ŞİDDETTEN PARA KAZANMA: ÖFKE ODALARI

Doç. Dr. Can CEYLAN
Öfkenin ne zaman geleceği belli olmaz. Geldiğinde de en yakın Öfke Odası'na gitmek gibi bir lüks söz konusu değil.

Şiddet haberleri gündemden düşmüyor. Haberler ve televizyon programları, şiddeti normalleştiren bir işlev üstlenmiş gibi. Canlı yayında gözaltında alınan katil zanlıları, ekran yüzü olacak kadar sıradanlaşıyor. Şiddetin ardındaki duygu olan öfke, âdeta medyanın naz ekşili sosu oldu. Maalesef bu durum, uluslararası bir özelliğe sâhip.

Bir oda düşünün. Otel odası gibi belli bir süre için kiralıyorsunuz. Ama bu odada kalma süreniz otel odası kadar fazla değil; yirmi-otuz dakika arasında değişen bir süre içeride kalıyorsunuz. İçerideyken kırıp döküyorsunuz. Böylece öfkenizi boşaltıyorsunuz(!). Bu odalar dünyâda gittikçe yaygınlaşıyor. İngilizce ismi “rage room”.

Odanın içinde kırıp dökeceğiniz şeyler standart paket olarak veriliyor. Ancak özellikle kırmak istediğiniz bir şey varsa, onlar da fiyatlandırılmış. Standart olarak kırıp dökmek için dekore edilmiş odalara ilâve yaptırmak isterseniz mönüden seçiyorsunuz.

Kırılan şeyler, boş şişelerden bilgisayar ekranına kadar değişiklik ve çeşitlilik gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’ın resminin yapıştırıldığı eşyalar konmasını isteyen müşteriler de oluyormuş.

İnsanların öfkelerini rahatça(!) dışa vurmaları için beyzbol sopası, inşaat sökü demiri, polis copu, levye, balyoz gibi âletler de tedârik ediliyor. Kendi özel âletlerini getirip öfkelerini boşaltanlar da oluyormuş.

Elbette işin içinde aksiyon, vurdu-kırdı olunca heavy-metal ve rock müzik türünde fon müzikleri de kullanılıyormuş.

İlk olarak 2008 yılında Japonya’da ortaya çıkan öfke odaları, geçen on yıl için Avrupa ve Amerika’ya yayılmış durumdadır. Özellikle “gelişmiş ülkeler” sınıfına giren ülkelerde yaygınlaşmış olması da dikkat çeken bir konu.

Kimler gidiyor?

Öfke odalarına gidenlerin yaş aralığı büyük bir genişlik gösteriyor. Okul öğrencilerinden yetişkinlere kadar değişik gruptan insan, bu odaları kullanıyor. Kullanıcılar açısından en büyük fark, kadın ve erkek ayrımında ortaya çıkıyor. Erkekler, öfke odalarını fiziksel aktivite amacıyla kullanırken, kadınlar ise stres atma amacıyla bu odaları tercih ediyor.

Özellikle gelişmiş ülkelerde kısa zamanda yaygınlaşmış olan öfke odalarının kadın müdâvimlerinin buralara gidiş sebebinin stres olmasının altında başka bir sebep yattığı ortaya çıkmış. Çünkü erkeklerin saldırgan davranışlarda bulunmalarının normal(!) karşılanırken, kadınların daha sâkin olmak için toplumsal bir sorumluluk taşıdıklarına inanmaları, onları öfkelerini bu tür kontrollü ortamlarda dışa vurmalarına sebep oluyormuş.

Başlıca sebepler

Âile ve yakın çevre sorunları, iş stresi, medyadaki haberler gibi sebepler, öfke odalarının müşterilerinin başlıca sebeplerini oluşturuyor. Politikacıların yarattığı gerilim de ilk sıralardaki sebepler arasında yer alıyor. Japonya gibi ülkelerde sınav stresini yaşayan öğrenciler de, genç yaşlarına rağmen, öfke odalarına yöneliyorlar.

