TOM-JERRY, JOHN KERRY VE BİR İHTİMAL DAHA

Halil İbrahim İZGİ
Amerika Birleşik Devletleri'nin eski Dışişleri Bakanı John Kerry, yeni yazdığı kitabın tanıtım turu için gazetelerde, televizyonlarda arzı endam ediyor.

Âdettendir, Amerika’da görevden ayrılan üst düzey yöneticiler karınlarındaki şişkinlikleri cüzdanlarına taşımak için böyle bir yöntem izlerler. Kitap anlaşmalarıyla ciddi gelirler elde ederler. Buna bir de uluslararası toplantılardaki konuşmacı ücretlerini ekleyin, karşınıza ciddi bir ekonomi çıkar. Eski İngiliz başvekili Tony Blair gibi mahir olanları bu işi danışmanlık şirketine çevirip daha da yüksek rakamları cebe indirirler. Vergiyle muhatap olmamak için de bu operasyonun tamamı vakıflar üzerinden yürür. Hem vergi ödemiyorsun hem hayırsever oluyorsun hem de emeklilik günleri boş geçmemiş oluyor. Can sıkıntısını üzerlerinden attıkları gibi ikinci kariyerlerini de geliştirmiş oluyorlar. Düzen böyle. Bizde konuşmacı kısmına para vermek adetten olmadığı için yayınevleri de anıları pazarlama becerisinden yoksun olduğu için bu döngü pek görülmez. Emekli olan çıkar ekranlarda şansını dener, olmadı gider bir sosyal medya hesabı açar, eser, yağar, gürler. Olmasın mı? Olsun tabii. Can sıkıntısı kötü bir illet. İnsana yapıştı mı bırakmaz.

John Efendi’nin anlattıklarına kulak kabarttım biraz. Nükleer anlaşma, İran filan diye bir şeyler geveliyor. Trump göreve başladıktan sonra İran’ın dışişleri nazırı ile görüşmüş bir iki. Trumpgiller buna sinirli. “Üfürükten tayyare, selam söyle o yâre” havasındalar. Amerikan müesses nizamı içindeki tartışmaların neredeyse bininci tekrarı. Sadece Trump biraz “ateşli oğlan”, hepsi bu. Hırlaşmalarını görünce açtım baktım Tom Jerry yapımlarına. Kediyle farenin maceraları yenişemezlik üzerine kuruluydu. Kedi fareyi alt etse iki bölümde biterdi ama kuşaklar boyu devam etti. Aralarında tek kelime etmeden hırlaştılar durdular ama tüm dünya derdi anladı. İster Tomcu olun ister Jerryci, şovu izlediğiniz sürece mesele yok ortada. John Kerry de ekmeğini derdinde. Kitabı satılsın, üç beş akar olsun. Aslında paraya ihtiyacı yok da hanım parası yiyor dedirtmemek lazım. Malum yenge hanım Heinz ketçaplarının sahibinin eski eşi. Heinz Efendi ölünce birkaç yıl sonra Bay Kerry ile evlenmiş. Bir ara parası neyse verelim başkan olayım diye heveslenmişti ama nasip değilmiş. Şimdi şansını kitapta deniyor. Sansasyon için de eski güzel günlere ait bir iki bilgi veriyor. Trump uzun uzun kitap yazmayı sıkıcı bulduğundan olsa gerek sosyal medyada kamyon arkası edebiyatına benzeyen parçalarla idare ediyor. Kerry’nin neler yazdığını merak eden olduğunu sanmıyorum. 15 Temmuz’la ilgili söylediği muazzam ifadeler hala aklımızda çünkü: Pek parlak uygulanmışa benzemiyor.

Tom ve Jerry’nin kapışmasından farksız olan bu Amerikan siyaset sahnesi, tüm gösterinin sonunda vakit kaybı olan basit bir müsamere. Ortalıktaki koşuşturmaya bakmayın, kimsenin bir yere gittiği yok. İkisi de aynı evde ve şunu da unutmayalım: Bize biçilen rol sadece seyretmek. Bir ihtimal daha var: O da hiç seyretmemek.