Kıyâmet gününde Allah, "Ey kullarım!" diyecektir, "Bana hediye olarak hangi güzel ve iyi davranışlarınızı getirdiniz? Ömrünüzü neye ve nereye harcadınız? Size nimetler verdim, ne yaptınız? Size kuvvetler verdim, nereye sarf ettiniz? Size akıl verdim, ne yolda kullandınız?"
Görülüyor ki orucun hakîkatinde insan vücudunu dünyaya çeken nefsanî her şeyden uzak olup; ruhu, kalbi, vücudu, açlığın mânevî zevki ile besleyerek Allah'a yükseltmek vardır.
Bugün köşemizde sevgili öğrencilerimden Ebru Arslan'ın Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Enstitüsü öğrenci kongresinde sunduğu makaleyi paylaşmak istiyorum.
Tasavvuf bakış açısında hiçbir şeyin aşırılığı olmadığı gibi tüketimin aşırılığını da nefsani bir ihtiyaç olduğunu ruhu memnun etmediğini ancak nefsi azdırdığını çok iyi biliyoruz.
Günümüzde "karı-koca hayat müşterektir" "Sen de evine katkıda bulun" diye koca karısı üzerinde mânevî baskı kuruyor.
"Çalışmak ibâdettir" Çünkü çalışmayan insan makbul insan değildir.
Hepimiz insanlık ailesindeniz, Hazreti Âdem'den geldik.