TÜRK VE İSLAM TOPLUMLARINDA AŞAĞILIK VE ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSLERİ

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Bugün YeniBirlik'teki 200'üncü yazım. Bu iki yüz yazıda bazen Türk tarihinin derinliklerine, bazen gündelik politikadaki komik çelişkilere, bazen dini meselelere, bazen de küresel ekonomi politiksizliğe değinmeye çalıştım.

Bütün bunları yaparken hep bir iktisatçı gözlüğünü kullandım. Tabii ki akademik iktisattaki tartışmaları, kısa ve uzun dönemli politikalara eleştirilerimi herkesin anlayacağı bir biçimde aktarmaya çalıştım. İktisat deyince akla hep “faiz indi döviz bindi” anlayışının geldiği güzel ve cahil ülkemizde “iktisadın insan davranışlarını inceleyen bir sosyal bilim” olduğunu anlatmaya çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur. Bu süre zarfında desteğini esirgemeyen siz sevgili okuyucularıma ilginiz için teşekkür ederim. Sevgili Avni Abi’me ve Genel Yayın Yönetmenim Okan Abi’ye de saygılarımı sunarım.

Bugün Türk ve İslam toplumlarında aşağılık ve üstünlük kompleksi örneklerine değineceğim. Müslümanların meskûn olduğu ülkeler bu meselede gayet münbit topraklardır. Komplekslerin envai çeşidi, kitle psikolojisinin şehvetiyle yeşermiştir. Çoğumuz da, farkında olmadan, bu kitle psikolojisine bağlı olarak kendimizi irrasyonel düşüncelere kaptırmışızdır. (Kendimi de bunların bazılarının içine dahil ediyorum, DMD). Okurken kimi örneklere kızabilirsiniz, çünkü sonuçta hepimizin içinde bulunduğu toplumun arızalarıdan bahsedeceğim. Ama biraz düşünürseniz, aslında bütün bu toplumsal komplekslerin çok gülünç olduğunu ve bu yüzden bize, en fazla, dış dünyanın güldüğünü söyleyebilirim. Çok uzatmayayım; başlayalım.  

TÜRK VE İSLAM TOPLUMLARINDA “BATI KOMPLEKSİ”

Türk ve İslam toplumlarında ortak aşağılık kompleksini Batı Kompleksi olarak adlandırdım. Şöyle bir genel manzaraya bakacak olursak Türkiye ve İran haricindeki bütün İslam ülkeleri 200 yıl öncesinden başlayarak Batılı emperyalist güçlerin sömürgesi olmuşlardır. Bütün İslam alemi İslamcısından laikine, solcusundan liberaline kuvvetli bir Batı hayranlığı ile beraber Batı’ya duyulan akıl dışı nefret duygusu sahibidir. Bu ülkelerin geri kalmışlığı, halkların millet olamaması, sahip oldukları doğal kaynakları Batılılarla birlikte işleten iş birlikçi yönetimler bu çapraşık toplumsal psikolojinin bir numaralı müsebbibidir. Türkiye ve İran’da ise, mesele, daha farklıdır. Bu ülkeler sömürge deneyimi yaşamasalar bile, geçmişte sahip oldukları refah ve güçle kıyaslandığında bugünkü durumları hayal kırıklığıdır. Türkiye olarak, 1699’dan 1922’ye kadar hep geri çekildik, binlerce kilometre kare toprağı ve milyonlarca insanımızı kaybettik. Bu bizim toplumsal bilinçaltımızda silinmez izler bırakmıştır. Yaşanan travmayı telafi etmek için bir kısım Türkler geçmişin şaşaalı dönemlerine özlemle birlikte bugün geçmişiyle abartılı bir övünme halet-i ruhiyesine girdiler. Bu bir üstünlük kompleksidir. Öte yandan,  diğer bir kısmı ise yenilgi ve hayal kırıklığını abartılı bir şekilde kabul edip, bu başarısızlığın sebebinin bizatihi Türklük ve Müslümanlık olduğu kanaatiyle kendi kimliklerini reddetme durumuna gelmişlerdir.  Bu da bir aşağılık kompleksidir.

MÜSLÜMAN ARAP AYDINLARINDA “TÜRK KOMPLEKSİ”

Yurt dışında çok farklı mecralarda rastladığım Arap aleminden gelen üniversite öğrencileri ve akademisyenlerde bazen açık bazen de örtük bir biçimde ifade ettikleri aynı anda hem Türk’e nefret duyma hem de hayran olma olgusu ile karşılaştım. Halk böyle değildir. Onlar da, esas hedef olarak gördükleri “Batılı yaşam tarzına ve refaha” en yakın duran Müslüman ülke olmamız hasebiyle bir imrenme ve hayranlık söz konusudur. Bunda, Türkiye’nin son yıllarda izlediği bağımsız dış politikanın olumlu yansımaları da bulunmaktadır. Ancak hem Arap milliyetçilerinde hem de Arap İslamcılarında tarihsel bir figür olarak Osmanlı ve onun bugünkü karşılığı olan Türk imgesi olumsuzdur. Arapların ve İslam’ın geri kalmasının sebebi olarak Osmanlı’yı gösterirler. Bunun en büyük örneklerini geçen sene hem Fahrettin Paşa’ya hem de Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira eden Bedevilerle gördük. Gidin yurtdışına, Ermeni ve Rum lobilerine Araplardan ihmal edilemeyecek bir destek görürsünüz. Diyebiliriz ki, gerek Arap milliyetçileri gerekse Arap İslamcıları, Türklerden nefret ederken aynı zamanda bir hayranlık da beslemektedirler. Bu çok bariz bir aşağılık kompleksidir.  

