TEKRAR EDİLEN YALAN, KABUL EDİLMİŞ DOĞRU MU?

Dr. Furkan KAYA 27 Oca 2021

Dr. Furkan KAYA
Tüm Yazıları
TEKRAR EDİLEN YALAN, KABUL EDİLMİŞ DOĞRU MU?

Yakın tarihte Türkiye-Yunanistan ilişkileri genel itibariyle ABD, Rusya, İngiltere ve AB’nin tutum ve davranışlarına göre şekillendi. Soğuk Savaşın başlamasıyla özellikle Adalar Denizinde (Ege Denizi) kıta sahanlığı, kara suları, hava sahası FIR sorunu, adaların hukuki statüsü, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs olmak üzere birçok sorunlu alan yer aldı. Kurtuluş Savaşının ardından, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Anlaşmasıyla, özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında bir “Lozan dengesi” tesis edilmişti. Bu denge öncelikle Lozan’da Adalar denizinde belirlenen karasuları mesafesinin, Yunanistan’ın tek taraflı olarak 1936 yılında 6 mile çıkarması ve İtalya’nın 12 Adaları, 1947 Paris Barış Anlaşması ile Yunanistan’a bırakmasıyla tamamen bozuldu. Ardından Türkiye, Kıbrıs meselesinin iyice ön plana çıktığı 1964 yılında Yunanistan’a karşılık olarak karasularını 6 mile çıkardığını ilan etti. Bu sefer Yunanistan, Türkiye’nin taraf olmadığı 1982 BM Deniz Hukuku sözleşmesini referans göstererek karasularını 12 mile çıkarmak istemiş, Türkiye ise bunu “casus belli”, yani savaş sebebi saydı.

Yunanistan’ın amacı Adalar Denizinde Türkiye’yi karaya mahkum etmek

Eğer Yunanistan karasularını 12 mile çıkarırsa, Adalar denizinde yüzde 40 alan kaplayan Yunan karasuları yüzde 70’e yükselecek, açık denizlerin büyüklüğü yüzde 51’den yüzde 19’a düşecek ve Türkiye’ye Adalar denizinde yüzde 10’dan daha az bir alan kalacak. Hukuk tanımaz Yunanistan, üzerinde yerleşim bulunmayan bazı adacık ve kayalıklar üzerinde de hak iddia etmeye devam ediyor. Türkiye ve Osmanlı devleti bazı ada ve adacıkların isimlerinin belirtilerek çeşitli anlaşmalarla diğer ülkelere terk etmesiyle, bu kapsama dahil olmayan bazı adacık ve kayalıkları “gri bölgeler” olarak nitelendirmişti. Fakat Yunanistan bu adalarında kendisine ait olduğunu iddia ederek Adalar denizinde Türkiye’nin ismini tamamen yok etme politikası yürütüyor.

Yunanistan adaları silahlandırıyor, NATO suskun

Türkiye’ye sadece 2 km uzaklıkta olan Meis Adası, 1947 Paris Barış Anlaşmasına göre silahsızlandırılmış olmasına rağmen Yunanistan’ın adaya asker göndermesi açıkça Türkiye’yi tehdit ve baskı ile yıldırma anlayışının bir yansıması. Elbette bu stratejide Yunanistan tek başına olmadığını, arkasındaki itici güçlerin gerçekte Türkiye’nin doğu Akdeniz’de güçlenmesini önlemek ve Kıbrıs meselesinde taviz vermesi için Yunanistan’ı kullandıkları aşikar. Anlaşmaya göre, silahsızladırılmış olması gereken 23 adadan 16 tanesine silah ve asker yığınağı yapmasına rağmen Atina’ya herhangi bir cezai yaptırım bugüne kadar uygulanamadı.

Seville haritası, Türk denizlerindeki Sevr haritasıdır

Elbette Yunanistan bununla da kalmayıp, Meis adasının kıta sahanlığı olduğunu ve deniz yetki alanı oluşturduğunu iddia ediyor. Yani 10 km’lik Meis adasının 40 bin km’lik alana hakim olması Atina tarafından meşru bir hak olarak görülüyor. Yunanistan dışişleri bakanı Dendias, Yunanistan’ın Girit adasının doğusundan itibaren karasularını tek taraflı genişleteceğini ve bunun için hiçbir komşu ülke ile de temas kurmayacaklarını söylüyor. AB kurumları masalarında gezen meşhur Seville haritasına göre, Meis Adası'ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı, güneye doğru Akdeniz'in ortasına kadar iniyor ve Türkiye'ye Antalya Körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımıyor. Yani Türkiye, Antalya’dan denize giremeyecek hale getirilmek isteniyor. Bu Türkiye’ye denizlerinde dayatılmak istenen “Sevr sendromundan” başka bir şey değil.

