​SİGARADA VERGİ-KAÇAK DENGESİ

Alican DEĞER 08 Şub 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Biliyorsunuz, devletin en önemli gelir kaynaklarının başında içki ve sigara geliyor.

Biliyorsunuz, devletin en önemli gelir kaynaklarının başında içki ve sigara geliyor. Maliyetlerine oranla üzerilerindeki vergi olağanüstü boyutlarda.

Bu bir anlamda iyi. Çünkü tüketim ne kadar pahalı olursa, o kadar az olur. Maliyeti yüzünden insanlar çok tüketemez. Başlayacak olanlar ise bir kez daha düşünür. 

Dünyanın gelişmiş ülkeleri de aynı yöntemi uyguluyor. Mesela İngiltere’de bir paket sigara yaklaşık 50 lira. Bizde ise 10-12 lira.

Dikkatinizi çekmek istediğim sigara fiyatları değil. İçicilerin bu fiyatları vermemek için buldukları yollar. 

Sigara fiyatları arttıkça, kaçak oranlarının da arttığını düşünüyorum. Bu benim tümüyle kişisel gözlemlerim. Çünkü öncelikle gazetelerde yakalanan kaçak sigaraların miktarlarının büyüklüğüyle ilgili haberler yer alıyor. Bu kadar kaçak sigara ancak tek bir şey için gelir. Satıldıkları. 

Sigara saten sağlığa zararlı birşey. Kesinlikle tüketilmemeli. Ama tüm dünya ülkeleri bir yandan yasaklamaya çalışırken, diğer yandan da üzerinden vergi yolu ile kazanç sağlıyorlar. Bu biraz tezat oluyor ama, kapitalist düzen böyle yapacak bir şey yok.

Neyse sigara zaten sağlığa zararlı demiştik. Ama bağımlıları için bu illetten kurtulmak zor. Ciddi pisikolojik destekler gerekiyor. Sigara pahalılanınca bağımlılar ne yapıyor dersiniz? Öyle ya günde iki paket tüketen biri bir ayda yarım asgari ücret veriyor bu zehire.

Öncelikle kaçak sigara alıyorlar. Yani yurtdışından vergisiz kaçak yollardan getirilen, nasıl ve nerede üretildiği bilinmeyen sigaraları tüketiyorlar. Bu hem vergi kaybına neden oluyor, hem de sağlığı daha kötü etkiliyor. Fakat fiyatları bayilerde satılanların dörtte biri kadar. İnsanlar maalesef buna yöneliyor.

Diğer bir yöntem ise tütün. Bilirsiniz özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da açıkta tütün satılır. Adı “Kaçak Tütün”dür. Kaçaklığı, kaçak getirilmesinden değil. Vergi ödenmemiş olmasından. Tarladan toplanıp kıyıldıktan sonra sararak içilmek için satılmasından. İşte bu tütün şimdi batı kentlerinin kapısına dayandı. Hatta bayağı da mevzi kazandı.

Şimdilerde özellikle gençler arasında yayılıyor. Geçenlerde sokakta bir tezgah gördüm. Gencin biri oturmuş elindeki sarma makinesi ile sigara sarıyordu. Acayip de hızlıydı. Ne yaptığını sordum. Hemen açıkladı: “Abi sigara sarıyorum. Ve satıyorum.”

Anlayacağınız bu genç oturup kaçak tütünle sigara sarıyordu. Sonra bunları 20’lik desteler halinde paketliyordu. İnsanlara satıyordu. Fiyatı ise 2 buçuk liraydı. Yani neredeyse yasal satılanın beşte biri.

Sigara tüketiminin azaldığı konusundaki verileri okurken bu detayı da atlamamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü devletimiz bu verileri bandrollü sigara satışı üzerinden ediniyor. Bandrollü sigara satışı azalınca, sigara tüketiminin düştüğü zannediliyor. Ama sokaktan bakınca durum pek de böyle gözükmüyor. Bana göre bu düşüşün önemli bir nedeni “vergisiz sigara” satışının artması.

