​TÜRKİYE'NİN LOKOMOTİF SEKTÖRÜ "GIDA SANAYİ"

Serpin ALPARSLAN 18 May 2017

Serpin ALPARSLAN
Tüm Yazıları
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) genel sekreteri İlknur Menlik son derece başarılı takdir edilecek biridir.

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) genel sekreteri İlknur Menlik son derece başarılı takdir edilecek biridir. Yıllık değerlendirme basın toplantısına gittiğimde kürsüde konuşmasını yapıyordu. 

Hafif tebessümleştik.

Konusunda uzman, son derece nazik bir hanımefendi görünce ne yalan söyleyeyim bayılıyorum.

Menlik, Gıda Hattı tarafından yayınlanan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi 2016 Envanteri’nden, AB ve Türkiye Gıda Sektörüne” ilişkin son verileri paylaştı.

Menlik’in verdiği bilgiye göre, AB’nin iş hacmi, katma değer ve istihdam açısından en büyük sektör durumundaki gıda ve içecek sanayi; 289 bin işletme, 1,089 milyar avro iş hacmi ve 150 milyar avronun üzerinde dış ticaret büyüklüğü ile 4,25 milyon kişiye istihdam sağlıyor.

AB Gıda ve İçecek Sanayi, 2015 yılında 98,1 milyar avro ihracat yaparken, dış ticaret fazlası 25,2 milyar avro olarak gerçekleşti. Global gıda ve içecek ihracatı 2005-2014 yılları arasında 2 kattan daha fazla artarken, en büyük ihracatçılar AB, ABD, Çin ve Brezilya; en büyük ithalatçılar ise ABD, AB, Japonya, Çin ve Kanada şeklinde sıralandı.

TÜİK’in 2016 yılında açıkladığı “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri 2015” verilerine göre; Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi’nde faaliyet gösteren 42 bin 520 işletmede, 485 binden fazla kişi istihdam ediliyor. İşletmelerin toplam üretimi 2014 yılındaki 152,4 milyar TL’den, 2015’de yüzde 12,5 oranında artışla 171,4 milyar TL’ye yükseldi. 

Sonrasında Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, konuşmasını yapmak üzere davet edildi. ve  gıda konusunda bilen, bilmeyen herkesin fikir yürüttüğünü, gıda sanayinin haksız bir biçimde enflasyonun müsebbibi olarak hedef tahtasına oturtulduğunu söyledi. Kopuz, “Birileri, ‘vurun abalıya’ misali sürekli ve düzenli bir şekilde adeta gıda sanayicilerini toplumun gözünde itibarsızlaştırma projesi yürütüyor.” dedi.

Gıda sektörünün hem oluşturduğu katma değer hem ihracatıyla Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden birisi olduğunu bildiren TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik, şöyle devam etti: “Gıda ve İçecek Sanayi işletmelerinin yarattığı katma değer, 2015 yılında yüzde15,6 oranında artarak 27 milyar TL’ye ulaşmıştır. Türkiye gıda sektörü, dış ticarette fazla veren sektörlerin başında gelmektedir. Gıda ve içecek ihracatımız, büyük ölçüde Rusya ambargosu ve yakın coğrafyadaki olumsuzluklar nedeniyle 2016’da bir önceki yıla göre yüzde 6,9 oranında azalarak 11 milyar dolara, ithalatımız ise yüzde 2,5 oranında azalarak 5,6 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. 2016 yılında 5,6 milyar dolar dış ticaret fazlası veren sektörde, dış ticaret karşılama oranı ise yüzde 199,6 olmuştur.” dedi. Türkiye de dahil olmak üzere 37 Avrupa ülkesinde gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki fiyat düzeylerine ilişkin endeks sonuçlarına da dikkat çeken Menlik, 2015 yılında 172,2’lik endeks değeriyle İsviçre’nin en pahalı, Makedonya’nın ise 58 ile en ucuz ülke olduğunu, 89,2 endeks değeriyle 23. sırada yer alan Türkiye’deki fiyatların, AB ortalamasının altında olduğunu kaydetti ve ekledi, “2016-2025 OECD-FAO Tarımsal Görünüm Raporu’na göre, fiyatlarda 2015 yılında gözlenen düşüşlerin arkasında, güçlü tedarik büyümesi, genel ekonomik yavaşlamaya bağlı olarak zayıflayan talep büyümesi, düşük petrol fiyatları ve zaten yüksek olan stokların daha da artması gibi nedenler var.”  

