TRAVMATİK OLAYLAR KARŞISINDA AKIL VE RUH SAĞLIĞIMIZI NASIL KORURUZ?

Emel HOCA 23 Tem 2016

Emel HOCA
Tüm Yazıları
Hepimizin kafası bir hayli karışık, duygularımızsa inişli çıkışlı durumda. Endişeden korkuya, öfkeden kızgınlığa, arada çaresizlik ve umuttan umutsuzluğa ve yasa kadar değişen duygular devinip duruyor içimde.

Hepimizin kafası bir hayli karışık, duygularımızsa inişli çıkışlı durumda. Endişeden korkuya, öfkeden kızgınlığa, arada çaresizlik ve umuttan umutsuzluğa ve yasa kadar değişen duygular devinip duruyor içimde. Yaşadığımız bunca travmatik durum karşısında hepimizin bu ve benzeri duyguları hissetmesi de çok normal ve insana dair. Özellikle öfke ve korku doğuştan getirdiğimiz hayatta kalmamız için olmazsa olmaz duygular. Akıl ve ruh sağlığımızı korumamız adına neler yapabileceğimiz bu haftanın üzerinde durduğum en önemli konusu. Her ne olursa olsun, yaşamda başımıza ne gelirse gelsin akıl ve ruh sağlığımızı korumak en büyük sorumluluğumuzdur.

DUYGULAR

“Duygu” kelimesinin İngilizcesi “emotion”dur. Bu kelimenin kökeni “motion” “hareket” anlamına gelir. Duygularımız sabit değildir. Sürekli hareket halindedir, devinir ve değişirler. Hiçbir duygu sonsuza kadar sürmez. Travmatik deneyimler sonucunda duygusal iniş çıkışların yaşanması çok doğaldır. Bu sürece ve duyguların hissedilmesine, akışına ve devinimine izin vermek yaşama uyum gücümüzü arttırır. Yapmamız gereken duygularımızı yönetmek değil, bu duygulara verdiğimiz tepkileri yönetmektir. Bir tehlike ile karşılaştığımızda korku, haksızlığa uğradığımızda öfke hissederiz. Duygularımız bizim rehberimizdir. Onların rehberliğinden faydalandığımızda, var olan otomatik düşünce ve tepkileri bilinçsizce tekrar tekrar yaşamak yerine duygularımızın farkında olmanın bilgisi ile nasıl davranacağımıza da karar verebiliriz.

Duygular en önemli enerji, motivasyon, uyum kaynağı ve etkileme aracımızdır. Duygularımızın rehberliğinden faydalanarak; daha sakin, mantıklı, akıllı ve duygusal zekamızı da en uygun biçimde kullanmamızı sağlayacak seçimlere varabiliriz. Zor zamanlarda yapılacak ilk şey temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarınızı karşılamaya öncelik vermektir. Ve sonra en önemlisi içsel dengeyi ve huzuru sağlamak. Böyle zamanlarda iç dengemiz ve huzurumuzu korumak daha da elzem hale geliyor. Peki nasıl olacak da bunu sağlayacağız?

Zor Zamanlarda İç Huzur ve Dengeyi Sağlamak İçin Pratik Öneriler:

1.Nefes Alın. Nefes Candır.

Öncelikle hepimizin yaşam kaynağı nefestir ve yaşanılan travmatik olaylarda ilk olarak nefes alış-verişiniz etkilenir. Zihninizden her gün yaklaşık 60 bin düşünce geçtiğini biliyor muydunuz? Düşüncelerinizin kalitesini aldığınız nefesler belirler. Aldığınız nefes nasıl yaşadığınızın da göstergesidir. Yoğun duygular yaşandığında, korkup, endişelenip, öfkelendiğimizde normal nefes alış verişimizden de farklı olarak nefesimizi tutuyoruz. Bu nedenle içsel denge ve huzuru sağlamak söz konusu olduğunda nefesinize daha da özen göstermeniz ve doğru nefesle sakinleşmeniz ve dengeye gelmeniz kolaylaşır.

