SÜRGÜN SERENCAMI

Ömer EROĞAN 07 Haz 2017

Ömer EROĞAN
Tüm Yazıları
​Ramazan ayı boyunca halkımız ibadethaneler ve türbeler gibi bazı mekanları yoğun teveccüh göstererek ziyaret eder.

Ramazan ayı boyunca halkımız ibadethaneler ve türbeler gibi bazı mekanları yoğun teveccüh göstererek ziyaret eder.                                                                 Bu hal, doğumu Saray defterine son kaydedilmiş Hanedan azası olan ve Neslişah Sultan olarak anılan Fatma Neslişah Osmanoğlu’nun “Şimdi sokağa çıktığımda güzel ne var ise dedelerim tarafından yapılmış olduğunu görüyorum ve bu toprağa ait olmakla iftihar ediyorum” sözünü ve dolayısıyla Çarlığın 400 yıl sürdüğü, Birleşik Krallığın ise 300. yılına vardığı gerçeğine karşın 700 yıl gibi uzun süre yaşamış olan Pax – Ottomania / Osmanlı Barışının uygulayıcısı Devleti kuran Osmanlı Ailesini ve sürgünleri serencamını hatırlatıyor.               

Aynı zamanda  Katar’ın bugünlerde yaşadığı uluslararası siyasi durum, bu ülkenin Osmanlının Necid Sancağı Kazası son Kaymakamı Casim bin Muhammed es Sani Efendinin torunları Al Sani Ailesi tarafından halen yönetilmekte olduğu düşünüldüğünde Hanedan-ı Osmani haliyle akla geliyor.

Osmanlı Ailesi’nin, erkek kadın bilumum azaları ve damatlarının on gün içerisinde  Türkiye Cumhuriyeti Memalik-i haricine çıkartılmaları ve sonsuza kadar dönüşlerini yasaklayan  3 Mart 1924 tarihli 431 sayılı kanun neticesi vatandaşlıktan çıkarılanların hazin vatansız günleri başlamış oldu. Halife Abdülmecid Efendi ve Ailesi bir gün içerisinde takip eden günlerde de diğer 100 aza Sirkeci Garı’ndan hareket eden “uygar bir sürgün treni ile” ülkeden çıkartıldılar ve mart ayı ortalarına gelindiğinde artık Türkiye’de hiçbir Aile azası kalmamış idi. Uzun süren sürgün yıllarında epey trajik olaylar yaşayan Aile’nin  azalarından herhangi birisinin Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine beyanı veya faaliyeti tespit edilmemiştir, aksine Sabiha Sultan “.. Türkiye’de bugün Cumhuriyet kurulmuş. Ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. İmparatorlukta Türkün idi bugün de Cumhuriyet Türkün malıdır.” Osman Ertuğrul Osmanoğlu ise “.. Cumhuriyet Türkiye için son derece faydalı olmuştur.” buna benzer beyanatlar düşüncelerini açıklar. Bunun dışında hiç konuşmadılar ne mağduriyetlerini anlattılar ne de şikayet ettiler  bu da diğer sabık hükümdar ailelerinde pek görülmüş  bir tutum değildir.  

Bu 431 no’lu kanun birkaç konuyu birden kapsar; Hilafetin İlgası/kaldırılması, Osmanlı Hanedanı mensuplarının çocuklar damatlar dahil ebediyen yurt dışına gönderilmeleri, T.C. Vatandaşlığından çıkarılmaları, Padişah adına kayıtlı mülklerin Hazineye devri ve Hanedan azalarının şahsi mülklerinin bir yıl içerisinde tasviyesi. Naçizane kanaatimize göre: Birincisi siyasi bir tercihtir, diğerlerinin bazıları uluslararası devletler özel hukuku veya yerel özel hukuk konularıdır. Burada asıl olan iki husus mevcuttur hukuk zedelenmiş midir? Azaların şahsi itibarları zedelenmiş midir? Eğer böyle bir şey söz konusu ise gerekli onarım yapılabilmiş midir? 

Önce 1939 yılında kabul edilen özel kanun ile eski Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın Hanedan azası olan çocukları Yurda dönebilmişler, 1949’da Başbakan Yardımcısı Nihat Erim tarafından B.M.M. de “ … Bu bir inkılap kanunudur… Bundan hususi hukuk usulleriyle bir tutulamaz ..” diye açıkladığı kanuni düzenlemede zamanla toplumsal talep neticesi bir takım yenilemeler yapılabilmiş 1952 yılında Demokrat Parti tasarısı ile ilgili maddesi tadil edilerek  hanım azaların Yurda dönebilmeleri ve vatandaşlık haklarına kavuşmaları temin edilmiş ve 1974 yılında ise Af Kanunu olarak bilinen ve ilk 7 maddesi işlenmiş suçların affı ile ilgili  tasarıya vekil Rasim Cinisli tarafından sunulan Demokratik Parti önergesi ile ancak zorda olsa tadile konu 8.madde eklenerek erkek azaların da Yurda dönebilmeleri ve vatandaşlık haklarına kavuşmaları sağlanmıştır. Başka da önemli hukuki bir düzenleme yapılmamış veya yapılamamıştır. Yeniden Vatandaşlıklarını alan Aile’nin çoğun azaları halen yurt dışında yaşamakta ve bir kısmı da vefatları vukuunda bulundukları topraklara definlerini vasiyet etmektedirler. 

Her ülkenin benzer konuda ayrı düşünce ve uygulamaları olmuştur bir kısmının belki daha sert ama çoğunluğunun tarihleri ile daha uzlaşıcı ve gelecekleri için yapıcı yaklaşımları söz konusudur. Mesela birkaç yıl önce kültür merkezlerinin açılışı vesilesiyle, beraberinde Putin’in baş danışmanı Duma üyesi ile üst düzey yetkililerin bulunduğu kalabalık bir heyet eşliğinde İstanbul’a gelen ünlü Çar I.Petro’nun torunu  Grand Düşes Maria Vladimirovna  Romanova’yı  Topkapı Sarayı’nda ağırladığımız gün boyu kendilerinden tarihteki en kanlı ihtilalde katl edilen Büyükbabası Çar II. Nikolay’ın naaşının nakli  sebebiyle Devlet Başkanı katılımıyla St.Petersburg’ta düzenlenen büyük resmi tören öncesi ve sonrasında Rusya’da kamuoyunun  yaklaşımı ve yapılan kapsamlı hukuki düzenlemeleri öğrenme ve değerlendirme imkanımızın olması oldukça ilginç idi vesselam.