​REEL KURDAKİ DÖNGÜLER: DÖVİZ KURU NE OLACAK?

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
27 Şubat ve 3 Mart 2017 tarihli yazılarımda Reel Efektif Döviz Kuru'nda ortalama 25,5 aylık döngülere rastlandığından bahsetmiştim.

27 Şubat ve 3 Mart 2017 tarihli yazılarımda Reel Efektif Döviz Kuru’nda ortalama 25,5 aylık döngülere rastlandığından bahsetmiştim. TL.’nın reel değeri Mart 2009’a kadar yükselme trendinde, daha sonra da düşme trendinde idi. Bu trendlerin etrafında ortalama 25,5 aylık döngüler gözlemleniyordu. Bunları sebebinin ne olduğunu sormuştum? Ve… Eğer bu yapı devam ederse 2018’in Nisan – Mayıs aylarına kadar TL’nin reel değer kazanma sürecine gireceği tahmininde bulunmuştum. Nitekim o yazılardaki grafik Ocak 2017’de sonlanırken aşağıda gördüğünüz grafikte veriler Mayıs 2017’de sonlanmakta ve 2017 yılında TL hızla reel değer kazanmaya başlamaktadır. Bu da benim 4,5 ay önceki öngörümün gerçekleştiğini ispat etmektedir.    

Reel Efektif Döviz Kuru’nun artması nasıl gerçekleşir? Üç durum olabilir: Hesaplamaya giren ülkelerde enflasyon oranlarının düşmesi, Türkiye’de yabancı paraların değerlerinin düşmesi veya Türkiye’de enflasyonun artması. Endeks TÜFE bazlı olduğu için dış ve iç enflasyonlar TÜFE cinsindendir. Bu durumlardan biri veya bir kaçı gerçekleşirse reel efektif döviz kuru artar. Bu üç etkenden bir veya ikisi ters yönde hareket ederse, o takdirde reel efektif döviz kuru üzerindeki etkisi hangi tarafın ağır bastığına göre değişir. Türkiye’de yabancı paraların cari değeri düşme eğiliminde değildir, aksine dolar 3,50’de AVRO 3,90’da dengelenmiş gibidir. Öte yandan dış dünyada enflasyon artışı da gözlemlenmemektedir. Dolayısıyla Türkiye’de artan enflasyon reel efektif döviz kurundaki yükselmeye yol açmaktadır. Uzun dönemde ise, bir ülkenin dış borçlarındaki birikim, o ülkenin potansiyel üretimindeki büyüme oranı ve dolayısıyla sermaye birikimi, teknoloji ve verimlilik düzeyinde artış, dış dünya kaynaklı finansal genişleme dalgaları gibi etkenler reel efektif döviz kurunun değerini belirlemektedir. Bugün, hali hazırda, TL kritik 100 değerinin altındadır, (

Mayıs 2017 itibarıyla 91,38).  En azından 2018 başına kadar TL’da değer artışı beklemek çok da yanlış olmayacaktır. Ancak bu artışın yabancı para değerlerindeki düşüşten kaynaklanması bizi ülke olarak daha memnun edecektir.  Eğer, Dolar ve AVRO kurlarında düşme yaşanmaz ise, o takdirde yıllar sonra enflasyon canavarına tekrar “hoş geldin” demek zorunda kalırız. 

Reel Efektif Döviz Kuru’nun uzun dönem değişim trendini belirleyen etkenler aşağıda sıralanmıştır: Potansiyel üretimin artış hızı negatif yönlü, dış dünya üretiminin artış hızı pozitif yönlü, içerde otonom harcamaların artış hızı, parasal genişleme hızı ve ülke riskindeki değişim her iki yönlü de etkili olabilir. Mart 2009’a kadar reel efektif döviz kuru yükselmektedir. Bunu hem dış dünyadaki büyüme eğilimine bağlayabiliriz. Bununla birlikte potansiyel üretimin artış hızı da bu dönemde yüksek olması reel efektif döviz kurunun artış hızını azaltan bir etki içerir. Otonom harcamalarda, parasal genişlemede ve ülke riskindeki değişim bu dönemde yurt içi enflasyonu cari kur artışından daha fazla etkilemiş olacak ki, reel efektif döviz kuru artışa geçmiştir. Bunda, standart iktisat modellerinde analize dahil edilmeyen doğrudan dış yatırımların payı da yüksektir. 2010 yılına kadar Türkiye ciddi oranda doğrudan dış yatırım çekmişti. 2010 yılından sonra ise doğrudan dış yatırımlar hızla azalmaya başladı. 

 2010 yılından sonra reel efektif döviz kurunda gözlenen düşüş trendinin en temel sebepleri, potansiyel üretimdeki artış olamaz, çünkü ülke ekonomisi sıkıntılı bir düşük oranlı büyüme sürecine 2012’den sonra girmiştir. Dolayısıyla dış dünyada da gözlemlenen yavaş büyüme olgusu, doğrudan dış yatırımlardaki düşüşle birleştiğinde ve özellikle, ülke riskinin döviz kuru artışlarına etkisinin enflasyona olan etkisinden yüksek olması sebebiyle reel efektif döviz kuru endeksi istikrarlı bir düşüş trendine girmiştir. Kolay değil, Ukrayna ve Suriye savaşları, FETÖ, PKK ve IŞİD gibi dünyanın en büyük terör örgütlerinin varlığı ülke riskini de arttırmakta, doğrudan dış sermayeyi de kaçırtmaktadır. Bu reel efektif döviz kuru endeksinde ideal olan artış veya düşüş trendinde olmak değil, 100 değeri civarında olmaktır. Pekiyi, niçin endeks 25,5 aylık bir periyotla dalgalanmaktadır? Bu soruyu da cevaplayalım.

Yakında makaleye dönüşecek olan son çalışmamda kurduğum ekonomi modelinden elde ettiğim sonuçlara göre, reel efektif döviz kurunda gözlemlenen döngülerin periyotlarını açıklayan temel parametreler şunlardır: Yurt içi üretim maliyetlerinde dövizin payı, ihracatı reel döviz kuruna olan duyarlılığı, ekonominin finansal açıdan dışa açıklık oranı, para talebinin devalüasyona olan duyarlılığı, faizin ve nominal döviz kurunun dengeye intibak hızlarında gerçekleşecek bir artış döngülerin periyodunu arttıran bir etkiye sahipken, milli gelir ve fiyatlar genel düzeyinin dengeye intibak hızları ve marjinal ithalat eğilimindeki artışlar periyodu kısaltan etkiye sahiptir. 

“Hocam, hiç bir şey anlamadım”, dediğinizi duyar gibiyim. Kısaca şöyle sadeleştireyim: Döngülerin periyotlarını uzatmak ve yüksekliklerini düşürmek gerekir. Bunun için hem parasal büyüklükler üstünde MB’nın etkisinin artması gerekir, hem de kur ve faizler üzerinde bir baskının oluşmaması gerekir. Bunun için enflasyon hedeflemesini bırakıp parasal hedeflemeye geçmeliyiz. Türkiye’de belirsizliğin düşürülmesi şu an için çok kolay değildir, çünkü belirsizlik dış kaynaklıdır. Türkiye’nin sınai ve tarımsal üretimi artıracak önlemler alması gerekir. Yani borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeliyiz. Uzun dönemde ise, teknoloji düzeyini ve beşeri sermaye stokunu arttıracak yeni bir büyüme stratejisi oluşturmalıyız. O zaman, hem kabaca 100 değeri etrafında daha uzun aralıklarla ve daha yumuşak bir şekilde dalgalana bir reel efektif döviz kuru endeksimiz olur.