Endişe veya stresin yükseldiğini hissettiğiniz anlarda yavaş ve derin nefesler alın. Nefese odaklanmak beyne ‘rahatla’ sinyali verir. Rahatlayamadığınızda ya da sakinliğinizi kaybettiğinizde beyninizin en ilkel kısmı devreye girer ve çok kısıtlı tepkiler vermenizi sağlar. Ya savaş, ya kaç ya da don tepkilerinden başka seçenek düşünemezsiniz. O yüzden rahatladığınızda, zihninizin gelecekle ilgili korkular üretmesine izin vermemiş olursunuz.

2. Duygunuzu Bilin ve Kabul Edin.

Duygularınızın farkında ve onlarla barışık olmanız bu dönemi atlatmada en büyük desteğiniz olacaktır. Duygularınıza hiç vermediğiniz kadar kulak verin ve  onlardan kaçınmayın. Duygularımızdan bir şeyler öğrenme fırsatını kaçırmayın.

Duygularınızı nötrleştirmek için yapılabilecek bazı şeyler vardır. Örneğin gözlerinizi kapatıp, bedeninizde oluşan tüm tepkilere kulak vermek için, bedensel tepkilerinizi sadece dikkatle izleyin. Tamamen yargısız bir şekilde dışarıdan biri gözlemliyormuş gibi, hiçbir duygunuzu yargılamadan ve 10-15 dakika boyunca ara vermeden bedeninizin tepkilerini izleyin. Duygularınızın devindiğini ve değiştiğini deneyimleyeceksiniz.

3. Ruh Halimiz Duruşumuza Yansır.

Şöyle bir düşünün, üzgün, öfkeli, ümitsiz ya da yastayken vücudunuzun nasıl durur? Ruh halimizin beden duruşuna yansıdığını hepimiz biliyoruz. O halde şunda da netleşebiliriz. Beden duruşunuzun da ruh haliniz üzerinde etkisi vardır. Suratınız asık, omuzlarınız düşük, beliniz öne eğik durumdayken hissettiklerinize bakın ve o anda gülümsemeyi,  omuzlarınızı dikleştirmeyi seçtiğinizde ruh haliniz değişir. Bununla ilgili yapılan bir çalışma var. Depresyonda olan bir grubu insan üzerinde 2 hafta süresince yapılan bir çalışmada denekler hastaneye kapatılıyor. 2 hafta boyunca dimdik durup, gülümsemeye zorlanıyorlar.

Sonucu ne oluyor dersiniz?

Depresyonda olanların çoğunun depresyondan çıktığı gözlemleniyor. Ve depresyonun aslında bir tür duruş bozukluğu olduğu sonucunu elde ediyorlar.

Depresyonun tek başına duruştan kaynaklandığını elbette söyleyemeyiz. Ancak beden hareketleri ve duruşuna dair alışkanlıklarımız depresyonu ve bir takım olumsuz duyguların yaşanmasını da tetiklediği kesindir. Değişik duygu durumları içinde bedeninizin nasıl durduğunu fark edin ve duruşunuzu değiştirdiğinizde duygunuzun değişimini gözlemleyin.

4. Temas Kurun & Sarılın:

Hepimizin en temel ihtiyacı temastır. Ve sarılmak en güzel temas yollarından biridir. Ünlü psikolog Virginia Satir bir insanın hayatta kalabilmesi için günde en az dört temasa, büyüyüp gelişebilmesi içinse on iki  temasa ihtiyacı olduğunu söyler. Sarılın ve en az on saniye sarılarak kalın. Sırtı pat patlamak, sıvazlamak da serbest. Hem sarıldığınız kişiye hem de size iyi geleceğini göreceksiniz.

5. Paylaşın:

Sevdiğiniz insanlarla zaman geçirin. Aile bireyleri, arkadaşlar ve diğer güvendiğiniz destek kaynaklarınızla bir arada ve bağlantıda olmaya özen gösterin. Kurduğunuz güvenli ve sevgi dolu bağa yaslanın. Yaşadığınız olayların yarattığı duyguları fark edin ve içinizde tutmayıp sevdiklerinizle paylaşın. Bu da duygularınızın devinimine katkı sağlayacaktır. Zorluklarla başa çıkmada duygusal paylaşım, konuşmak kolaylaştırıcıdır.

