VAR OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Eskiden Çekoslavakya'nın, Çekya ve Slovakya ayrıldıktan sonra da Çek Cumhuriyeti'nin. Slovakya'nın başkenti Bratislava oldu. Belki bir gün televizyonlardaki bilgi yarışmalarına çıkarsınız da lazım olur. Bu çok kültürlü şehir Alman edebiyatının önemli kalemlerinden Kafka'nın da memleketi. Avusturya-Macaristan'ın parlak projelerinden biri.

Prag, Türk turistlerin gözde şehirlerinden biriydi. En azından döviz kurlarında yaşanan hızlı hareketler öncesinde böyleydi. Yeşil pasaportu olanların Orta Avrupa turlarının vazgeçilmez duraklarındandı. Gelenler tarihi geçmişin korunmasını anlata anlata bitiremezlerdi. Önceden rezervasyon yaptıran Türk turistlerden bazıları belki şu anda Kurban Bayramı’nın ilk gününde Prag sokaklarını arşınlıyordur. Yurtdışı turları artık haddinden fazla pahalıya geldiği için turizm ülkemizin içine kaydı. Ülkemiz cennet canım ne gerek var yurtdışına çıkmaya diyenlerin sayısı yakında artar.

Gevezeliği bir yana bırakıp elli sene önce tam da bugüne dönelim. Varşova Paktı ülkelerinden Çekoslovakya, sosyalizmi içinden geldiği gibi yaşamak gibi bir hülyaya kapılır. Sovyetler Birliği bu işe bozulur. Prag Baharı olarak anılan ve ocak ayında başlayan süreci yakından takip eder. Sonra Prag havalimanına bir uçak ve ardından bir uçak daha gönderir. Sonra başka uçaklar da gelir. 21 Ağustos 2018 günü havalimanı Sovyet askerlerinin kontrolüne geçer. Çekoslovak ordusu kılını bile kıpırdatmaz. Sonra diğer uydu devletlerin tankları Sovyetler eşliğinde Prag’a girer. İşgale yarım milyon Rus askerinin katıldığı ifade edilir. “Özgür” dünya gözlerini yumar ve kendi gündemine dalar. Şehirde silahlı direniş olmaz. Televizyon binası kuşatılır ve ateş altına alınır. Bir süre yayınlarına devam eder işgal karşıtı yayınlar. Kamila Moučková (Tamam kabul ediyorum ismini yanlış yazmamak için kopyaladım) işgale karşı duran televizyon spikerlerinden biridir ve Sovyet işgali tamamlandıktan sonra bir plastik poşet fabrikasına işçi olarak çalışmaya gönderilir. Ne kadar fena değil mi? İşine ancak Kadife Devrim olarak anılan süreçte 1989 yılında dönebilir. 31 sene süren bir dram. Kendisi, Ruslara karşı nazik olabilmeyi zor buluyor. Bugün kendisine adres soran Ruslara yardım etmek konusunda bile kafası karışık. Rusya ve Çekya’nın hokey maçlarını bile bir spor müsabakasının fevkinde görüyor.

Rus tankları, daha önce Budapeşte sokaklarında yaptıkları gibi Prag’da da bir milletin özgürlüğünün üzerinden geçtiler. Askeri olarak kazandıkları başarı, sosyalizmin çatırdamasına engel olamadı. Sosyalizm bir ideoloji olarak savunma hattına ve çöküşe geçmiş oldu. Çöküşü ise bu tarihten yaklaşık otuz yıl kadar sonrasına denk geldi.

Şimdi kendine bir kader tayin etmeye çalışan Türkiye, geçmişte Sovyetler’in uydularıyla birlikte Prag’a girdiği gibi, NATO müttefikleri tarafından işgale hazırlanıyor. Ekonomik kuşatmaya bu gözle bakmalı. Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanında yansıttığı gibi kendi ruhsal girdaplarımızda teselli aramak pek de iyi bir tercih olmayabilir. Zira var olma çabası ağır bir yük ve aradan elli yıl geçse de ödenmeyen bedeller, hesap olarak karşımıza çıkmaya devam edecek. “Kurban” olmadığımız nice bayramlara kavuşmak temennisiyle…