Bugünkü ve bir sonraki yazılarımda, 1950'den bu yana Türkiye'nin siyasetinde hâkim olan ve on yıllar geçtikçe artan bir hızla etkisini arttıran popülizmi anlatmaya çalışacağım.
Türkiye'de yazılı matbuatta ve nev-zuhur sosyal medya ortamında herkesin üzerinde kalem oynattığı bir konu kişi başına milli gelirdir.
Bugünkü yazımda sizlere söz konusu fahiş fiyat tartışmasında kullanılan ve birbirinden farklı anlamlar içeren üç kavramı açıklayıp, bunlar arasındaki farkları anlatmak istiyorum.
Son haftalarda gelen çeşitli anket sonuçlarına bakarak muhalefet partilerimiz seçim sonuçlarıyla ilgili gayet heveslenmiş gibi görünüyor.
Bugün ülkemizde fakir ülkelerden gelen sığınmacı ve göçmenlerin iktisadi yapımıza nasıl etkilerde bulunacağını anlatmaya çalışacağım.
Geçen hafta Perşembe günü Merkez Bankası yüzde 1'lik bir faiz indirimi (yüzde 19'dan yüzden 18'e) kararı aldı. Bu kararın her an gelebileceği tahmin ediliyordu, çünkü Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu bir süre önce "artık manşet enflasyonu değil ama çekirdek enflasyonu dikkate alacaklarını" beyan etmişti.
İktisat biliminin en temel kavramlarından biri de emektir.
Cuma günü yoğunluğum nedeniyle yazımı yazamadım. Geçen pazartesi günü uluslararası göçün iktisadi nedenlerini anlatan teorilerden bahsetmeye başlamıştım.