6. Yediğiniz, İçtiğinize ve Yaptıklarınıza Özen Gösterin.

Bu süreçte beden, zihin, ruh ve kalp bütünlüğünüzü korumanız yaşadıklarınızın içinden geçmenizi kolaylaştırır. Yediğini içtiğiniz şeylere dikkat edin. Alkol ve madde kullanımından uzak durmaya çalışın. Bedeninizi gevşetmek için egzersiz ve meditasyon yapın. Uykunuza özen gösterin. Başka alternatifler bulabilirsiniz. Mesela ben toprakla uğraşmak, bir şeyler ekip biçmeyi seviyorum. Ayrıca sevdiğim beni rahatlatan yazarların kitaplarını okumak ve yazmakta iyi geliyor. Yoga, meditasyon, masaj, spor, pilates, yürüyüş, resim yapmak, müzik dinlemek gibi sakinleştiren, size iyi gelecek aktiviteleri bulun.

7. Medya/Sosyal Medya Kullanımını Azaltın.

Her türlü medya ve sosyal medya kullanımınızı kısıtlamakta fayda var. Sürekli paylaşılan rahatsız edici görüntülere bakmanın sizi olumlu etkilemesi mümkün mü? Ben şahsen bazı görüntüleri seyrederken sanki kendim yaşıyormuşum gibi etkileniyorum. Çoğu zaman uykuya dalmam zorlaşabiliyor. Benzer etkileri yaşadığınıza eminim. Özellikle uyumadan önce herhangi bir haber okumaktan ya da seyretmekten uzak durun.

8. Özellikle Çocuklar Etraftayken Konuşmayın.

Biz yetişkinler bu kadar etkileniyorken çocukların ne kadar etkilenebileceğini lütfen her an aklınızda tutun ve çocukların yanında bu konuları konuşmayın.

9. Gönüllü Olun.

Yardım etmek, sosyal projelerde görev almak ruhunuza iyi gelir. Olumlu davranışlar hem olumlu duygular oluşturur hem de sürekli şikayet edip sizi hiçbir şey yapmama halinden çıkararak, çaresizlik duygusuyla daha iyi baş edebilmenize yardımcı olur. Yapabileceğiniz iyiliklerin boyutu ve sınırı sizin elinizde. Dilediğiniz gibi kullanın.

10. Farklı Bakış Açılarından Bakın.

Herkesin yaşananlara, olup bitenlere doğal olarak kendi bakış açısı var. Böyle zamanlarda başka bakış açılarından da olayı görmek çok faydalı olabilir. Sevdiğimiz, güvendiğimiz, değer verdiğimiz diğer insanların gözleri ile olaylara bakmak bize farklı bakış açıları kazandırabilir. Ayrıca bizimle aynı fikirde olmayan, tamamen karşıt görüşümüzde olan insanların bakış açılarından görmeye de açık olmak hayatımıza esneklik getirecektir. Başkasının ayakkabıları ile yürümediğimiz sürece onları anlayabilmemiz ve sakinleşebilmemiz çok zorlaşır. Hemfikir olmamız gerekmez ancak anlamak kabulü ve kabul etmek de yeni çözümler üretmek için enerji kazanmamıza katkı sağlar.

Korku Korkunun Besinidir.

Bunların haricinde uyguladığınız size ait yöntemler de olabilir, ne güzel o yöntemleri uygulamaya devam edin. Önemli olan sürekli olanları düşünmeden, üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirerek korku dalgasının devam ettirilmesini durdurmaktır. Korku korkunun besinidir. Şöyle bir düşünün lütfen; kalıplaşmış, otomatik viteste yaptığınız davranışlar, uyguladıklarınız işe yarıyor ve güvende hissetme dahil bir çok ihtiyacınızı karşılıyor mu?

Cevap hayırsa; neyi beslemek ve büyütmek istiyorsanız onu seçin. Bilinçli seçimlerle çok daha etkili, hem size hem de etrafınızdakilere olumlu sonuçlar getirecek olan seçenekleri bulmanız mümkün. Hatırlatın, seçimleriniz hayatınız olur. Her güne doyasıya “Merhaba” diyerek uyanmanız dileğiyle.