Vakıf Katılım web

YAPTIRIMLAR KARŞISINDA TÜRKİYE'NİN GÜCÜNE İNANMAK!

Arzu ERDOĞRAL 16 Ara 2020

Arzu ERDOĞRAL
Tüm Yazıları
Türkiye'yi kendilerince hizaya çekmek isterlerken diğer taraftan da ağır yaptırımlara cesaret edemiyorlar.

AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye yönelik bazı sembolik yaptırım kararları alınmış ancak bu yaptırımların uygulanması Mart 2021'e ertelenmişti. Bu haberi duyuran Reuters, Joe Biden ile yaptırımların genişletilmesi konusunda koordineli çalışma içine girileceğini de yazmıştı.

Türkiye’yi kendilerince hizaya çekmek isterlerken diğer taraftan da ağır yaptırımlara cesaret edemiyorlar.

Diğer başka bir adım ise ABD’den geldi. S-400 nedeniyle Türkiye’ye yaptırım da içeren 741 milyar dolarlık savunma bütçesi tasarısı ABD Senatosu'nda kabul edildi.

Yasa ile birlikte ABD Başkanı Trump'tan, 12 yaptırımdan en az 5’inin 30 gün içinde Türkiye’ye karşı uygulaması talep edilse de Trump, tasarıyı veto etme tehdidinde bulunmuştu. Ancak bilindiği üzere tasarı Kongre’nin her iki kanadında da vetoya imkan vermeyecek bir çoğunlukla kabul edildi. Trump tasarıyı imzalamasa da 10 gün sonra yasalaşarak yürürlüğe girecek. Yani her şekilde 20 Ocak'ta koltuğa oturacak Biden, Türkiye ile karşı karşıya gelecek.

ABD basınında yer alan haberlere göre ise Trump'ın listede yer alan maddelerin en hafiflerini seçmesi bekleniyor.

Tabi burada yaptırımların hafifliğinden çok Türkiye ve ABD ilişkilerinin daha da büyük bir zarar görmesi söz konusu.

ABD’yi her zaman diplomasi ve müzakere masasına çağıran Türkiye’nin bu tarz dayatmalara boyun eğmeyeceğini aslında onlar da çok iyi biliyor.

Etkilenme mutlaka olsa da sonuca bakıldığında Türkiye, savunma sanayinde daha da güçlü hale gelecektir.

Zaten ABD’nin verdiği bu kararın siyasi olduğu ortada.

S-400’ler NATO sistemleri bakımından bir zafiyet oluşturmuyor ve Türkiye’nin, bu konuda NATO’nun da katılacağı teknik bir çalışma grubu kurulması teklifleri hep yanıtsız kaldı.

Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olunca ABD’nin tavrı daha anlaşılır oluyor.

Söz konusu Türkiye’nin ulusal güvenliği olunca müttefikliği hiçe saymanın anlamı da ABD’nin hiçbir zaman güçlü bir Türkiye istememesinin bir kez daha dışa vurumudur.

Öte yandan dünyadaki ekonomik krizde nasıl ayakta kaldığımızı, Doğu Akdeniz’deki kararlılığı ve Afrika kıtasına yönelik açılımları ve benzer başarıları görmeyip Türkiye’yi dibe gömerek ülkemizin ekonomik olarak kırılgan yapısı olduğu, kötü dış politika, iç siyasette gerilimler gibi sebepler ile yaptırımlardan çok etkileneceğimizi söyleyenler ile bu süreçte mücadele edecek olmamız asıl en büyük külfetlerden biri.

 Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde içeride siyasi çıkarlar için nasıl yalnız bırakıldığını görmeyenlerin adeta Biden’den kendilerine yönelik yardım beklemesi de nasıl bir çelişki içerisinde olduklarını gösteriyor.

Ülkemize karşı terör örgütü PKK-PYD’yi destekleyen ABD’nin Biden liderliğindeki yeni yönetiminin Erdoğan karşıtlarından oluşturulmasının güçlü bir Türkiye istenmemesi olduğunu itiraf edemeyenler suçu kötü yönetildiğimiz varsayımı üzerinden okumayı marifet sayıyor.

NATO’dan ve ABD’den bir kopuş olursa sadece Türkiye’nin değil Amerika’nın da büyük zarar göreceğini özellikle dillendirmeyenler, ülkemizin bu yaptırımlar karşısında da mutlaka bir çıkar yolu bulacağı gerçeğini de örtmek istiyor.

Söylenenin aksine Türkiye’nin yaptırımlar karşısında İncirlik ve Kürecik'teki üsleri kapatma olasılığı bile elinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

ABD'nin nükleer başlıklarının devre dışı kalması anlamına gelen bu girişim karşısında da Amerika'nın bu silahları yerleştirmesi için alternatif bir yer gözükmüyor.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce yaptırım tehditlerine karşın, "Sen kiminle dans ettiğinin farkında değilsin. Yaptırımın neyse geç kalma yap” ifadelerini boşuna kullanmadı.

Ülkemizin gücüne inanmamız ise çıkış yoluna ışık tutan en önemli fener niteliğindedir.