UZUN BEYAZ BULUTLARIN HÜZNÜ 

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Yeni Zelanda genelde renkli görüntülerle gelirdi gündeme. Haka dansı yapan Maori yerlileri, doğum iznine ayrılan sempatik başbakanı, geniş otlaklardaki koyunları ve elbette yüksek gayri safi milli hasılası.

Birçok kişinin hayallerini süsleyen bir ülke. Uzak mı? Eh, biraz. Ama cennet köşesi işte. Yüzüklerin Efendisi bile bu yeryüzü cennetinde çekilmişti. Hemen herkes dünyanın uzak köşesindeki bu ülkeyi masal diyarı olarak kabul eder. Tarihine baktığımızda Hollandalıların isimlendirdiği bir ülke olduğunu görüyoruz. Zealand ismindeki Hollanda toprağına nispet ederek Yeni Zelanda demişler. Tıpkı Amerika’yı kolonileştirme dönemlerinde şimdi New York olarak bilinen şehre Yeni Amsterdam demeleri gibi. Buldukları, keşfettikleri topraklar büyük bir iştahla saldırırken onların sevdikleri isimlerle bezeyip hayal güçlerini kışkırtmak istemiş olsalar gerek. Oysa eski ismi ne kadar da güzelmiş. Uzun Beyaz Bulutların Ülkesi anlamına gelen Maorice bir ismi varmış. İnsan bir defa yüzünü ufuktan ayırmaya görsün. Kalbi kararıyor ve fenalıklar üşüşüyor zihnine.

Aradan geçen zamanda “medenileştirilen” Yeni Zelanda toprakları birçok göçmenin rotası haline gelmeye başladı. Bunlar arasında Müslümanlar da var tabii. Sonradan geldikleri toprakları adeta vaftiz eden İngiliz yerleşimciler rahatlık günlerinde kendilerine yeni ülküler bulmanın gayretine düştüler. Her şeyiniz var ama bir amacınız yok hayatta. Ne yaparsınız? Bir amacı olmalı değil mi insanın hayatta. Mesela? İngiliz ordusuna yazılıp dünyanın diğer ucundaki Türklere günlerini göstermeye niyetlenebilirsiniz. Ama Türkler size ne yaptı? Önemi yok ki. Sebep bulunur yola çıkınca.

İnsan dediğimiz kuş misali bir gün orada bir gün burada. Kuş demişken aklımıza kiwi düşüyor. Meyve olanı değil ama ona benzeyen bir kuş. Kivi meyvesi Rize’de de yetişir ama bu kivi hayvanı değil. Yeni Zelanda dışında hiçbir yerde bulunmuyormuş bu tuhaf görünümlü kuşlar. Bu kuşun en önemli özelliği uçamaması. Başka uçamayan kuşlar da var, penguen gibi. Allah böyle yaratmış. Hikmetinden sual olunmaz. Uçamayan bu kuş kendi kaderini yaşayıp gidiyor. İsyan etmeden hayatını sürdürüyor. Ama insan suretindeki kiviler öyle mi?

Uçamayınca başlıyorlar etrafı suçlamaya. Neymiş efendim Müslümanlar Yeni Zelanda toplumundan silinmeliymiş. Bu motivasyonla kalkıp iki camiyi bastılar ve 40’ın üzerinde Müslümanı şehit ettiler.

Mesajlarını da net bir şekilde veriyorlar. Ayasofya’nın minarelerini yıkıp Türkleri Asya’ya süreceklermiş. Haçlı kafasının tuhaf mirasçıları olarak görüyorum. İnsan suretindeki bu yaratıklara kivi dememiz mümkün olabilir. Çünkü kendilerinin kanatları yok. Hangi kanatlar bunlar? Biri şefkat, diğeri merhamet. Haliyle uçamıyorlar. Müslümanlara yönelik saldırıların ardından çok şeyler söylenecek ama ben en çok ülkenin üzerindeki uzun beyaz bulutların ne düşündüğünü merak ediyorum. Belki konuşmazlar ama gözyaşlarını akıtırlar yağmur olup ve belki de kanları silmek isterler güçleri yettiğince. Kiviler? Onlara aşağıda insan suretine bürünmüşlerle yaşamaya devam edecekler, çaresi yok.