EVLİLİK KİLO YAPIYOR

Kamuoyu araştırma şirketlerinin sitelerine bir bir girip referandum araştırmalarını okumaya çalışıyordum. Hangi araştırmaları yapmışlar, hangi sonuçlar çıkmış diye. Henüz birşey yok ortalıkta. Anlaşılan araştırmalar daha olgunlaşmamış. 

Ama derken müthiş bir başka araştırmaya rastladım. Bir kaç yıl önce yapılmış. Benim dikkatimden kaçmış. Ama inanın en az siyasi araştırmalar kadar önemli. Çünkü Türkiye’nin “Kilo” araştırması. Yani insanların kaç kiloda olduklarını ortaya koyuyor.

Malum her üç kişimizden ikisi sürekli diyette yaşıyor. Yaş ilerledikçe bu sıkıntılar artıyor. En çok izlenip okunanlar, ne yememizi söyleyenler ve yazanlar. Hal böyle olunca ister istemez detaylarını incelemeye başladım. Öncelikle kendime pay çıkardım.Çünkü neredeyse Türkiye ortalamasında idim. Yani toplum ortalamasını alırsak, o ortalamanın orta ve birazcık üstündeymişim. Daha açıkça söylemek gerekirse, göbekli ama, Türk erkeği tipi. 

Adil Gür’ün araştırmasına göre Türk kadınlarının ortalama kilosu 66.8 imiş. Aslına bakarsan “Sıfır” beden pompalaması falan yalanmış yani. Basbayağı kadınlarımız kilolu. Şimdi anladım büyük beden mağazalarının neden bu kadar çok olduğunu.

Erkekler ise 77 kilo. Fazla değil mi? Boylarımızın da sırım gibi olmadığını hesap edersek neredeyse ortalama Türk erkeği hayli kilolu. (Kendimizi avutabiliriz.) 

Medeni durum, yani evli olup olmama kiloyu etkiliyormuş. Örneğin, evli kadınların ortalama kilosu tam 73.8 miş. Yani ‘kocayı buldum kendime bakmama’ durumu mu yoksa, ‘ev işlerinden fırsat mı var’ hali mi? Benim en sevdiğim “Doğum kilolarını atamadım” açıklamalısı. Yoksa ortalamanın evli ve bekar kadınlar arasında bir anda 7 kilo oynamasının başka bir anlamı olabilir mi?

Beni destekleyen bir diğer veri, hiç de başka anlamlar aranmaması gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü aynı araştırmanın bir başka bölümünde boşanmış kadınların durumu inceleniyor. Buna göre boşanmış kadınlar kilo veriyorlar. Ortalamaları 72.  Buna göre bilimsel anlamda rahatlıkla “Evlilik kilo yapıyor” diyebiliriz.

Araştırmanın evli erkekler ile ilgili bölümü mutlaka vardı ama ben bulamadım. Ama bu konuda araştırmaya gerek bile duyulmamış olabilir. Bu yer çekimi kanunu kadar bilinen bilimsel bir gerçek zaten.

Eğitim de bu kilo işinde devreye giriyormuş. Mesela, üniversite mezunu kadınların ortalama kilosu 61.43 iken, diplomasızların ortalama kilosu 71.55 miş. Anlayacağınız eğitim şart.

Erkeklerde ise tam tersi. Yani erkeğin eğitimi azaldıkça kilosu da azalıyormuş. 

Üniversite mezunu erkeklerin ortalaması 78.8 iken, diplomasızlarda kilo 71.2’ye düşüyormuş. Anlayacağınız kadınlarla erkeklerin durumu birbirinin tam zıddı. Ama bunda eğitimli erkeklerin yaptıkları işlerin daha çok masa başı olması, eğitimsizlerin ise kas gücüne dayanan meslekler edinmelerinin payı da vardır diye düşünüyorum.

Beden ölçülerimizde ise farklı bir durum yok. Ortalama erkek ve kadınların yüzde 20’si 42 beden. Herhalde tekstilciler bunu zaten iyi biliyordur.