TÜRKİYE NE DER?

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Uçak yolculuklarımdan birinde çıkış kapısında yaşlı bir teyzeyle sohbete dalmıştık. Uçak biraz rötar yapacaktı.

Ancak herkes duruma alışmış şekilde rahatını bozmadan birbiriyle sohbet etmeye devam ediyordu. Bir yandan da gecikme bilgilendirmesine kulak veriyorduk. Yaşlı teyze ileride duran iki yabancıyı işaret ederek yakınmaya başladı: “Rezil olduk yabancılara… Bizim hakkımızda ne düşünürler?” Gülüp geçmiştim ama gülüp geçilecek bir konu değil. Yaşlı bir teyzenin evhamı olmanın da çok ötesinde.

Türkiye uzun süre büyükelçilikler marifetiyle yönetilmiş demesek de yönlendirilmiş bir ülkeydi. Bağımsız karar vermeye çalıştığı anda darbe aparatları çalıştırılır, hizaya çekilirdi. Bu Osmanlı’nın son döneminden itibaren geçerli olan bir mekanizmaydı.

Sadece siyasi erk değil entelektüel camia da Amerika ve Sovyetler arasında parsellenmişti. Bunun üzerine Avrupa ve Amerika matbuatını da eklerseniz “acaba ne derler” diye evhamlanacağımız liste uzayıp giderdi. Tümüyle haksız değillerdi ve çok makul gerekçeleri de vardı. Ama nasıl diyeyim: Devir değişti.

The New York Times veya The Guardian dünya kamuoyunun kılıcını üzerimizde sallayıp dururdu. Gazetelerimizin manşetleri başka ülkelerin bizler hakkında neler söylediğiyle meşgul olurdu. Acıklı, incitici ama bir o kadar da gerçekçi bakış bize bunları gösteriyor.

Şimdi ise durum farklılaşıyor. Türkiye’yi ve yöneticilerini ehlileştirme hevesi yerini hayal kırıklığına terk etmiş durumda. Çok uzun zaman sonra Avrupa ve Amerika ne düşünmemiz gerektiğini dikte ettirmekten vazgeçip neler düşündüğümüzü merak etmeye başladı. Güzel bir gelişme. Onların uyandığı bu gerçeğin yerel uzantıları tarafından da idrak edilip anlaşılmasını umuyorum.

Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle alakalı gelişmelerde Financial Times Ankara mahreçli haberinde, Türkiye’nin Amerika’ya karşı elinin güçlendiğini ama kartlarını ne şekilde oynayacağının belirsizliğini koruduğunu yazıyor. Ha şunu bileydiniz. Kartları nasıl oynayacağına artık bu ülkenin insanları ve seçtiği temsilciler karar vermek istiyor. Bunun için bedel ödemeye hazır olduğunu da her fırsatta gösterdi. 

Şimdilerde popüler soru şu: Türkiye ne düşünüyor? Türkiye ne der?

Elbette gücümüzün sınırlarını iyi bilmemiz gerekiyor ama bunun için nasihat almaya ihtiyacımızın olduğunu düşünmüyorum. İçine düştüğümüz ve bizi yüzyıllardır yöneten aşağılık kompleksinin hiç de iyi bir yöntem olmadığını yaşayarak gördük.

Türkiye, kendi yolunu çiziyor. Bu yolda birlikte yürüyecek refikleri gibi yoldaşlık yapmak istemeyenler de olacak. Zaten mesele yoldaşlık değil asgari saygının gösterilmesi.

Uçak kapısında rezil olduğunu düşünen ileri yaşlı büyüğümüze de dilimiz döndüğünce dönemin değiştiğini söylesek iyi olur. Hepimizin adil kurallarla muhatap olduğu bir dünyaya erişmek istiyoruz. Şimdi yapmamız gereken, Türkiye’nin ne düşündüğünü anlamaya çalışmak olacak. Bu sadece dünya için değil kendimiz için de önemli bir eşik. Dost düşman herkese Türkiye’nin Türkiye’den yönetileceğini açık bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor. Akıllarının bir köşesinde de Türkiye’nin ne diyeceğini düşünmelerini tavsiye ederim. Uçak kalkıyor, arkanıza yaslanın ve yolculuğun tadını çıkarın.