YALNIZ KURT, MEDYADA YALNIZ

Doç. Dr. Can CEYLAN
Osman Sınav anlatıyor ama anlaşılıyor mu? Kurtlar Vadisi'ne yapılan itibarsızlaştırma, mizahlaştırma üzerinden mesajı saptırma gibi medya oyunlarını göremiyoruz.

Türkiye televizyon târihindeki büyük kırılmalara imza atan Osman Sınav’ın son dizisi Yalnız Kurt, Cuma akşamları ATV ekranlarında seyirciyle buluşuyor. Yalnız Kurt, Osman Sınav’ın Deli Yürek ile başlayan ve Kurtlar Vadisi ile zirveye çıkan “Türkiye gerçeklerini anlatma” misyonunun şimdilik son basamağı. Kurtlar Vadisi’nde “Türkiye’nin karanlık vadisindeki gerçekleri” anlatan Osman Sınav, Yalnız Kurt ile Türkiye’nin kırk yıllık baş belâsı FETÖ yapılanmasını, kırk yıllık sürece geri dönüşler yaparak bugün terör örgütüne karşı verilen mücâdele ile anlatıyor. Fuat Uğur’un Türkiye gazetesindeki köşesinde 3 Şubat 2022 tarihli tahlil yazısı ve Yüksel Altuğ’un Sabah gazetesindeki 10 Nisan 2022 târihli yazısından başka bir yazıya rastlamadım. Bâzı internet sitelerinde dizi hakkında çıkan haberler ise Cihan Ünal gibi usta bir oyuncu için “Cihan Ünal kimdir?” gibi gereksiz sorularla dolu.

Osman Sınav anlatıyor ama anlaşılıyor mu? Kurtlar Vadisi’ne yapılan itibarsızlaştırma, mizahlaştırma üzerinden mesajı saptırma gibi medya oyunlarını göremiyoruz. Kurtlar Vadisi’ni “siyah takım elbise giyen mafya bozuntuları”, “Ömer Baba’nın hikayeleri”, “34 PLT 34” plakası gibi şeylerle itibarsızlaştırmaya çalışanlar Yalnız Kurt’u hiç görmüyorlar.

Aslında bu ilk değil. Kurtlar Vadisi’nin yapımcılığını Osman Sınav-Sinegraf’tan devralan ve Pana Film’i kurup dizinin daha sonraki yüzlerce bölümü çeken yapımcı Raci Şaşmaz benzer bir durumu anlatmıştı. Pana Film’in 2007 yılında Kadıköy-Kızıltoprak’taki ofisine yaptığım bir nezâket ziyâreti sırasında, Pana Film’in Show TV’de yayınlanan “Ayrılık” adlı dizisi hakkında yapımcı Raci Şaşmaz, medyanın diziyi görmezden geldiğini olumlu ya da olumsuz olarak hiçbir haber çıkmadığını söylemişti. O kadar ki, o yıllarda gazetelerin televizyon sayfalarında yayınlanan kanalların program akışlarında bile göstermediklerini anlatmıştı. Gerçek bir hikâyeye dayanan ve ASALA terörünü anlatan dizi birinci sezonunu tamamlayamadan yapımcısının aldığı karar ile bitirildi.

Ayrılık dizisi, ASALA’nın 27 Ocak 1973 tarihinde ABD-Los Angeles’ta görevli Türk diplomatlar Başkonsolos Mehmet Baydar ve konsolos Bahadır Demir’in Baltimore Oteli’nde öldürülmesi ile başlayan süreçte ASALA terör örgütünün yapılanmasını ve katliamlarını anlatıyordu. Bunu da “Ermeni terörü” değil “ASALA terörü” vurgusu ile yapmaya dikkat ediyordu. Ama medyadaki bâzı “eşik bekçileri” buna izni vermediler.

Yalnız Kurt, neden yalnız?

Şimdi aynı şey Yalnız Kurt için yapılmaya çalışılıyor. Bunun sebebi sâdece jenerik müziğinde zikri andıran “Allah Hay” lafzının kullanılması değil, tabi. Ayrılık adlı dizide ASALA terör örgütünün gerçeklerinin bilinmesinden rahatsız olanlar, şimdi FETÖ terör örgütü ile ilgili gerçeklerin ve tarihsel arka planın bilinmesinden rahatsız olmuş olacaklar ki, derin bir sessizliğe gömülmüş durumdalar. FETÖ’nün hâlâ kriptolar üzerinden faaliyetlerine devam ettiğini, “karargâh imamları” gibi sözde görevlendirmelerin hâlâ aktif olduğunu anlatan Yalnız Kurt adlı dizi, nedense dizilerle ilgili yayın yapan magazin programlarında hiç gözükmüyor. Her dizi için yapıldığının aksine oyuncuların özel hayatı incelenmiyor. Seneler sonra ekranlarda gördüğümüz Cihan Ünal gibi usta bir oyuncu ile bir haber yapılmıyor.

