Hazreti Peygamber, Berat Kandili olan Şaban ayının 15. gecesine son derece büyük değer vermişlerdir.
Ortadaki bilgi karmaşası içinde yapabileceğimiz şey; şeriatın kurallarına iman ederek ve onlara uyarak, Kur'an ve hadisin taşıdığı hakikatlere doğru yol almaktır. Zaten bunun için de Allah sadece oku dememiş; Rabb'inin adıyla oku demiştir.
Dünyaya gelmek, insan için en büyük fırsatın sunulması demektir. Çünkü Allah'ı tanımak ve O'na kul olma lûtfunu yaşamak dünyaya gelmekle mümkün olur.
Mîraç hadisesi; kulun Allah'a yaklaşması için vesîle kılınmış bir büyük lütuftur. Allah miraçla bizlere, Peygamber'e (s.a.s.) lûtfettiği yaklaşma şeklini öğreterek, yakından yakîne geçmeyi göstermiştir.
Canını Allah yolunda feda eden kimsenin, cennet nimetlerine erişmesine Allah ve melekler tarafından şahitlik edilmesinden dolayı, "gören, tanıklık eden" anlamı ile birlikte kıyamet günü kendisinden Hz. Peygamber ile birlikte geçmiş ümmetler hakkında şahitlik etmesi isteneceği için ona "Şehit" denilir.
İnsan aklıyla muhakeme eder. Problemleri aklıyla; bilgisi, görgüsü, kültürü ve birikimleriyle çözmeye gayret eder. Fakat kalbiyle hüküm verir. Çünkü kalp tasdik makamıdır.
Haset ve çekememezlik denilen kötü huylar için Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuşlardır: "Haset, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi iyilikleri yer, bitirir."
Yetmişli yıllarında bugünkü eğitim problemlerimize el atan sevgili hocam Samiha Ayverdi yorumunda; "Memleket dert ve dâvalarına başını eğmiş her vatandaşın bilmesi gereken bir gerçek vardır.