YECÜC VE MECÜC KAVMİ İNGİLİZLER VE YAHUDİLER Mİ?

İstanbul’un düşük geliri grubuna mensup mahallelerinden birinde bir kahvehaneye gidin. Dünyanın ahvali hakkında birkaç soru sorun. Bizim insanımız kendi içinde bulunduğu aşırı borç ve geçim sıkıntısını bir yana bırakıp bir tarih ve uluslararası ilişkiler uzmanı kesilir. Çok seyredilen kanallarda asılsız sıkılan palavraların da etkisiyle dünyadaki bütün sorunların müsebbibi olarak bizzat İngiltere’yi gösterirler. Onların en büyük yardımcısı da Yahudilerdir. “Arkadaş” dersiniz, “İngiltere’nin elinde merhem olsa kendi keline sürer! Nerede dünyayı yönetecek?”. Abiler hemen cevap verir: “Lozan’ın gizli maddeleri”, “Arabistanlı Lawrence”, eski bir Cumhurbaşkanı’mızın “İngiliz Kraliçesinden dizbağı nişanı aldığı”, “Cumhuriyet’i kuranların İngiliz ajanı olduğu“ gibi gerçekleri çarpıtan, ipe sapa gelmez cevaplar alırsınız. Hele Yahudiler, onları hiç sormayın: “Karanlık konseyler”, “üst akıllar”, “dünyayı yöneten gizli güçler”, “masonlar” gibi kavramlar havada uçuşur. Pekiyi, İstanbul’un entelektüellerinin toplandığı kafeterya veya lokallerden birine girdiğinizi düşünün. Farklı kelimelerle bile olsa üç aşağı beş yukarı aynı cevapları alırsınız. Dünyayı bilmeyen birisi, bunları dinlese, kıyamet alametlerinden kabul edilen Yecüc ve Mecüc kavimlerinin İngilizler ve Yahudiler olduğunu düşünür. Halbuki, İngiltere’nin durumu ortadadır. Bir Brexit’i bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Onlar da, tıpkı bizim gibi, kaybedilmiş imparatorluklarının hatırası altında ezilmektedirler. Bırakın dünyayı kendilerini bile yönetememektedirler. Yahudilere gelince… ABD dışındaki Yahudilerin çok büyük bir etkinliği yoktur. İsrail ise canını kurtarma derdindedir. ABD’deki Yahudilerin yarısı da, mevcut sisteme ve bizatihi İsrail’e karşıdır. Örneğin, Kasabanın Şerifi’ne en fazla karşı çıkan isimler Yahudi kökenlidir. Her iki durumda da toplumsal bir aşağılık kompleksinin semptomlarını görmekteyiz: Kendi başarısızlıklarının müsebbibi olarak, gücü ve etkinliği abartılmış dış güçleri göstermek; böylece kendi yetersizliklerinin sorgulamadan üstünü örtmek. Trajikomik…

MİLLİYETÇİLERDE “MOSKOF” KOMPLEKSİ

Özellikle milliyetçi – ülkücü camiada, zaman zaman parlatılan, bir “Moskof Kompleksi” de bulunmaktadır. Esir Türkler oluşu ve her daim bilinçaltımızda yer eden 93 Harbinin acı hatıraları bu duyguyu beslemektedir. Bunlara göre en büyük düşman Moskof’tur. İşin komik tarafı, Rusya’da da benzer bir kompleks vardır. Hatta, en büyük Rus kahramanlarından birisi olan Aleksandr Nevski’yi bir Tatar – Türk işbirlikçisi olarak gören tipler vardır. Ne diyelim… Allah akıl fikir versin.  

BEYAZLATILMIŞ TÜRKLERİN “BATI HAYRANLIĞI”

Türk toplumunun varlıklı, iyi eğitimli ve şehirli kesimlerinde genel olarak bir “Batı Hayranlığı” göze çarpar. Bu Batı Kompleksinin bir telafi mekanizmasıdır. “Madem onlara üstün gelemiyoruz, bari onlar gibi olalım.”, demektedirler. Tabii ki, bu üretim teknikleri açısından değil, ama tüketim tarzı açısından bir benzeyiştir. Matbuatımızın büyük kaptanlarından bir zat, bunun tipik örneğidir: Bir defasında medeni adamların rakı değil şarap içmesi gerektiğini söyleyerek, şişesi 1500 dolardan Petrus şarabı zıkkımlandığını hararetle yazmıştı. Tam bir aşağılık kompleksinin tezahürü…   

CHP’DE “ERDOĞAN KOMPLEKSİ” VE AK PARTİ CAMİASINDA “OSMANLI FETİŞİZMİ”

Dedim ya… Bizim memlekete komplekslerin her birinden yeteri miktarda vardır. Kalan birkaç tanesine kısaca değineyim. CHP’lilerin makus talihinin, bilmem kaç defa aldıkları seçim mağlubiyetlerinin sonucunda geliştirdikleri bir “Erdoğan Kompleksi” vardır. “Ne yapsak yenemiyoruz şu adamı!”, temel sloganlarıdır. Öte yandan, aynı seçim galibiyetlerinin ve yukarıda belirttiğim Batı Kompleksi’nin ortak sonucu olarak, AK Parti camiasında da tarihi, gerçeklerden kopuk bir Osmanlı Fetişizmi ortaya çıkmıştır. Öyle ki, TV dizilerinde Abdülhamid Han ve Ertuğrul Gazi karakterleri, orijinallerinden çok Sayın Cumhurbaşkanı’na benzetilmiştir. Çakma kaftanlar içinde poz veren AK Partili siyasetçiler de cabası. Allah akıl fikir versin. 

Bugünlük bu kadar… Devamı belki başka bir yazıya…