ŞEMSIYEYLE UÇAK KAÇIRILABILINIR MI?

Musa ALİOĞLU 02 Eki 2016

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
​Havacılık sektörünün, diğer sektörlere göre dünya ile çok daha bağlantı olmasının yanı sıra, dilinin İngilizce olması da çalışanlarını farklı kılar. Havacıların kendilerine özgü bir tavrı vardır. Bunu, havada veya karada hepsinde görebiliriz.

Havacılık sektörünün, diğer sektörlere göre dünya ile çok daha bağlantı olmasının yanı sıra, dilinin İngilizce olması da çalışanlarını farklı kılar. Havacıların kendilerine özgü bir tavrı vardır. Bunu, havada veya karada hepsinde görebiliriz.

Özellikle, aralarında yarı Türkçe, yarı İngilizce konuşmaları bana reçetelerimi okuyamadığımız doktorları hatırlatır.  Havacılar da aynen öyle. Şehir ve ülke adları kodlarla yazılır, havalimanı adları da kısaltılmış üçlü kodla belirtilir. Harfleri kodlarken Alpha, Bravo, Charlie diye devam ederler. Biz THY derken, onlar 2'li kod olan TK'yi kullanır. Yabancılarla muhatap olurken, bu zaten kesin zorunluluktur. 

Havacılar böyle de, havacılık medyası sanki farklı mı? Hafta içinde okuduğum bir haber bana hem bu konuyu, hem de uçaklardaki güvenlik konusunu bana hatırlattı. Haberin başlığı," INAD yolcu, uçağı rötara soktu". Allah'tan başlıktaki INAD kelimesinin haber içinde açıklaması vardı. 

İngilizce bilmeyen bir insanın, "INAD yolcu" ifadesini “inatçı yolcu" diye anlasa kim ne der?

Bu kelimenin, İngilizce'de "Kabul edilemez yolcu" anlamına gelen "Inadmissible Passenger" birleşiminin ilk harflerinden oluştuğunu herkesin bilebilmesi mümkün değildir.

Haber, Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'dan İstanbul'a gelmeye hazırlanan THY uçağında yaşanan olayı anlatıyor. Ülkeye girişine izin verilmeyen ve "Deporte"(Sınır dışı) edilmek istenen yolcunun, uçakta taşkınlık yapabileceğini ileri süren kaptan tarafından, uçağa alınmamak istenmesini anlatıyor.

Bu tür nahoş olaylarla hep karşılaşırız. Böyle durumlarda, polis ve gümrük otoriteleri kadar kaptanlar da işe müdahil olur. Çünkü, yolcuların can güvenliği ona emanettir. Şimdi başlığa nazire yaparcasına, bu "INAD" yolcuların yanı sıra, bir de Türkçe söylersek “inat" ve sorunlu yolcular vardır. Uçak içinde, söyleneni yapmamakta ısrar eden, maraza çıkaran, uyarılara aldırış etmeyen bu tür inatçı yolculara karşı daha dikkatli olunmalıdır.

Neden yapıldı iyi bilmiyorum ama, metrobüste yaşanan şemsiyeli saldırı ve buna benzer olaylar beni korkutuyor. Bu saldırgan gibi, aramızda kaç kişi var doğrusu hiç bilemiyoruz. Aynı olay bir yolcu uçağında meydana gelebilirdi. Elinde şemsiyeyle saldırganın kokpite girmesi çok da zor olmasa gerek. Uçak kaçırmalar artınca, kokpit kapılarının kapalı tutulması ve şifrelenmesi iyi bir önlemdir.

Fakat, tüm bunlara rağmen, inatçı ve kural tanımaz bir yolcu, kokpite girmeye kalkışır ve onu engellecek kişileri de saf dışı bırakırsa tehlike yaratabilir. "Biz cinnet toplumu" olduk demek istemem ama, yerde yaşanan bu gibi saldırıların, onda biri uçakta yaşanırsa yandık demektir. Bu gibi olayları, aklından zoru olan birisinin yanı sıra, teröristler de yapabilir.

Adına ne dersek diyelim, potansiyel tehlike olan bu gibi kişilere karşı, köklü ve etkili önlemler almak gerek. Daha önce yazdığım "Uçaklarda Air Marshall şart" başlıklı yazımda dile getirdiğim, "Hava Polisi" ve uçak içi güvenlik konusu ciddi olarak ele alınmalıdır.

Dört bir yanımız düşmanlarla doluyken, biz bu tür güvenlik konularında rahat olamayız. ABD, İsrail ve İran gibi yapıp uçaklarımıza sivil güvenlik görevlilerini koymalıyız.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün (EGM) uçak kaçırmalara ve uçak içinde meydana gelecek  bu gibi olaylara karşı, işi şansa ve "Bir şey olmaz" a bırakma lüksü yoktur, olamaz da.

Bazı olayları hep filmlerde görürken, birden tam içinde olmamız her an mümkündür.  Bugün yerde,  metrobüs sürücüsüne suç aleti olmayan şemsiye ile saldıran bir eksik akıllının, yarın uçakta yolculara, kabin ve kokpit ekiplerine saldırmayacağının garantisi bize kimler verebilir ki..

Her yolcudan, aklı dengesi yerindedir veya iyi hal kağıdı istemediğimize göre, GBT taraması yapmadığımıza göre, o halde biz, "Eşeğimizi sağlam kazığa bağlamak" ve tedbirler almak durumundayız. İş olup bittikten sonra, "Vay, nasıl oldu" diye sızlanmanın da bir anlamı yoktur.

Bu gibi yolcuların şirketleri uğrattıkları zaman ve maddi kayıplara bakarak, "Herkes önlemini alsın" denilemez. Bu yasalarla ve yönetmeliklerle olabilir ki, bu görev de SHGM ve EGM tarafından acilen planlanarak yürütülmelidir. İnsana değer vermeyi, can yanmadan öğrenelim.

Güvenli uçuşlar Türkiye'm..