SABRI VE İYİLİĞİ TAVSİYE ETMEK

Ümit G. CEYLAN 04 Oca 2018

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Dağın başında insanlardan uzak tek başına bir hayat ermek için yeterli midir?

İSLAM ALİMLERİNİN GÖSTERDİĞİ YOL

Son zamanlarda yine mutasavvıflara dil uzatan, küçük gören bazı yazıları tenkitleri görüyorum. Geçen hafta da bu konuda haddimizi bilmemiz gerektiğini yazmıştım. Tasavvuf mektebinin kurucuları olan Mevlana, Arabi, Yunus Emre, Hoca Ahmed Yesevi ve daha niceleri bugün hala okunuyor anlaşılmaya çalışılıyorsa boşuna değildir. Zaten tarikatler şeriatle çelişiyorsa buna herkes karşı çıkar. Nefsi terbiye ve teskiye etmenin de kurumsal bir mektebi var. Tek başına ben nefsimi dizginleyebiliyorum diyorsan söyleyeceğim bir şey yok. Allah’ın ipine sarılacaksak hep birden sarılacağız. Eğer şuursuzca uçuruma gidiyorsak bir el uzanacak sırtımızdan tutacak. Alimlerin, ariflerin, salihlerin, abidlerin, mürşitlerin görevi de budur. Müslüman müslümana bir dayanak olacak. Kendinden emin olacak. Tasavvuf bir disiplin. Yok saymak da ne demek!.. Tasavvuf ruhbanlığa indirgenirse elbette şirke girilir. Kötü misal misal olmaz. Büyüklerimizin öğütlerini yok sayamayız. Alanında mezun bir kişinin söylediklerini dikkate alırız. Kuran ışığında terbiye görmek ve terbileli bir usül dairesinde alışkanlık haline getirmek bizi kötülüklerden men eder. Özellikle manevi ilimlerde mertebe kazanmış nice insanı kamil mürşidler vardır. Onları gözardı etmek mümkün müdür? Elbette değildir.  

SABRI VE İYİLİĞİ TAVSİYE ETMEK

AnaYazıFoto (2)

Dağın başında insanlardan uzak tek başına bir hayat ermek için yeterli midir? Şöyle boş bir dağ bulmak mümkün olabilse hayvana, kurda kuşa yem olmadan tek başına gürültüden uzak, patron dırdırından, müşteri derdinden azad olmuş bir şekilde rahat yaşanır mı acaba? Yoksa kopamadığımız bu şehir hayatı, gürültü ve keşmekeşlik bir bağımlılık mı? Hangisini tercih etmeli.

Her işte besmele çekmeli

Hayatın kendisinden kaçmak gerçeklerden kaçmak demektir. Münzevi, yalnız hayat Müslümana göre değildir. Öyle olsaydı Peygamber Efendimiz tek başına mücadelesiz, yalnız bir hayatı tercih edebilirdi. Günümüzde şehirlerde yaşadığımız hayat da İslam’ın özüyle tam olarak bağdaşmıyor. O yüzden de ahir zaman deniliyor zaten. Fitnenin arttığı, insanların güvenirliklerini yitirdikleri bir ahir zamandayız. Tercihimiz mümkün olduğunca doğal olana yönelmek olacaktır. Mümkün olduğunca diyoruz çünkü ne yediklerimizden çok emin olabiliyoruz ne de içtiklerimizden. Soluduğumuz hava kirli, bindiğimiz taşıtlar mikrop yuvası, kaldırımlar asfalt, inşaat tozu etrafı kuşatmış bir kere. O yüzden korunmanın tek çaresi önce her işte besmeleyi ağızımızdan eksik etmemektir. Bizi üzen bir şeyde de la havle çekmektir. Kaldıramayacağımız bir yükün hafiflemesi için bu bir tercihtir.

Sabrı tavsiye etmeli

Sabır nefsin hapsedilmesi, dizginlenmesidir. İnsan şehrin tam da ortasında her türlü edepsizliğe tahammül ve sabır ile muamele edebiliyorsa gerçek bir derviştir. Bir yandan da bu haliyle öfke kontrolü olmayana, ağzından çıkan lafı duymayana, yolda yürürken çarpıp gidene yine de sabır ile tebessüm edebiliyorsa sabrı tavsiye etmiyor da ne yapıyordur. İlk zamanlar meczup, deli divane diyebilirler belki ancak zamanla onların da kalbi yumuşayacaktır. Bir yandan sabrı tavsiye edebilmenin ve bunda inandırıcı olabilmenin de tek yolu şikayeti kesmektir. Zahmette rahmet vardır derler; bunun hikmeti de, Allah’tan gelene rıza göstermektir. Zamanla koruk helva olur misali, bazen beklemesini bileceksin. Çünkü sabrın meyvesi sonradan olgunlaşır; bunu bileceksin.

