TASARRUF YÂ RESÛLLÂLLAH!

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Biz bir taraftan "kriz var" diyoruz, ama diğer taraftan da kendi kendimize "ekmek yoksa pasta yeriz" dercesine israf ediyoruz.

Başlıkla ilgili konuya girmeden önce, biraz ön bilgi vermekte yarar var. 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki ABD başkanlarından George W. Bush’a kadar devam eden “dünyânın jandarması” yakıştırması, yakıştırmanın ötesinde bir gerçeğin ilânıydı. Köpeksiz kalan köyde değneksiz gezen eşkiya gibi, dünyâda herhangi bir ülkenin toprağına destursuz girmek için istediği mâzereti uyduran ABD başkanları, artık iyice seviyesizleştiler. Daha doğrusu artık seviyesizliklerini gizlemiyorlar.

Daha önceki başkanlardan farklı olarak Trump, Beyaz Saray’a, inşaattan kazandığı dolarlardan yapılma paraşütle indi. Öncekiler ya Yale ya da Harvard’tan geçerek bu göreve hazırlanıyordu. Trump, ABD başkanlık makamını tenzil-i rütbeye uğratarak “mahalle kabadayısı” tavrını takındı. Gerçi eskiden bu rolü; CIA ajanları, medya, Hollywood, IMF, Dünya Bankası ve hatta her ülkedeki “bizim çocuklar” yapmıyor değildi. Artık maskeler düştü. Kapalı kapılar arkasında kesilen raconlar, sosyal medyaya düştü.

Trump’ın niyeti ne?

Trump’ın parmak sallarcasına Twitter’dan “ekonomik tehdit” yapması, bir cüretsizlik değil ama terbiyesizliktir. Ama bu şaşılacak bir şey değildir. Çünkü ABD’nin bunu yapacak gücü vardır ve ABD’nin de içinde olduğu Batı dünyâsı, smokin giyip, papyon takınca ve Mozart ya da Beethoven dinleyince sâdece içindeki canavarı örtmüş olmaktadır. Sarhoşun ne dediğini bilmemesi gibi, büyüklük sarhoşluğundan bir türlü ayılmayan ABD başkanları arasında Trump, gemiyi karaya oturan isim olmuştur.

Trump, bu terbiyesiz tehdidiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini ve hükûmetini değil, tüm Türkiye’yi tehdit etmiştir. Fırat’ın doğusuna er ya da geç yapılacak olan operasyona bu tehditle engel olmak isteyen Trump, asıl ordusuyla tek vücut olan Türk halkını tehdit etmiştir. Cevâbını da almıştır, ama bu tehdidin altı ve arkası boş değildir.

ABD, hâlâ dünyanın en büyük ekonomik ve askerî gücüdür. Askerî müdahale için artık “bizim çocuklar”dan mahrum kalan ve 15 Temmuz’da kırk yıllık beslemesi FETÖ’den beklediğini bulamayan ABD’nin elindeki koz, ekonomiktir. Dünya ekonomik sisteminin yüzde 90’ına yakın oranda hâkim olan dolar üzerinden sâdece Türkiye değil, tüm dünya tehdit altındadır.

Birkaç ay önce Suudî Arabistan’ı ve daha önce BM’deki “Kudüs oylaması” sırasında uydu ülkeleri tehdit eden Trump ve ABD, yaklaşmakta olan sonu geciktirmenin telâşı ve paniği içindedir. Ancak bu son, her ne kadar kaçınılmaz olsa da, erkene alınıp alınmaması biraz da bizim elimizdedir. Zira kader, gayrete âşıktır. ABD, dünya ekonomik sistemi üzerindeki hâkimiyeti sâyesinde SSCB’nin aksine üç-beş yılda yıkılmayacaktır.

Biz ne yapmalıyız?

Gelelim yazının başlığındaki esas meseleye. Yapmamız gereken bir sır değildir. ABD’yi ABD’nin silahıyla yıkmak mümkün değildir. ABD’ye karşı onun silahını kullanmak onu güçlendirmektedir. Çünkü kumarhanede sistem, kumarhane sâhibinin elinde olduğu için masa her zaman kazanır.

