YANLIŞ KİŞİYİ SEVMEMEK…

Aslı SERTDEMİR 23 Ara 2017

Aslı SERTDEMİR
Tüm Yazıları
Kış güneşinin biraz yüzünü gösterdiği bir pazar günü.

Kış güneşinin biraz yüzünü gösterdiği bir pazar günü. Milletin maaile, sevgilileriyle, ya da bir önceki geceden kalma arkadaşlarıyla yaptığı, o pazar kahvaltıları, pardon geç saatlerde yapılana brunch diyorduk, değil mi?  Neyse tüm bunları görmemek ve moralimi daha da bozmamak için evimde oturup, televizyon karşısında söylene söylene zap yaptığım rutin pazarlardan…  Bütün bunlar yetmezmiş gibi, o da ne!  İçimden deli gibi kanalı değiştirmek, hatta daha ileri gidip elimdeki kumandayı o hiç sevmediğim televizyondaki kadına fırlatmak geldiyse de kahrolası merakıma yenik düştüm. Her kıskanç kadın gibi. Derinlemesine inceleyip, “Elmacık kemiklerini yaptırmış mı acaba? Şurasını da şişirmiş’’ derken. Gayri ihtiyari söylediklerine kulak kabarttım.

‘’Yok artık, bu kadarı da fazla. Daha geçen gün Nazo ile konuştuk bunları. Ne ara kimden duydun ki sen? O sohbette yoktun ki. Ayrıca arkadaşım da pek sevmez seni, konuşmuş da olamaz seninle” dedim. Hem de sesli, biraz da öfkeli. ‘’Ben büyüdükçe, anne ve babama daha çok ihtiyacım olduğunu anladım ve her geçen günde bu ihtiyacım büyüyor’’ dedi.  Ve devam etti, malum şahıs… Ergenlikte herkes gibi, her şeyi bildiğini sanan ben. O kadar ısrarı hiçe saydım. Kısıtlanmıyor, korunuyormuşum yeni anladım. Hata yapma diye, kızmamışlar, bağırmamışlar ki, yalvarmışlar bana. Şimdi anladım. Babam sakınmış, kıskanmış erkenden beni elinden almasınlar diye. Şimdi aydım. Şu an ise, almasın onu benden diye, ben yalvarıyorum Allah’ıma. Şimdi ben sakınıyorum onları gözümden, bir şey olacak diye birine uykularım kaçıyor. Ve hala kendimi onlara ispatlama derdindeyim. Her yaptığım şeyde benimle gurur duyduklarını duymak, küçükken olduğu gibi ‘’aferin kızıma’’ deyip de başımı okşasınlar bekliyorum. Onların onayı benim için artık eskisinden ve herkesinkinden, çok daha mühim.            Şimdi bakıyorum da eski doğrularım, adım kadar yanlışmış. Bunu idrak etmek uzun zaman aldı. “Baba, iki kere iki dört değil mi?’’ diye soruyorum dedi...  

Başımda hala duran yastık izi, an itibarı ile diken diken olmuş saçlarımla, artık yoktu. Fırsat bu fırsat tabi ki hemen Nazo’yu aradım. “Aç aç televizyonu bak ne diyor. Sen söyle, biz de aynı şeyleri konuşmadık mı? Dejavu valla. Ya da kadın yan masadaymış da biz görmemişiz’’ 

Sunucu; “Neden evlenmeyi hiç düşünmedin’’ diye sordu. Güldü… Her ne kadar şu an olmadığı iddia edilse de. Bal gibi olan. Evde kalma ve yalnızlık fobisini ben de yaşadım. Bu fobi ile ben de hatalar yaptım. Başlamaları hata, bitmeleri belki daha da hata olan bir çok tanışmalar, denemeler. Ama sonrası Instagram özlü sözleri için yeterli bilgiye dönüştü.Hala aşka inanıyorum, diye devam etti. Yaşının ve sayısının olmadığını düşünüyorum. Aşksız ve kadere yazılmayan hiçbir şeyi zorlamamam gerektiğini biliyorum. Ve bu konu da büyüklerin söylediklerine kesinlikle kulak verilmesi gerektiğini anladım. 

Gülümsedim…  Kadın benim için, ilginç hatta söylemek zorda olsa samimi ve sempatikti artık.                       

Sunucu; “Biraz kendini, kendin de olan değişimleri anlatır mısın?” dedi. 

Çok değiştim ve değişeceğim de sanırım. Öğrendiğim ve yaşadığım her şey beni değiştiriyor, törpülüyor. Ben “yedisin de neyse yetmişinde de odur” lafına çok da inanmıyorum. İskelet belki değişmez ama vücut şeklimiz hayat şeklimize göre nasıl değişiyorsa, işte biz de yaşadıklarımız ve öğrendiklerimizden değişime uğruyoruz, uğramalıyız da. En başta şunlar değişti bende: Olanı bilmem, ama olmayan hiçbir şeyin uzun süre yasını tutmuyorum artık. Kendime kızıp küsmüyorum, suçlamıyorum. Kendime karşı daha anlayışlı daha sabırlıyım. Hata yapma ihtimalimin olduğunu ve bunun da doğal olduğunu düşünüyorum artık. Fark ettim ki eskiden kendimi sevmiyormuşum aslında. Artık seviyorum. İstediklerimin bir başkasında olduğunu gördüğümde de itiraf ediyorum, kıskanıyorum. Ama haset edip sorgulamıyorum, neden o? Ben değilim sorularını sormuyorum. Sonuç da karar mercii olmadığımı net idrak ettim. 

Gözlerimi kulaklarımı bir an bile ayırmadan izlemiştim programı. Normal de bir kaç dakika bile tahammül edemediğim birini, nasıl bu kadar uzun uzun dinleyebildim. Bana neden bu kadar zeki, anlayışlı ve en önemlisi tanıdık geldi. Ben mi çok yanlış tanımıştım? Ya da iyi tanımayanlardan mı dinleyip de karar vermiştim, onu sevmediğime. Aslı astarı aynı taraf da olduğumuzu fark edemedim. Ondan öğreneceğim ve onunla güzel vakit geçirebileceğimi hiç düşünemedim. Aynı yollarda, benzer sorunları yaşayan kadınlar olduğumuzu ve bunları paylaşıp, yardımlaşabilme olasılığımızı es geçmişim. Umarım bir gün o yolların birinde tekrar karşılaşır, onunla aynı taraftan sohbet edebiliriz.