YAHU "TÜRK KAHVESİ" DE NEDİR!

Doç. Dr. Can CEYLAN
Ben bilmiyorum ama bilen varsa söylesin lütfen.; "sâde", "orta", veya "şekerli" olarak sipâriş verilen nescafe var mı?

Bâzen suyu bulandırmak gerekir. Suyun bulanması için de dibe çöken tortunun hareketlenmesi gerekir ki, tortunun içine saklananlar ortaya çıksın.

Hem kapalı alanlarda sigara içme yasağı, hem de kış mevsiminde açık havada oturmaya imkân sağlayan ısıtma teknolojisi sâyesinde caddeler, sokaklar kahve dükkânlarıyla dolmaya başladı. Artık sokaklar sâdece yaz mevsiminde değil, kış mevsiminde de gece geç saatlerde bile kalabalık.

Sayıları ve markaları günden güne artan kahve dükkanlarından birinde gidip sipâriş verirken, “sâde”, “orta” ya da “şekerli” dediğinizde garsondan şöyle bir karşılık duyar olduk: “Türk kahvesi mi?”

Ben bilmiyorum ama bilen varsa söylesin lütfen.; “sâde”, “orta”, veya “şekerli” olarak sipâriş verilen nescafe var mı? Hele hele bu kahve sipârişini Türkiye’de veriyorsanız, ayrıca “Türk kahvesi” demeye gerek var mı?

Başka bir örnekle açıklayayım derdimi. Millî bayramlarda “her yer bayraklarla süslendi” denildiğinde “hangi bayrak” diye merak edeniniz var mı? Yok, çünkü ayrıca “Türk bayrağı” demeye gerek yok.

Çeviri Türkçesi

Yabancı dizilerin dublajlı hâlini seyretmeye başlayalı yıllar oldu. Bonanza, Dallas, Flamingo Yolu, Mavi Ay derken dilimize birçok çeviri kökenli ifâde girdi. Bunlardan en yaygını “kendine iyi bak”tır.

Kahvede de durum farklı değil. “Türk kahvesi” çeviri bir Türkçe ifâdedir. Türkiye’de kahveyi “sâde”, “orta” veya “şekerli” içiyorsanız, ayrıca değil “Türk kahvesi”, hatta “kahve” demenize bile gerek yoktur. Tıpkı “bayrak” deyince “ay-yıldızlı bayrağımız” anlaşılması gibi.

Peki ya lokum?!

Biz kahveyle uğraşaduralım, “Türk lokumu” ifâdesi çoktan dilimize yerleşti. Bu da “Turkish delight”ın Türkçeye çevirisidir. Peki “Turkish” olmayan “delight” var mı?

Lokum ya da kahveye, “Türk” kelimesiyle tamlama yaparsak, Türk olmayan lokum ya da Türk olmayan “orta kahve” de varmış gibi bir anlam ortaya çıkıyor.

“Beyaz Türk”

Suyu biraz daha bulandırayım. Ertuğrul Özkök’ün dilimize kazandırdığı(!) “Beyaz Türk” ifâdesi, “beyaz olmayan Türkler” kavramını da bilinçaltımıza yerleştirmiştir.

Bir taraftan kutuplaşma ve ötekileştirmeyle mücâdele verilsin, ama diğer taraftan kırk yıl hatırı olan kahveye hiç gereği yokken “Türk kahvesi” deyip ötekileştirilsin! “Sâde kahve”nin Türk’ü veya Türk olmayanı olmadığı gibi, Türk’ün de siyahı beyazı olmaz.

Kahve üzerinden açılan kutuplaştırma kapısı açılalı çok oldu. Ardından o kadar çok kutuplaştırma kapısı ve penceresi açıldı ki, artık cereyan yapmayan yer yok. “Ağız alışkanlığı” hâline getirme taktiğiyle günlük dilimize yerleştirilen nice ifâde ile kutuplaştırmanın ve ayrıştırmanın yanında, bir de yabancılaştırma işlemi uygulanıyor. Türkiye’de kahveye “Türk kahvesi” demek, İtalya’da “İtalyan pizzası” demek kadar tuhaftır. Ama biz bu yanlışa karşı o kadar bakar kör hâldeyiz ki, turistik yerlerdeki lokantaların mönülerinde lahmacunu “Turkish pizza” diye yazmaktan rahatsızlık duymuyoruz.

Bunları okuyan bâzıları “Türk kahvesi denmesin” ifâdesini tersinden anlayıp “Türk” kelimesinden rahatsızlık gibi bir anlam çıkarabilir. Bu gibi tersinden anlama meraklıları istedikleri kadar günâhımı alabilirler; hafiflerim. Ama Türk kelimesini kör göze parmak gibi kullanarak Türklüğe faydadan çok zarar getirilmektedir. Bu kendi kendimize yabancılaşmaktır. Nasıl “ıslak su”, “sıcak ateş”, “aydınlık ışık”, “üç köşeli üçgen” “eğimli yokuş”, “soğuk buz” demeye gerek yoksa, özbeöz Türk olan kahve pişirme şekline ayrıca “Türk” deyip, nescafe veya espresso gibi cânım kahvemizi kendimize yabancılaştırmayalım.