SEN, SEN OL

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Derdi büyüklerimiz ve devam ederlerdi; "büyük lokma ye, aman büyük konuşma", diye tembih ederlerdi. Büyük konuşma derken ki maksatları tevazu sınırları içerisinde kalıp ileri-geri, iddialı laflar söylemekten sakınmamız (onlar imtina etmek derlerdi) yolundaydı.

Asarım-keserim, şöyle yapmam, buradan gitmem kalıbında bir şey duyamazdık ağızlarından. Hep itidal içerisinde ve ölçülü-biçili bir nezaketle söz söylerler ve işleri ile ilgili başkalarını incitecek laflardan da kaçınırlardı.

Geçmişe özlem dolu hislerle bu satırları yazmamız durduk yerde olmadı.

Hepimizin çok kolay hatırlayacağı gibi; Haziran’daki Fenerbahçe Başkanlık Seçimlerinden muzaffer bir şekilde ayrılan Sn. Ali KOÇ’a taraftarlar Ersun YANAL’ı takımın başında görmek istediklerini söyleyince Ali Başkan: “siz daha benim vizyonumu ve hayallerimi anlamadınız sanırım” demişti. Ardından 10 Ekim tarihli Fenerbahçe Televizyonu’ndaki “Camiaya Sesleniş” programında da aynı minval üzere gelen sorulara “Ersun YANAL planlarımızda yok” cevabı vermişti.

Kaybedilen 15 koca lig haftası ve alınabilecek 45 puanın ancak 14 tanesini alabilen Fenerbahçe Futbol Takımı, “Tıkandı Baba” misali 18 takımlı Lig’de 17. Sıraya demir atınca bile Ersun Hoca ilk çare olarak akıllara gelmedi yeni yönetimde. Tayfun KORKUT’tan Arsene WENGER’e, Jorge JESUS’tan Cristoph DAUM’a kadar isimler gündeme geldi öncelikle. Hepsi birbirinden akıllı birer bankacı, iş adamı, hesap uzmanı, mali müşavir olan Yönetim Kurulu Üyelerinin içinde spor/futbol tandanslı kimse olmadığı için de “durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak” demedi, diyemedi birisi.

İsmet ÖZEL der ki; “Allah, adamı iddiasından vurur.”

Yapmam-etmem dediğin şeyleri bir bakmışsın yapıyor-ediyorsun. Zaten kuraldır; kınadığını yaşamadan ölmezmiş insan.

Bunların tecrübe olarak edinilmesi hem Ali Bey için hem de camia için biraz “tuzlu” bir öğrenme biçimi olsa da geçtiğimiz cuma itibariyle Ersun YANAL’ın Kadıköy Ülker Stadyumu’nda çimlere ayak basması bile taraftarı yeniden kenetlenmeye sevk etti.

Eğer Lig bu hafta sona eriyor olsaydı Fenerbahçe küme düşmüş olacaktı. Ne vahim bir duruma gelinmiş kaç ayda, hem de kuru bir inat uğruna.

Daha önceki yıllarda da bazı futbolcuların rakip takımlara transferleri söz konusu olduğunda “kefen giyerim o formayı asla” dediğini futbolseverler hatırlayacaklardır. Yakın geçmişten, şimdilerde Milletvekili olarak Gazi Meclis’te Türk Futbolunun gelişmesi ve ilerlemesi için mesai veren Alpay ÖZALAN’ın Beşiktaş’tan Fenerbahçe’ye transferi, Fenerbahçeli Elvir BALİÇ’in Galatasaray’a transferi, Galatasaraylı Fatih AKYEL’in Fenerbahçe’ye transferi ile Haim REVIVO’nun adını “hain Revivo” yapan Fenerbahçe’den Galatasaray’a transferi hep “asla” deyip gerçekleşen transferler olmuştur. Demek ki neymiş; bir James BOND filmi klişesi gibi “never say, never again/asla, asla deme”

Çok fazla dağıtmadan konuyu toparlayacak olursak; hepimiz ağzımızdan çıkan sözlere çok dikkat etmeliyiz, özellikle yöneticilik makamında olanlarımızın daha dikkatli olması gerekiyor. Zamanında bu kapıdan giremez dediğimiz kişileri kırmızı halı serdirerek buyur etmemiz gerekebilir.

Nida TÜFEKÇİ’nin derlediği, Neşet ERTAŞ’ın çok güzel okuduğu meşhur Yozgat Sürmelisi ile iyi haftalar diliyorum hepimize; “dersini almış da ediyor ezber, sürmeli gözlerin, sürmeyi n’eyler?