TÜRKİYE'NİN İDLİB'TE ATEŞLE İMTİHANI

Abdullah AĞAR 18 Haz 2019

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
İran-ABD krizinin kızıştığı, kimin kimi nerede ve nasıl maniple edeceğinin, İdlib başta coğrafyanın nerede ve nasıl balon yapacağının ya da patlak vereceğinin bilinmediği şu zamanda,

Asimetrik savaşların kirlilik ve karanlığında,

Vekaletler savaşının başlatılmak istenen yeni evresinde,
Derinleştirilmek ve genişletilmek istenen mezhep ve meşrep savaşlarının tam ortasında,
İran-ABD krizinin kızıştığı, kimin kimi nerede ve nasıl maniple edeceğinin, İdlib başta coğrafyanın nerede ve nasıl balon yapacağının ya da patlak vereceğinin bilinmediği şu zamanda,
ABD-Rus rekabetinin tam ortasında bulunmak istenen denge arayışında,
F-35/S-400 krizi üzerinden balans ve baskı değişkenlerinde, 
Astana’nın fişinin çekilmek istendiği şu dönemde,
İsrail’in toprak genişletme süreçlerinde,
Fırat’ın doğusu ve Menbiç’te YPG/PKK’nın unutturulmak istediği bir dönemde,
Türkiye’nin güç ve yığınağının tüketilmek, bölünmek ya da yanlış yönlendirilmek istendiği bir süreçte,
Yerleşik düzenlerin ve dengelerin-dünya jeopolitiğinin değiştirilmek, yeniden kurgulanmak istendiği bu tarihi evrede,
Ve bu İdlib bataklığında, 
Türkiye’yi karşılık vermek zorunda bırakan REJİM EKSENİNDEN (9 ve 10) Gözlem Noktalarına yapılan KASITLI SALDIRILAR ARKASINDA KİM VAR?
Ya da soruyu şuradan soralım:
Sayısız aktörün ve bileşenin dahil olduğu bu süreçte ve yaşanan saldırılarda KİME, NE FAYDASI VAR?

Rusya kendi hükümranlık sahasından gelen bu saldırılara PROVAKASYON diyor.
Ancak buna salt bir sabotaj ya da gizli bir güç dememiz çok zor. Zira Rejimin ya da Rejim alanlarını kullanan bir başka birilerinin Rusya’ya rağmen bunu yapması olası değil.
Ayrıca havan tespit radarları atışların Rusya’nın güdümündeki Rejim kontrolündeki alandan yapıldığını netleştiriyor. Ayrıca 70’in üzerinde topçu ve havan atışı olacak, gökyüzünde gelişmiş (!) bir İHA ileri gözetleyicilik yapacak ve atışlara düzeltme verecek.
Ve Türkiye bunu anlamayacak.
Öte yandan “Provokasyon” kelimesi doğru ise Rusya’nın Rejim üzerinde sanıldığı kadar etkili, sorumlu/hükümran olduğu sahada da çok da hakim olmadığı ya da olamadığını bir kez daha düşünmemiz gerek.
Hani bunu güçlendiren bir bilgi de yok değil.
Rusya’nın güdümündeki kolordunun Lazkiye taraflarına kaydığı, atışların yapıldığı alanda Rejim’e bağlı İran’a yakın tümen-kolordu devriyesinde bir gücün bulunduğu da bir başka gerçek.
Yoksa birileri başka başka yerlerde fokur fokur kazanlar kaynarken, kaynayan kazanlarını İdlib üzerinden saklamaya, kendini koruma ateşlerini İdlib’te yakıp harlamaya ve bütün bunları yaparken Rusya’nın hükümran olduğu alanları ya da Rusya’yı/Rusya’nın reflekslerini mi kullanmaya çalışıyor?
Sonuçta ne olursa olsun, Türkiye’nin İdlib’te tahrik edildiği, sinir uçlarının ve tepkilerinin test edildiği, olası tepkileri üzerinden de başka faydalar sağlanmaya çalışıldığı bir başka gerçek.

 


Ve bu sarmal içinde karşılıklı güven ve iş birliği üzerine inşa edilen ve devamlılığı arzulanan Astana’nın güvensizlikler içinde gevşiyor ve dağılma riski üretiyor olması.
Bence İdlib, sadece İdlib olmalı ve Suriye içinde çözülmeli.
İdlib, İdlib’ten başka bir şey olursa ne İdlib çözülebilir.
Ne de Suriye!

***

ABD ile İran arasında yaşanan bir kriz var.
Gün be gün gerekçeleri değişiyor ve gelişiyor.
Sanıldığının aksine Trump anlaşmayı, anlaşma metni üzerinden iptal etmedi. 
Eksiklikler üzerinden iptal etti.
ABD tarafı; “Bu anlaşma nükleer atma vasıtalarını (balistik füzeleri) kapsamıyor” diyor.
ABD’nin yedeğindeki Araplar ise anlaşmaya; ‘Üzerlerinde korku ve baskı üreten (!)’ İran’ın elindeki ve geliştirdiği orta ve uzun menzilli füzelerin dahil edilmesini ve İran’ın İran dışındaki (Kudüs Gücü) faaliyetlerine son verdirilmesi istiyorlar.

ABD şu ana kadar İran’ı şunlarla suçladı;
- 12 Mayıs Basra Körfezi Füceyre limanı 4 ticari gemiye sabotaj,
- 14 Mayıs Suudi Arabistan’a ait iki petrol pompa istasyonuna drone’lu saldırı
- 20 Mayıs Bağdat ABD Büyükelçiliği yakınlarına düşen ve Irak’ta faaliyet gösteren İran’a angaje Irak Hizbullah’ı ve Ashab-ül Ehlil Hak’ın adının geçtiği katyuşalı saldırı,
- 13 Haziran Umman Körfezinde petrol tankerlerine düzenlenen saldırılar,
- 15 Haziran yine Bağdat ABD Büyükelçiliği yakınları, yine katyuşa, bir evin üstüne. (Buna dair şimdilik bir açıklama yok)