İyiliği tavsiye etmeli

Er ya da geç iyilik galip gelir. Allah güzeldir ve güzeli sever. İyilik nefsimizin de gıdasıdır. Kötüyü görsen bile iyiliğe yor, yanındaki de kötü anlatmaya başlasa sen onun söylediklerini de iyiliğe çek. Negatif enerji çok hızlı yayılır. Bunu engellemek için pozitif bir karşılık vermek ve dedikodunun yayılımını engellemek gerekir. İnsanoğlu ilk duyduğuna hemen inanır. Aslı, astarını araştırmadan söylenenlere inanır, inandığı gibi de kendini bu haberin muhabiri yapıp her yere yayar, sonunu düşünmeden. İyilik, güzellik, doğruluk hak ve hakikattir. Hakkı tavsiye etmek imanın ve irfanın gereğidir.

İnsanlığın hüsranı

İnsan Allah’tan gayrı değildir. Allah her şeyi hayırdan yaratmıştır. Hayır söyle ya da sus deriz. Allah mutlak iyiliktir. Kötülük ise yokluktur. Gerçekliği olmayan bir şeyin ortaya çıkmasına İbnül Arabi kötülük demektedir. Bu yüzden de insanlık kötülük peşinde koşarsa aslında yokluğun, boşluğun peşindedir demektir. Bu da insanlığın büyük hüsranıdır. Hayırdan sadece hayır doğar. İyilik insanın mizacına uygun olandır kötülük ise insanın maksadına uygun düşmeyen tabiatı ve mizacına uygun düşmeyen şeylerdir. İnsanın acı çekmesi de insanın yaratılışı amacına uygun davranmadığında kendi içinde cehennemi yaşamasıdır.

Asr suresi

Bilindiği gibi Asr suresinde Rabbimiz iman edip, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin dışında kalanlar hüsrandadır demektedir. Hasan Basri Çantay Kur’an mealinde "Asr" suresini açıklarken, İmam Şâfî’den bir anektod naklediyor. İmam Şâfî mealen: "Kur’ân-ı Kerîm’de başka hiç bir sûre nâzil olmasaydı, biz Asr sûresinden hareketle Kur’ân’nın davetini yeniden inşâ edebiliriz."demiş. İnsanın kendini yeniden yeniden yaratması Allah’ın varlığına yani ondaki hayra raptetmesiyle mümkündür. Dediğimiz gibi insan Allah’tan gayrı bir varlık değildir. O yüzden O’nunla irtibatı tam olanın hadiseleri kötü görmesinin mümkünatı yoktur. 

FOTOĞRAFIN ANLATTIĞI

lpfgğfdş2

Ey beli bükük başı eğik ağaç!

"Bir zamanlar zıpkın gibiydik; yerimizde duramazdık. Dere tepe düz giderdi de dağlara, kayalara, duvarlara tırmanırdık. Onca yükü bir hamlede kaldırıp sırtımızda taşırdık. Zaman geldi yaşlandık. Yaşlanmakla kalmadık yalnızlaştık. Bu muydu bizim kaderimiz." diyen, bilirsiniz  yaşlılarımız vardır bizim. Başı dik, beli bükük büyüklerimiz vardır bizim. Gözü harama bakmamış, eli harama değmemiş; onuruyla nasıl yaşanırmış atasından öğrenmiş ak şaçlılarımız, ak sakallılarımız vardır bizim. Yaşamaksa eğer doğru yoldan sapmayacaksın arkadaş!.. Yaşamaksa eğer; varlığını insanlığa adayacaksın. Yeri gelecek kınalı bir kaya, beli bükülmüş bir ağaç, mevsimlik bir ot, cıyaklayan bir kuş, kaçan, koşan bir ceylan, yük taşıyan bir karınca olacaksın. Boşuna akmayacak gözyaşların!.. Ahını alacaksın mazlumların!.. İçinde birikecek zalimlere, canilere karşı kinin ve intikamın!.. Gülümseyeceksin mahzun çocukların gözbebeklerinde. Bir umut olacaksın dualarında darda kalmışların... Ey beli bükük, başı eğik yalnız ağaç; nedir senin derdin, bilmediğim  ve hüzünlü kaderin!.. Kesme ümidini konar bir gün kuşun, gelir yelin!.. Kıyam dedin kıyam ettin. Şimdi rüku anındasın. Sonraki duruşun secdedir senin.

