UEFA tarafından organize edilen uluslararası turnuvaların (Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi) önümüzdeki üç yıl yayıncısı olmak için yerli ve milli yayın kuruluşumuz, kamu yayıncımız TRT'nin parayı bastırıp ihaleyi alması haberi bomba gibi düştü piyasaya. Hangi takımın taraftarı olursak olalım bizim nesil için; TRT ekranlarından maç izlemenin hem de uluslararası turnuvaları takip etmenin keyfi paha biçilemez.
TFF'nin, İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamlardan çok önce taa geçen Haziran ayında yaptığı bazı sponsorluk anlaşmalarının, içinden geçmekte olduğumuz hassas günlerde yeniden gündeme getirilmesi üzerine sosyal medyada bir tartışmadır gidiyor.
Türk futbolunun en kronik ve çözülmesi mevcut şartlar altında mümkün olmayan en büyük problemi nedir diye sorsalar işte yukarıdaki başlık bu zor sorunun cevabıdır aslında.
Sakallı Celal'in dediği; "bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür" tespitinden yola çıkarsak; Türk futbolunda son yıllarda yaşananların her memlekette görülebilen, kendiliğinden oluvermiş, insan hatalarından kaynaklanan, "masum" beşeri hatalar ve yanlışlıklar olduğunu düşünenlerin sayısı günden güne azalıyor. Mefhum-u muhalifinden bakarsak da bunların hayatın olağan akışı dışında yaşanan "şey"ler olduğunu düşünen hayli büyük bir kitle var.
Türk milletinin şaşmaz irfanı burada da kendini göstermiş oluyor ve bu hükümler bizi asla yanıltmıyor.
Fertler ve toplumlar için şiddet asla bir iletişim formu, biçimi, şekli olamaz diye genel kabul görmüş hükmü yazının girişinde belirtelim öncelikle.
Biliyorsunuz bizim mevcut naklen yayın havuzunun ihale süresi bu sezon sonunda tamamlanıyor.