlemler sayesinde Trump hükümeti takkeyi önüne koyup bir kez daha düşünecektir.

Hatırlarsanız Trump, Apple’a kazancını İrlanda’da tutmak yerine ABD’ye getirme “talimatı” vermişti ve Apple CEO’su Tim Cook, tek bir açıklama yaparak bunun mümkün olmadığını dile getirmiş ve Trump’ın bu ısrardan vazgeçmesini sağlamıştı.

Ben aynı dünya devi şirketlerin, Türkiye’deki kazançlarının azalmasına da sessiz kalmayacaklarını, gerekirse Türkiye için ABD’de kulis çalışmaları yapacaklarını düşünüyorum.

Yeter ki mütekabiliyet teorisinin kurallarını işletelim ve can alıcı noktalara parmak basalım.