Bir markayı baştan yaratmak mı daha zor, yoksa ölü bir markayı tekrar diriltmek mi diye dünya otoritelerine sorsak muhtemelen ikincisini seçeceklerdir. Otoritelere aldırmayan, zorluğu pazara çeviren ve gizemiyle tüketici kültürünü harmanlayan Karl Lagerfeld efsanesinin doğuş noktası tam da burası işte.
Bundan birkaç hafta önce Muharrem İnce'nin CHP içinde sessizliğini koruduğunu, yerel seçimlerden sonra ortaya çıkarak genel başkanlık tartışması başlatacağını yazmıştım. Tabi bu durumun olması için CHP'nin seçimlerde uğrayacağı başarısızlığın büyük bir etken olacağını da ifade etmiştim.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Gezi olayları sırasında hafızalara kazınan o meşhur "demokrasi sadece sandık değildir" sözü nihayet hayat bulacak. Çünkü kurmayı planladıkları parti projesi tabela partisinden öteye gitmeyecek. Zira demokrasilerde tabela partilerine de yer olduğu kuşkusuz bir gerçek.
Geçen hafta Pazar günü Oscar törenleri öncesi Alfonso Cuaron'un yönetmenlik koltuğunda oturduğu Roma'nın en iyi film ödülünü alacağına kesin gözüyle bakıyordum.
"Ülkemizde keneviri yok ettik. Kenevirden atlet, fanila dokunurdu.
Sanırım düşünce ve yazı detoksu yaptığım günlerin başıydı. Bir televizyon programında CHP parti meclis üyesi Erdal Aksünger'in, Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'i övdüğü konuşmaları işitince bir kez daha anladım ki temel mesele CHP'nin aday profilinde değil bizatihi mantalitesinde saklıydı.
İspanyol dizileri gündemimize La Casa De Papel'le girdi.
Her ne kadar Kadıköylü olmaktan ötürü kendimi şanslı hissetsem de çocukluğumdan üniversite yıllarına kadar uzanan hayatım İzmir'de geçti…