Yalnız Kurt, ilk bakışta FETÖ’nün 15 Temmuz sonrası nasıl bir strateji izlediğini anlatıyor denebilir. Ama özellikle Nizamettin Köz ve bir ABD vatandaşı olan Mira adlı karakterler üzerinden anlatılan konu, FETÖ’nün aslında çok daha büyük ve uzun vâdeli bir plânın küçük bir parçası olduğu ve “başarısız” oldukları için B plânının devreye sokulmuş olmasıdır. “Okyanus ötesi”nin aslında Pensilvanya’daki çiftlik evi olmadığı, kendini “kâinat imamı” zanneden terörist elebaşına da emir veren bir yapı olduğu anlatılmaktadır.

“Nizamettin Köz” ismi de eski FETÖcülerin tam bir “FETÖcü kimliksizliği” örneği olarak, “köz” şeklinde hâlâ bir yerlerde, kendilerini küller altında sakladıklarını ve devletin yapısı içinde varlıklarını sürdürdüklerine bir işâret olarak seçilmiş hissi veriyor. Mira’nın Altay’a Kafkasya’da bir hapishâneden bomba uzmanı bir mahkûmu kaçırma görevi verirken “bu sayıları unutma” deyip söylediği “27 04 41” rakamlarının ise FETÖ elebaşının doğum târihi (27 Nisan 1941) üzerinden bir işâret olması da, “F serisi” 1 Dolar gibi, histen öte bir olgudur.

Tabi bunların anlatılması, FETÖ ile verilen mücadeleden rahatsız olan Türkiye içindeki şer odaklarını rahatsız etmektedir. Kurtlar Vadisi’ne karşı uygulanan itibarsızlaşma stratejisi halkta karşılık bulmadığı için ve Kurtlar Vadisi, tamamen olmasa da, misyonunu yerine getirdiği için, Yalnız Kurt’a başka bir medya stratejisi uygulanmaktadır.

Yapım teknikleri açısından uluslararası standartlara sâhip Yalnız Kurt, ne geleneksel medyada ne de sosyal medyada servis edilmemektedir. Kurtlar Vadisi’ni saniye saniye didik didik edenler, Yalnız Kurt’ta tek bir çekim hatası, kötü oyunculuk ya da benzeri bir hata bulup trollere bile servis ettirmemektedir.

Birileri “incinmiş”

“İncinmek” esprisini sosyal medyadan bilen bilir. Burada ayrıntıya girmeyeceğim. Yalnız Kurt’ta “Viking” lakaplı Tekin Giritli’nin Nizamettin Köz’e bir istihbarat konusunda cevap yerine “İncindin mi?” sorusu aslında bu dizinin birilerini yâni Nizamettin Köz’ün arkasındaki yapıyı incittiğine işâret ediyor.

Bu dizi birilerini incitmiş ki, medya Yalnız Kurt’u görmezden geliyor, göstermiyor; duymazdan geliyor; duyurmuyor. Diziyi yalnız bırakıyorlar. Değil iyi reklamını yapmak, itibarsızlaştırmak için bile kötü reklamını yapmıyorlar.

Yalnız Kurt, ne anlatıyor?

Yalnız Kurt’un birilerini rahatsız ettiğini tahmin ettiğim birkaç özelliğinden bahsedeyim. Yalnız Kurt, Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde kırk yıllık bir süreçte yapılanan ama hesapları 15 Temmuz’da tersine dönen “bir dolarlık” ve “on dakikalık” FETÖcülerin artık sâhipleri tarafından devre dışı bırakıldığını ve zâten devrede olan daha büyük bir plânın, yine FETÖ’de kullanılıp başarısız olanların kendilerini affettirmek için kullanılarak, devreye sokulduğunu anlatıyor.

