PERVANELER MİSALİ YÖNELDİĞİMİZ "ADAM" KİM Mİ?

Yaşar İÇEN 26 Eyl 2018

Yaşar İÇEN
Tüm Yazıları
Yerel seçimlerin erkene alınacağı konuşuluyor...

Bir süre öncesine kadar bende “erken olabilir” beklentisi ile “kasım ortası gibi” diyordum fakat sanki bir şey oldu ve içimdeki “erken seçim hissi” kuşlar misali uçtu gitti.          

Büyük lokmalara ve kocaman kocaman okkalı cümlelere her zaman uzak durmayı tercih eden ben “erken yerel seçimi” beklemesek mi artık diyorum.

Adaylardan yana nabızlar yoklanıyor. Sivil toplum kuruluşlarına, yerel basına, kurumlara ve vatandaşlara; “nasıl bilirsiniz zatı muhteremleri veya kimleri önerirsiniz” diyerek sorup soruşturuluyor. 

Elbet uygun isimler ortaya çıkacak merak etmeyin. Fakat laf aramızda her seçim öncesinin mutlak klasiği olmuştur; beğenmediğimiz, ağız burun kıvırdığımız, bilumum kulplar taktığımız adaylar... 

Buraya bir virgül bırakıp hemen geçmişe dönerek bu konuda bir hatırlatma yapmak istiyorum. 
Geçen yıl; “önümüzdeki süreçte partiler kendi bünyelerinde geçmişi olmayan fakat toplumda karşılığı olan ve alanında başarılı isimlere adayım olur musun, diyerek teklifler götürecek” demiştim. 
Bu cümleyi bilhassa AK Parti teşkilatlarına yönelik kullandığım için AK Parti teşkilatları koro halinde “yoooooo böyle bir şey asla olmaz” demişti bana cevap olarak. Oldu!

Yapılan ilk seçimde ve özellikle açıklanan yeni bakanlar listesinde herkesin şaşkınlığı eşliğinde bu durum daha da belirginleşti. Kötü mü oldu? Tabi ki olmadı. Tam aksine AK Parti’nin ruhu tazelendi. Vatandaşında içine buz gibi sular serpildi.

Çünkü toplum içerisinde kangren haline gelmiş teşkilatlardan yana çok büyük rahatsızlık vardı. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu “ruhsal ve mental yorgunluğu” görerek yorulan yol arkadaşlarımız geri çekilsin diye kibarca veryansın etse de ne gelinler ne de duvar, üstüne dahi almamıştı. 

Hatta bir ara baktım ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına herkes kapı duvar modda, cevap veren ve yorulup geri çekilen kimse yok bari bir renk olsun diyerek; “vallahi ben çok yoruldum Sayın Cumhurbaşkanım, benim yerimi değiştirebilirsiniz hatta merkeze alabilirsiniz” dahi demiştim espri ile bir yazımda.

O dönem başlayan ve halen aba altından devam eden “ama yıllardır AK Parti içerisindeyiz biz varken dışarıdan transferde neyin nesiymiş? Geri çekilmekte nereden çıktı?”  itirazlarına karşılık buradan birkaç soru yöneltmek istiyorum müsaadenizle;

* Parti içerisinde resmen veya cismen yer alan her şahıs faydalı mı?
* Amaç partiye gönülden bağlanıp partiyi yaşatmak mı, yoksa partinin nimetlerinden faydalanıp yaşamak mı?
* Menfaat değil dava adamıyım deyip sonra da parti içerisinde faydalı isimlere yer verilince “hasım davası” gütmek ve karalamaya çalışmak neyin nesi?
* Hep bana tek bana benden sonra fırtına mantığı doğru mu?
* Siyaset işleyişinin değişim üzerine kurulu olduğunu unutup koltukları tekellemek etik mi?
* Engin okyanuslarda yol alan dev balinaya yapışan, yük olan, hiçbir katkısı olmayan ve hatta zarar veren canlıların balina üzerinden beslenip nemalandığını unutup “ama biz yıllardır seninleyiz bu sebepten aldığın yolda bizim de hakkımız çok” deyip minnet etmeleri mantıklı mı?
...

Söz konusu siyasete dayalı şahsi menfaatler olunca soruların rengi puslu ve sayısı sınırsız olabiliyor bazen.

Öncelikle ve kesinlikle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bazı isimler siyaset ve kurumlar üstü kaliteye sahiptir, unutulmasın! Bu isimler asla ve asla herkesle bir tutulmamalı, aynı kategoriye koyulmamalı... 
Bu tür insanları kainatın hangi noktasından alıp getirirseniz getirin lokomotif misali yüklendikleri sorumluluğu layıkıyla taşırlar.

Işığını, zekasını, lider vasfını, çekim gücünü, üretkenlik ve kendini geliştirme azmini binlerce insan içerisinde dahi fark edersiniz bu insanların.
Bulundukları ortama; güç katarlar, beslerler, ilerletirler, vizyonunu yukarıya taşırlar...

Bu konu vesilesiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kulaklarını çınlatmak istiyorum. Kendisine karşı yürütülen parti içi yıpratmalara karşı en büyük cevabı “gönüllere inşa ettiği huzur kokulu yollar” ile verdi. 
Duymadı, görmedi, “siz ne diyorsunuz” diye cevap dahi vermedi. Çünkü ülkenin terör ve asayiş olaylarına Hızır misali derman olmakla meşguldü. 

Güneydoğu’nun olumlu değişimini ele aldığım yazılarımda sıklıkla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ismini zikrediyorum.  Her yazımdan sonra “az bile yazmışsınız” dönüşleri oluyor. 
“Adam” seviliyor vesselam!

Bakan Soylu Türkiye’nin büyük değeri olmakla birlikte Güneydoğu’ da “pervaneler misali” kendisine yöneldiğimiz umudumuz oldu. 
Terör, kapkaç, hırsızlık, can güvenliği, kurumlar vs… Sorundan yana her konuda oh be dedik Bakan Soylu ile.
Ve tüm bunların yanı sıra vatandaşlara ve fikirlere duyarlı olan bazen de sorunlara dair kendisine iletilen ağır eleştirilere dahi kulağını tıkamayıp ilgi ile dinleyip anında çözümler arayan bir insan olduğunu gördük.

Bakan Soylu; kendisine gösterilen sevgiyi, ilgiyi ve hayranlığı, edilen duaları, hakkında yazılan övgü dolu her heceyi, yolunda atılan her adımı hak etmiyor diyen çıkar mı? Çıkmaz! 
Çünkü bu ADAM, azimle yürüdüğü Türkiye yolunda, yüreğindeki insani vasıfları da besleyip sarmaşıklar misali dökerek ilerliyor!

Parti içi işleyişlerden, teşkilatlardan yana sıkıntılı günler geçiren ülkem; kim bilir belki ileriki yıllarda partileri değil de sadece Başkanı seçeriz. 
Seçilen Başkan kendi ana kadrosunu (tıpkı son bakanlar listesi gibi) işinde kendini kanıtlamış, toplumda karşılığı olan uygun isimlerden oluşturur.  
Böylelikle güzel ülkem teşkilatlardan ve çekişmelerinden kurtulup huzura kavuşur. 
Kim bilir...