TGDF Başkanı Şemsi Kopuzun söylediği gibi ortalama 3 öğün yemek yiyoruz ve günde en az 3 kez ‘gıda’ diye bir şey düşünüyoruz. Günde en az 3 kez herkesin gündeminde yer işgal ediyor diyerek, bilen bilmeyen herkes gıda konusunda fikir yürütüyor. 

Buradaki söylemlere ve iddialara baktığımızda Gıda Sanayinin, tek kalemde ve haksız bir biçimde ‘Enflasyonun ndedni” olarak hedef tahtasına oturtulduğunu görüyoruz. Yani birileri adeta, sürekli ve düzenli bir şekilde gıda sanayicilerini toplumun gözünde İtibarsızlaştırma Projesi yürütüyor.

Gıda sanayicisini itibarsızlaştırmak suretiyle kendilerine kamu hafızasında yer açmaya çalışanların bu tutumları işe yarasa ‘eyvallah’ diyelim. Ama yaramıyor, yaramaz. Çünkü söylediğin doğru değil arkadaş.

Kopuz’un dikkat çektiği üzere; tarımın yapısı itibariyle, mevsim ve iklim koşullarından doğrudan etkilenen bir sektör onlarınki. İklim değişikliğinin etkisiyle tüm dünya gibi ülkemizde de kuraklık ya da aşırı yağışlar gibi olumsuz hava olayları, ürün arzında düşüşlere yol açmakta, bu da fiyat artışlarını beraberinde getirmekte. Üstelik, tarım arazileri yıldan yıla giderek daralmakta ve toprak bozulumları sebebiyle verim de düşmekte.  

Kopuz, tarım ürünleri ihracatında yaşanan olumsuzlukların da arzı etkileyen bir diğer faktör olduğunu vurgulayarak bunu son günlerin gündem maddesi olan domates örneği ile açıkladı:

“Rusya, Kasım 2015’de patlak veren uçak krizinden dolayı, Ocak 2016 itibariyle Türkiye’den tarım ve gıda ürünleri ithalatına yasak getirmişti. İlişkilerdeki normalleşme sürecinde, bazı

ürünlerde kısıtlamaları kaldırılırken, tarımsal ihracatımızda en önemli kalem olan domateste ise yasak hala kalkmadı.Rusya’ya ihracat olmamasına rağmen, domates daha bir hafta öncesine kadar pazarlarda 10 TL’ye satılıyordu. Peki niye böyle oldu? Çünkü Rusya yasağıyla birlikte, özellikle Akdeniz bölgesindeki üretici ihracatın düşeceği, dolayısıyla ürünün elinde kalacağını düşünerek, domates üretiminden çıktı.” 

Son olarak, Milli Tarım Projesi ile Ramazan’da gıda fiyatlarından ve İran’a ihracatta GMP Belgesi sıkıntısından bahsetti. İran’da yaşanan sıkıntıyla alakalı olarak Kopuz, şekerleme sektörü başta olmak üzere gıda firmalarının ihracat yapabilmeleri için, bu ülkedeki ithalatçı firmaların yetkili makamlarından GMP (Good Manufacturing Paractice) belgeleri aldığını hatırlatarak sözlerini şu uyarı ile bitirdi: “İran makamlarının, son dönemde süresi dolan belgeleri yenilemediğine ilişkin şikayetler arttı. Bu belge olmadan ihracatta yapılamadığı için firmalarımız ciddi bir sorunla karşı karşıya. Hükümetten beklentimiz, İran makamları nezdindeki girişimlerin hızlandırılarak, firmalarımızın mağduriyetine son verilmesidir. Aksi halde İran’a ihracatımızda da kayıplar yaşayacağız.”