Bu plân da, sokaktan gelip palazlanan mafya yapılanmalar ve yasadışı diğer faaliyetler ile kendini finanse ederek, yâni yine Türkiye’nin kanını emen “kara para”yı yine Türkiye aleyhine kullanarak yürütülmektedir. Bir başka deyişle, Türkiye’ye cephe alanlar yine beş kuruş para harcamadan, Türkiye’yi Türkiye’nin kaynaklarını kullanarak yıkmak için çalışmaktadırlar. Bunda da yine hainlik tecrübesini FETÖ’de en üst düzeye çıkarmış, satılık, kimliksiz, kişiliksiz kriptolar kullanılmaktadır. FETÖcülerin bir kısmı müebbet hapiste cezâlarını çekerken, bir kısmı her terör örgütünde olduğu gibi yurt dışında lüks hayat sürerken, bir kısmı da “verilen görevleri” yaparak hayatta kalma çabasındadır. Ama artık ne “imamlar”, ne “abiler”, ne de “ablalar” vardır. Bir başçavuş “karargâh imamı” olarak tuğgenerale emir verse de, esas emir Mira isimli bir sekreter vâsıtasıyla sâdece kod adı (5 Numara) bilinen birinden gelmektedir.

Peki kurtlar ne yapıyor?

Dizinin adı “Yalnız Kurt” olsa da kurtlar, yalnız değildir. Hepsinin adı “Yetim kurt” olarak geçiyor. Yetim, babası hayatta olmayan kişiye denir. Kurtlar, “yetim”dir ama “öksüz” yâni annesiz değildir, çünkü hepsinin ve hepimizin annesi, vatan bildiğimiz Türkiye’dir.

15 Temmuz gecesi annesi ve babası öldürülen Gündüz Selçuklu, senelerdir büyük bir gizlilikle sürdürülen “Yıldırım Projesi”ni onca engellemeye, 1949’da Nuri Killigil Paşa’ya yapıldığı gibi suikast ve hatta bombalamaya rağmen gerçekleştirmiştir. Böylece Türkiye, tamamen yerli ve millî olan bir hava savunma sistemine sâhip olmuştur. Gerçek hayatta S-400’lerden bile rahatsız olanların kurgu bile olsa Yıldırım Projesi’nden rahatsız olması ve diziyi görmezden gelmesi şaşırtıcı değildir. Arif ile Davut Bahadır’in ilk karşılaşmasında Arif’in “sebat kelimesini anlamamasında verilen “rahatsız edici” mesaja hiç gelmiyorum bile.

Osman Sınav her zaman yaptığı gibi, senaryonun satır aralarına önemli mesajlar gizlemektedir. “Viking” lakaplı Tekin Giritli, emniyette kendisine sorulan “Kimsin sen?” sorusuna cevap verirken babasının Girit Türk’ü, annesinin Sivaslı olduğunu ve babasının diplomat olarak görevli olduğu Beyrut’ta doğduğunu söyler. Anne ve babası, ASALA terörüne Beyrut’taki saldırıda kurban gitmiş ve şehit olmuştur. Yâni kendisi de bir “yalnız kurt”tur.

Ama önemli olan bu sahnedeki “ASALA terörü” ayrıntısıdır. “Ermeni terörü” gibi, medya tarafından kamuoyunun diline dolandırılan yanlış ifâde yerine doğrusu olan “ASALA terörü” ifâdesi kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun unsurlarından Arapları, Kürtleri, Ermenileri yalan yanlış yakıştırmamalarla düşman bellememize sebep olanlar, “Araplar bizi arkadan vurdu” derken aynı oyunun bir başka hamlesini “Ermeni terörü” ile yapmıştır. Birkaç Arap kabilesi yüzünden tüm Araplar ve Avrupa destekli ASALA terör örgütü yüzünden tüm Ermeniler düşman olarak yaftalanmıştır.

Osman Sınav, yapımcı dehâsını dizinin misyonu ile birleştirip senaryoya böyle önemli ve hassas bir “nüans” yerleştirmiş. Bunun birilerini rahatsız etmesi mümkün değildir. Ama “Türkiye’nin son kırk yılına damgasını vurmuş birinin tedrisatından geçtim” diyen Nizamettin Güz’ün onu var eden bu yapıya ihânet ettiğinin vurgulanması başka bir rahatsızlık(!) sebebidir. Geçen Cuma günü on ikinci bölümünü seyrettiğimiz Yalnız Kurt dizisinin birilerini daha çok rahatsız etmesini umuyorum.