Bu odaları kullananların genel duygu durumları ise dikkat edilmesi gereken başka bir konu. İnsanlar, doğal öfke durumlarının aksine, eline ne geçerse değil de, istedikleri şeyi hiçbir sorumluluk duymadan kırdıkları için oldukça rahatladıklarını belirtiyor. Sert müzik eşliğinde kırıyorlar, döküyorlar ve parasını ödeyip çıkıp gidiyorlar. Tıpkı eğlenirken çevreyi kirletenlerin, sonrasında çekip gitmeleri gibi bir şey. Bir nevi “öfke kirliliği”.

Türkiye’de henüz yok

İnşallah olmaz. Ama bu odalara diğer ülkelerde gösterilen ilgi sebebiyle paranın kokusunu alan ve etik kaygısı olmayan “yatırımcılar” bu konuya el atabilir. Belediyelerden ruhsat alınması konusunda düzenlemeler şimdiden yapılmalıdır. Spor salonu ruhsatıyla açılıp daha sonra “dövüş kulübü”ne dönüşmesi muhtemel bu odaların hayra alâmet olmadıkları âşikâr.

Öfke Kontrol Odası değil

Öfke odalarını, öfke kontrol odalarıyla karıştırmamak lâzım. Her tarafı yumuşak ve tek renk kumaşlarla kaplanmış, içeride hiçbir eşyânın olmadığı odalardan bahsetmiyorum. Öfke odaları, öfkeyi başka bir tarafa yönlendirmiyor; aksine öfkeyi besleyen ve arttıran bir fizikî yapıya sâhip. Dolayısıyla öfke odasına giren kişinin bir süre sonra kendisine zarar vermemesinin garantisi yok.

Nereye gider bu iş?

İçeri girerken kask, tulum gibi koruyucu donanım giyilen odalarda, sanal şiddet ve savaş oyunlarının tek kişilik bir çeşidi oynanıyor. Sosyal medyada hakkında birçok video bulunan öfke odaları, ilk anda masum gözükebilir. Halı sahada yorulmaya, futbol maçına gidip tribünde küfür ederek deşarj olmaya benzetilebilir. Ancak öfkenin ne zaman geleceği belli olmaz. Geldiğinde de en yakın Öfke Odası’na gitmek gibi bir lüks söz konusu değil.

Öfkeyi kontrol ederek başka bir şekilde sâkinleşmek yerine, yangına körükle gidercesine, öfkeyi öfkeyle yatıştırmak, pek de yapıcı bir yol olarak gözükmüyor. Bağımlılık yapması muhtemel bu odalarda gösterilen öfkenin giderek daha uzun seanslara sebep olması da öngörülen bir sorun.

Bir kişinin tek başına eline bir sopa alarak bir odaya girip ortalığı kırıp dökmesi, öfkesine kişisel bir çözüm gibi gözükebilir. Ancak bu öfke dışa vurumu sırasında etrafta teskin edici hiçbir telkinin bulunmaması ve öfkesine karşı konulmayan bir ortamda bulunması, bu kişiyi zamanla nasıl bir öfke bağımlısı ve meraklısı hâle getirir acaba?

Öfke, “neyse parası verelim” mantığıyla dışa vurulur hâle gelirse, bu odaların “öfke genelevi” hâline gelmesine kim engel olabilir?

Ne zaman geleceği belli olmayan tuvalet ihtiyâcı sırasında umûmî tuvalet aramak gibi, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan öfke için, şehirlerin merkez noktalarında “umûmî öfke odaları” açılması fikriyle nasıl baş edebiliriz?

Uzman görüşü

Ülkemizin önde gelen psikiyatrlarından Prof. Dr. Erol Göka’ya konuyla ilgili fikrini sorduğumda bunun öfkeye karşı bir çözüm olmadığını belirtip temel sorunun şu olduğunu belirtti: “Bu gibi uygulamalar, modern psikoloji bilimlerinin günümüz sorunları karşısındaki çaresizliğidir.”