QUE SERA

Refik ERDURAN 19 Eyl 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Doris Day'in söylediği, Latin Amerika esintili eski bir şarkı vardı: "Que sera sera". Ne olacaksa olacak demek.

Doris Day’in söylediği, Latin Amerika esintili eski bir şarkı vardı: “Que sera sera”. Ne olacaksa olacak demek. Küçük kız annesine büyüyünce ne olacağını soruyor. Güzel olacak mı, zengin olacak mı; merak ediyor. Kadının yanıtı: “Geleceği görmek biz insanların haddi değildir. Her şey olacağına varır. Que sera sera.” Şakir Eczacıbaşı ile son telefon konuşmamızı hatırlıyorum. Hastalığı, doktorları, uyguladıkları tedavi yöntemleri, her birinin başarı şansı konusunda ayrıntılı ve “teknik” sorularla bunaltıyordum çocukluk arkadaşımı. Sabırla yanıtlıyor, ama hiçbirini fazla ciddiye almadığını ve konuyu büyük çapta oluruna bıraktığını belli ediyordu. Tevekküle yaslanmış gibiydi. 

Kızdım, bağırdım: “Niçin Mayo Kliniğine gitmiyorsun?” Hemen cevap vermedi. İçini çekti galiba. Sonra mırıldandı: “Que sera sera.”  Kısa süre sonra öldü.

Posta gazetesinden Canan Danyıldız iki yıl önce Tarık Akan’la röportaj yapmıştı. İşte konuşmalarından bir bölüm: “- Nasıl bir hayat var önünde, ne bekliyorsun? -Herkes bilmez ama ben biliyorum nasıl ve ne zaman öleceğimi.

- Tövbe, Bismillah!

-Vallahi! Şimdi bana kızacak tutucular ama... 97 yaşında, yatağımda ve birden öleceğim. Tırt diye gideceğim!

- 97? Uğurlu sayın mı? Yok, uğursuz olmalı, sen öleceğine göre...
-Hayır, dedemin ölüm yaşı... Eminim ben de o yaşta öleceğim. Sonra sana saat de söylerim, o kadar net biliyorum yani!”

Belli bir şey: Tarık Akan iyi kâhin değilmiş. Önemi yok. Kesinlikle bilinen, onun günümüz Türkiye’sinin pisliklerinden uzak, iyi bir insan olduğu. Keşke iyi insanlar iyi, kötü insanlar kötü yaşasa! Yazık ki çoğu zaman tersi oluyor. İyi yaşamanın başlıca şartlarından biri ömrünü akıllı, dengeli, vicdanlı insanlar arasında geçirmektir. Bugün ülkemizde maalesef olası değil bu. Çünkü öyle insanlarımız çok az, karşıt özelliklere sahip manyaklarımız ise ibadullah.

Tarık Akan’ın uzun yıllardır yüzünü görmediği bir ağabey boy gösterdi ölümünden sonra. İlk sözü müthiş bir gerçeği açıklamak oldu: Kardeşinin cenazesini “rezil komünistler” kaçırmış! (Ne yapacaklarmış cenazeyi derseniz… Sorulur mu! Onların vampir olduğunu bilmiyor musunuz? Rahmetlinin işleriyle uğraşanların Nazım Hikmet Vakfı yöneticileri olduğunu duyunca attığı nara da harika:

“Nazım Hikmet kim yaaa!” Tarık Akan’ın o vakfın inançlarını paylaştığı da bilindiğine göre, hayırlı ağabey kardeşine rezil demiş oluyor. Kendini muhafazakâr saydığı da açık. O zaman soralım kendisine: Müslümanlıkta ölmüşün arkasından sövüp saymak var mıdır? Kendi hesabıma niyaz edeceksem, tek dileğim kaldı: “Allahım, aklımı fikrimi muhafaza et!” Ama bu ortamda çok umudum yok. Que sera sera.