PATATES İLE SOĞAN GİBİ

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Çocukken akşam yemeklerindeki buluşmayı iple çekerdik.

Çocukken akşam yemeklerindeki buluşmayı iple çekerdik. Cevahir Yengemin soğanlı patates (kap) yemeğinin tadını yıllardır unutamam. Kocaman kesilmiş patates ve soğan dilimlerinin muhabbetine renk veren salça ve tat veren tuz.

Kendi tabiatına uygun şartlarda bin bir emekle yetişen patatesi ve soğanı özelliklerine uygun hasat ederiz. Aynı yemekte buluşsunlar ve ortak bir tat versinler diye türlü işlemlerden geçiririz. Önce soyar, sonra keser ve biçim veririz. Bazen kaynar suyla bazen kızgın ateşte imtihan ederiz.

Farklı tarlalarda yetişen bu ikili bir tencereden sonra bir tabakta buluşur. İki ayrı varlık kendi formlarından, kişiliklerinden, önceliklerinden ödün verirler de aynı yemekte buluşurlar. İcabında kendi bireyselliklerini unutup yar olurlar. Böylece birbirlerini tamamlayarak iki olmaktan kurtulup bir olurlar.

Son dönemlerde rastladığımız evliliklerin önemli kısmında patates ile soğanın aşkını, muhabbetini göremiyoruz maalesef. Farklı bir aile ortamı, eğitim ve kültürden gelen kadın ve erkek, bir yuva kurmak için evleniyorlar ama bu birlikteliği sürdürmede zorlanıyorlar. Sohbet ve muhabbetin azaldığı haneler, giderek artan geçimsizlik, hızla artan boşanma oranları, çığ gibi çoğalan dağılmış aileler, kimsesiz çocuk ve gençler, kendi evlerinde yalnızlığa mahkûm olan yaşlılar…

ALLAH’I TAKLİT EDİYORLAR

Modern hayatı, bireysellik ve yalnız yaşama ile eşdeğer tutan sanal dünyanın popüler kültürü, aile ve aile değerlerini hızla dışlıyor. Hür düşünen, duygularını yaşayan, inanan, değerleri olan, kendisini gerçekleştirme gayreti olan insan modelinin, geleneksel aile ortamında yetiştirilmesi istenmiyor artık. Sanal dünyanın baronları, dijital dünyanın patronları ve egemen güçler; düşünce ve duygularını yönetebildiği insan modelini tercih ediyor.

Yirmi dört saatin her anında yakından izlenen, zihinsel algıları yönetilen, yönlendirilen ve kontrol edilen insan modeli. Dijital dünya için öngörülen ve yapay zekâya dayalı robot örneklerin hızla üretildiği bu insan modelinin; düşünme zahmeti, inanma sorumluluğu, ahlaki duyarlılığı, hak ve adalet anlayışı ve cinsiyet mahremiyetine ihtiyacı yok. Pili çıkarılmayan akıllı telefonlardan sonra kulak arkasına yerleştirilen çiplerle insan her an kontrol altında olacak ve bireysel hayatın mahremiyeti neredeyse sıfırlanacak.

Hayatı ve ölümü var eden Yaratıcıyı kopyalar gibi bireye şah damarından daha yakın olma iddiasıyla kolayca yönetebilecekleri insan hedefleniyor. Canlı cansız her şeyi üretme derdi bundandır. Neredeyse bütün hayvanların yapay zekâ robot modellerinin üretilmesi gibi kolayca yönetilebilen, birçok mesleği yapan insanlara benzeyen robotlar da çığ gibi çoğalıyor. Ve sıra insana benzeyen robotlardan sonra robota benzeyen insanlarda. Yani insanları robotlara benzetmeye geldi sıra.

Elon Musk’ın öncülük ettiği çalışmalarla bir insanın zihinsel birikiminin, bulut bilişime kayıt edilmesi mümkün hale gelebiliyor. Böylece insana ait bütün data, yani bütün zihinsel potansiyelimiz, zihinsel mazimiz, hafızamız, gördüğümüz rüyalar dahil her şey kontrol altında olabilecek.

Soru şu: Zihnimiz kopyalanabilir ve yönlendirilebilir, algılarımız değiştirilebilir, rüyalarımız okunabilir belki ya ruhumuz ne olacak? Allah’ı taklit eder gibi fıtratı ile oynanmak istenen, kimliği, karakteri, inancı, ahlak anlayışı, cinsiyeti kısacası insani değerlere sahip olması istenmeyen yapay insanın ruhu nasıl rahat edecek?

AİLE YERİNE SANAL AİDİYET

Hemen dile getirmek isteriz ki sorun, insanlık tarihinin gelişmesine yön veren bilimsel bakışın, araştırmaların ve özellikle insan odaklı bilimsel birikimin artması değildir. Sorun, insanın insan olmaktan çıkarılmasına yönelik çok köklü, bilinçli, planlı çalışmalardır. Ruh tarafımızı ve mana derinliğimizi yok sayan ve insanı sadece sayılara, tüketime ve alabildiğine yalnızlığa mahkûm eden sanal yaşamın normalleştirilmesidir sorun.

İnsanın ruh değerlerinin doğrudan hedef alındığı bu çabanın birinci hedefi ailedir. Çünkü aile, insani değerlerin filizlendiği yegâne kurumdur. Çünkü aile; insan olma erdeminin, ahlakın, hakkın ve inanma ihtiyacının karşılandığı gerçek bir ortamdır. Zira aile aidiyeti zayıflayan çocuk ve gençlerin, sanal aidiyetlerinin arttığını ve dijital oyunların oyuncağına dönüştüklerini görüyoruz.

Anne-baba iletişiminin zayıflaması, çocuğun aile ile iş birliğinin azalmasına neden olabiliyor. Ve aile ile iş birliğini yitiren çocuk ve gençler, sanal oyun kurucuların haftalık görevlerinin müdavimi olup suç işleyecek duruma gelebiliyor.

Şu halde özellikle anne ve babalar aman dikkat. İnsanın, toplumun ve devletin temel yapı taşı olan ailenin korunmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. İnsanlığı aydınlatan bilimsel gelişmeleri yakından izlememiz gerektiği gibi temel insani değerleri de ihmal etmemek zorundayız. Bu değerlerin kaynağı da kuşkusuz anne-babanın kurduğu aile birliğinin kalitesine bağlıdır. Anne babaların bu konudaki ihmallerinin bedeli maalesef çok ağır olmaktadır.  

 Anne ve baba olarak aynı tencerede buluşmamız, birlikte pişmeyi başarmamız, birbirimize yaren olabilmemiz, aynı kapta buluşabilmemiz, iki olmaktan çıkıp birde karar kılmamız çok değerli. Kişisel bağımsızlığımızı koruyarak bir ve bütün olmak mümkündür.  Patates ile soğan gibi.