Yunanistan bir doğu Akdeniz ülkesi değil

Uluslararası hukuka göre bir anakara devletine ait adaların kıta sahanlığına sahip olması mümkün değil. Ancak Endonezya gibi takımada devletlerine ait adaların kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının olması mümkün. Fakat Yunanistan bir kara devleti olmasına rağmen yıllardır bu hukuku çiğnemekte ve kendince Doğu Akdeniz’de Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile MEB anlaşmaları yapmaya çalışıyor. Bunların tamamı geçersiz. Çünkü Yunanistan hukuken bir doğu Akdeniz ülkesi değil.

Yunanistan’ın iki yüzlü dış politikası

Örneğin Yunanistan 9 Haziran 2020’de İtalya ile yaptığı İyon Denizi Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması anlaşmasında adaların yetki alanlarından hiç bahsetmemişti. Yunan tarafı, İtalya ile yapılan sınırlandırma anlaşmasında iki ülke arasında bulunan ve egemenliği Yunanistan’a ait olan adaların münhasır ekonomik bölge (MEB) hakları olduğunu ileri sürmemişti. Bu anlaşma taraflar arasında ana karalar esas alınarak imzalandı. O halde Yunanistan neden Türkiye’ye karşı bu şekilde hukuksuz ve maksimalist bir politika tercih ediyor? Bunun cevabı Nazilerin ünlü propaganda bakanı Gobel’in sözünde gizli: “Yeterince sık tekrar edilmiş bir yalan, kabul edilmiş bir doğru olur.”

Mavi Vatan, ulusal güvenliğin ileri hatlardan savunulması doktrinidir

Gerçekler genellikle görülür fakat ender olarak duyulur. Bu bağlamda Yunanistan’ın adalarının doğu Akdeniz’e bakan taraflarının 167 km’lik toplam kıyı uzunluğu ile 1870 km’lik Anadolu kıyıları karşısında deniz yetki alanı talep etmesi gayri hukuki pişkinlik ve egemenlik haklarına saldırıdan başka bir şey değil. Türkiye, karşında çok uluslu koalisyon blokuna karşı denizlerinde oluşturduğu yeni Misak-ı Milli anlayışı olan Mavi Vatan doktrini ile ulusal savunmasını ileri deniz hattına kadar genişletti. Türkiye’nin denizlerdeki her sınır ihlalini savaş sebebi sayacak konumda olduğu anlaşılmalıdır.

Yunanistan’ın Akdeniz’de yayılmacı zihniyeti, Türkiye’nin yaklaşık 9 bin km’lik deniz alanını işgal ediyor. 1960’lı yıllarından veri Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Türkiye’yi doğu Akdeniz’den silmek için arkasına çok uluslu koalisyon güçlerini alarak taarruzunu sürdürüyor.

Hülasa

Eğer Türkiye’nin hukuki hakları ihlal edilmeye devam ederse, bu durumda Yunanistan’ın 1. Lozan (Uşi) ve Lozan Barış Anlaşmalarına aykırı davrandığını ifade edilip, anlaşma öncesi duruma dönüldüğü ortaya konularak, Türkiye’nin yeniden 12 Adalar, batı Trakya ve Kıbrıs’ın tamamı üzerinde müzakere hakkı olduğu savunulabilir. Bu noktada Türkiye’nin en büyük güvencesi, Akdeniz’in mührü ve anahtarı, Anadolu’nun doğal uzantısı olan Kıbrıs’tır. Bu nedenle Yunanistan, Türkiye ile 100. İstikşafı görüşmeyi de yapsa bundan bir adım öteye geçmek istemeyecek, görüşmeleri bir şekilde tıkayacaktır. Bunun nedenleri ise yukarıda ifade edilenler yüzündendir. Yunanistan 1936’dan beri suç işliyor.