POZİTİF – NEGATİF

Pozitif:

Oya Küçümen

Aralık ayının son haftasında İncesaz grubunun 20. yılı dolayısıyla düzenlenen konserine gittim. Salonda oturacak yer yoktu, merdivenlerde insanlar ayaktaydı. Bir o kadar da insan dışarıda içeriye girmek için bekliyordu. Üsküdar Belediyesi’nin himayesinde düzenlenen konseri diğer salonlarda yerleştirilen ekranlardan da izlenebildi. Konserde İncesaz’ın tüm solistleri de yer aldı bir tek Dilek Türkkan yoktu. Önceden söz verdiği bir konser çalışmasındaydı. Konseri izleyenler hep bir ağızdan eşlik ederek 20 yıl öncesine gittik. Babaevi, Ekmek Teknesi yapımlarından hatırladığımız unutulmaz şarkıları hep birlikte söyledik. Sonlara doğru sahneye Oya Küçümen çıktı. Utangaç, mahcup “Bana bir masal söyle baba” şarkısını gözyaşlarıyla söyledik. Oya Küçümen öylesine sahnede yoktu ki tevazu ve edebi ile beni çok etkiledi doğrusu. İşte sanatçı sanatının bu edeple yapınca yaptığı sanatta faydalı oluyor. Uzun ömürler diliyorum kendisine. Zaten edepli bir sanatçı icra ettiği sanatı da edeplice yapıyor. Asıl işin bereketi orada. Şarkı o zaman şifa dağıtıyor. Musiki o zaman ruha hitap ediyor.

Negatif:

Konser adabı

Sevilen bir Türk Halk Müziği ozanı olan Cengiz Özkan’ın konserindeki seyircilerin tutumu hiç hoş değildi. Sanatkarın repertuarını dinlemeye gidip güzel bir akşam geçirmeyi planlayan dinleyicilerin bazıları diğer dinleyicilerin ortamı gazinoya çevirip istekte bulunmaları konsere gölge düşürdü. Oysa sanatkar o anda sahnede salonu yöneten kişidir, ona tabi olunmalıdır. O aynı zamanda ruhumuzun da virtüözüdür. Konser adabını bozunca ozanımızda konserini kısa kesti hoş olmadı Şarkıcı sanatını icra ederken çatal kaşık sesi çıkartamaz. Bir tiyatro salonunda öksürmek bile ayıptır. O durumda dışarıya çıkmak gerekir. 

PERİSKOP

PeriopFoto-(3)2

II. Abdülhamit Han’ın kitapları

28 Şubat döneminin sanıkları tarafından güya harf inkılabının gereklerini yerine getirmek için Abdülhamit Han’ın Yıldız Sarayı’nda oluşturduğu nadide koleksiyon yok edilmiş. El yazmasından tutun da o dönemin modern baskılı kitaplarına kadar yer yok gerekçesini de bahane ederek önce mahzenlere oradan da çöplere atılmış. Son zamanlarda kolleksiyonerlerden satın almak suretiyle yaklaşık dört bin beş yüz kitap geri alınıp Atatürk Kitaplığı’na verilmiş. İşin vahimi nasıl bir zihniyet kendi değerlerini bu şekilde yok edebilir anlamak mümkün değil!. Çünkü bu toprakların insanı değil, hibrit ve ithalseniz bunu yapmanız çok kolay. Beyninizin kumandası vatana ihanet etmek için oluşturulmuş düşmanlar tarafından yönetiliyor. Ne yazık ki bunlardan hala var. Bitti sanmayalım. 

Not: Sherlock Holmes takipçilerine bu kısmı da söylemek isterim ki;  Abdülhamit Han aynı zamanda, İngiliz dedektif Sherlock Holmes’in yazarı Arthur Conan Doyle'ı İstanbul'a davet edip, kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği de eskiden beri söylenegelmektedir.