Yeni ve bize has, yâni ABD’nin sistemine alternatif olacak bir sistem ortaya koymak gerekmektedir. Ama öncelikle bu sistem, “anti-kapitalist” gibi kapitalizmi kullanan ve güçlendiren söylemlerden uzak bir sistem olmalıdır. Bu, iktisatçılardan, ekonomistlerden, uluslararası ilişkilercilerden, finansçılardan önce, kamuoyu olarak sıradan insanlar olarak bizim yapmamız gereken bir şeydir. Bunun da ilk adımı parayı tutmayı yâni tasarruf etmeyi bilmektir.

Hikâyeyi herkes bilir

Evliya Çelebi’nin kendini İstanbul-Eminönü’deki Âhi Çelebi Câmii’de gördüğü rüyâsını hepimiz biliriz. Rüyâsına Resûllullah Efendimiz’in teşrif ettiği Evliya Çelebi’nin, “Şefaat yâ Resûllâllah” diyeceğine, heyecanlanıp “Seyahat yâ Resûllâllah” dediği rivâyet edilir. Sonrasında da o muhteşem seyahatnâmesi ortaya çıkmıştır.

Biz de sanki teker teker rüyâmızda Resûllullah Efendimiz’i görmüşçesine ve O’ndan tasarruf etme konusunda yardım dilemişçesine tasarruf yapmalıyız.

Pintilik değil, tasarruf

Kriz çığırtkanlığı yapılan ülkemizde bu çığırtkanların niyetlerinin memleketin hayrı olmadığına şüphe yok. Ama her şey tozpembe de değil. Ekonomik yapımızın kırılganlığından ve ekonomik sistemimizin, medenî kanunlarımız gibi, ithâl edilmiş olmasından dolayı, ipleri tutan eller dışarıdadır.

Onca kalleş oyun oynayıp başarılı olamazlarken, biz bir taraftan “kriz var” diyoruz, ama diğer taraftan da kendi kendimize “ekmek yoksa pasta yeriz” dercesine israf ediyoruz. 

Tasarruf yapmak, para harcamamak ve pintilik yapmak değildir; parayı akıllıca harcayıp birikimlere dönüştürmektir. Para, harcarken de biriktirilebilir. Ama kendi paramızı değil de, dolar ya da avro biriktirmek de zararlı bir tasarruftur. Bu, mahalle kabadayısının hedef aldığı yeri büyütmekten ve darbesinin şiddetini arttırmak için ona fırsat vermekten başka bir şey değildir. Bunun da en verimli şekli, Türk Lirası üzerinden faize para yatırmak ve paradan para kazanmak değil; Türk Lirasını câzibe merkezi hâline getirecek yatırımlar yapacak birikim oluşturmaktır.

Damlaya damlaya…

Elimizdeki bireysel miktarlar az olabilir. Mesele yumurta kapıya gelmeden, ülke 15 Temmuz’daki gibi bekâ sorunu yaşamadan, birleşmektir.

Hani damlaya damlaya göl oluyordu.

Hani işten artmaz, dişten artardı.

Hani ak akçe, kara gün içindi.

Hani birlikten gün doğardı.

Hani bir elin nesi, iki elin sesi vardı.

Dilimizde buna benzer daha birçok tasarrufu ve birliği tavsiye eden söz varken, biz daha ne arıyoruz ki! Biz niyet edip bildiklerimizle ve elimizdekilerle amel ettikten sonra, Allah’ın nasip edeceği ekonomik güçlerden şüphemiz mi var?! Oysa ki AVMler, restoranlar, kafeler bedâva mal dağıtılıyormuşçasına hınca hınç dolu. Çoğu kere yer bulmak bile mümkün olmuyor.

… Ve teknolojiden tasarruf

Maddî sermâyenin yanı sıra, en değerli ve geri döndürülemez tek sermâyemiz olan zaman konusunda da tasarrufu öncelemeliyiz. Hızlı yiyerek, hızlı yolculuk yaparak ve hızlı iletişim kurarak çoğalttığımız zamânımızı, havanda su dövmekten farksız sanal âlemlerde Don Kişotluk ve klavye şövalyeliği ile israf etmekten vazgeçmeliyiz. Çünkü sanal âlemdeki altyapının tamâmı, tıpkı dolar gibi, ABD merkezli şirketlerin elindedir. Yıllarca Beyaz Saray önünde ABD bayrağı yakmanın ABD’ye hiçbir zarar vermemesi gibi; Twitter, Facebook, Instagram, Youtube gibi mecrâlardaki emek ve gayret isrâfının da önüne geçmeli ve bu sistemlerin alternatiflerini üretip yaygınlaştırmalıyız.