TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ

Mehtap DEMİR 04 Kas 2018

Mehtap DEMİR
Tüm Yazıları
Bir kaç gündür gündemde isimlerin popülerliğinden kaynaklanan sözde bir duyarlılık aldı başını gidiyor... Herkes yargıç, hakim, bilirkişi maazallah, birden "adalet" sardı dört yanı...

Bir canlıya yapılan şiddetin “aması” “sebebi” “gerekçesi” tartışmaya açık değildir. 

Böylesi bir konunun özrü yoktur... 

Farkındalığı vardır...

Günümüz Türkiye’sinde, bu acizliğin yaşanmadığı gün yok...

Hemen hemen her toplumda olduğu gibi Türkiye toplumunda da bu konu, tam anlamıyla tarihi bir konudur. 

Çoğu zaman kadın sorunu gibi düşünülür lakin mevzu, yaşam hakkının psikolojik ve fiziksel gaspıdır... 

Bir kaç gündür gündemde isimlerin popülerliğinden kaynaklanan sözde bir duyarlılık aldı başını gidiyor...

Herkes yargıç, hakim, bilirkişi maazallah, birden “adalet” sardı dört yanı... 

Medyada izlediğim sözde duyarlı videoların dilindeki kir, üslubundaki şiddet, ruhundaki yobazlık, düşünündeki ikirciklik karşısında kanım dondu... 

Tehditler ya da lakayt uyarılar, “zavallı insanlık” dedirtecek türden…

Burada bir mesele olduğu aleni... 

Bir tarafta, bu adamları kadınlar (anneler) yetiştiriyor diye kadına verilen konum, sorumluluk, paye...

Diğer tarafta erkeği şiddete mecbur bırakan faktörler ve sözde aklama halleri sıralanıyor…

Liste uzayıp gider...

Dedim ya bu ciddi bir mesele...

Doğduğumuz anda toplum tarafından verilen cinsiyetin konumu, fırsatı, hakkı maalesef ki belirli... 

Bu yüzden, mücadeleyi ve farkındalığı, cinslerin toplumdaki eşitliliği üzerinden anlamayı öğrenmek gerekir... 

Daha doğrusu; İntiharın sebebini anlamak için topluma bakmak gerekir...

 

Meselemiz İnsan 

Biraz samimiyet lütfen... 

Bir erkeğin kadına şiddeti kadar önemli bir mesele bu…

Diyeceksiniz ki nasıl bir giriş!

Anlatalım…

Bir “insanlık” projesini “insan üzerinden nasıl rant sağlarım”a getiren anlayışın örneği, bahsettiğim…

Göçmen ve mülteciler başlıklı bir proje hazırlanmış ama içinde göçmenler yok!

Doğrusu, var ama yok… Yani kağıtta güzel duruyor

Ha tabi insanlık yok ama para çok! “Yurdum projecisi” iyi çalışmış…

Ayrıntılarına önümüzdeki haftalarda gireceğim elbet ancak şimdilik başlıklarla yetinelim ki tatil enerjimizi “zararlı akıllar”dan uzak tutalım…

Genel sorunumuz şu ki;

Esas amacınızı insanlığın arkasına gizleyip görünmediğinizi sandığınızda her şey bitiyor…

Ne inandırıcılığınız kalıyor, ne de gözlerinizdeki ışık!

Doldurduğunuz proje formları, tanıtım yaptığınız çalışmalar, içini boşalttığınız konular,

İnsana dokunmadığınız, gerçeğini anlamadığınız, içinde olamadığınız hassasiyetler…

Vazgeçin... 

Gerçekten kendinize bir soru sorun, bu projenin uygulamada, alanda, yaşamda, göçmene ve mülteciye faydası var mı? 

Sürdürülebilir, takip edilebilir ve insana değen bir sonucu var mı? 

Bu bütçeler ve doldurulan sayfalarca kağıt kimin için? 

Şapkanızı önünüze koyun ve samimiyetinizi sorgulayın…

Zira bu insanların hayatı sizin formlarda yazdığınız afilli proje konularından daha kıymetli... 

 

Melihat Gülses ve Yalçın Tura Özel Konseri

Aşk-ı Memnu, Yılanların Öcü, Kırık Hayatlar, Keşanlı Ali Destanı gibi film ve dizilerin müziklerini bilir misiniz? 

Türk Müziği’nin duayeni besteci ve müzik bilimci Yalçın Tura’nın harika eserleridir... 

Karacoğlan Operası, Yaratılış Balesi, Süit’ler, Konçerto’lar, Oda Müziği Eserleri saymakla bitmez eşsiz bir miras... 

9 Kasım’da Cemal Reşit Rey konser salonunda, kıymetli ses sanatçısı Melihat Gülses tarafından Yalçın Tura bestelerinden bir seçki sunulacak... 

Melihat hanım, konser daveti için aradığında, heyecanını dile getirdi. “çok emek verdiğimiz bir çalışma oldu, muhteşem eserleri icra edebilmek bir sorumluluk ve ayrıcalık” dedi...

O halde bize kalan o gün salonda olup keyifle dinlemek…