Efendim, görev yaptığımız ofisteki işimiz İstanbul'da okuyan yabancı uyruklu üniversite öğrencileri ile ilgili.
Grama bile tekabül etmeyen bir virüsün, milyarlarca insanı önüne katıp, nefes nefese kovaladığı şu günlerde elbette ki hepimizin ortak temennisi; bu mücadeleyi biz insanların kazanabileceği ümidi...
Kimi konularda batılıların zihniyetini az-çok hepimiz biliriz. Bazı konularda kendini beğenmişlik had safhadadır.
Günümüzde 'sömürgecilik' sözcüğünü duyduğunuzda, aklınıza eski çağlarda, yüzyıllar öncesinde kalmış bir alışkanlıkmış gibi bir his geliyor değil mi?
Bakıyorum da bu günlerde; geçmişimizde (tarihimizde) yapılmış fakat sonraki dönemlerde izi silinmeye yüz tutmuş veya silinmiş veya sildirilmiş, sindirilmiş bazı faydalı çalışmalara karşı biraz özlemden, biraz da gerekliliğinden dolayı olsa gerek ilgi, alaka var. Bunlar güzel...
Türkiye hepimizin bildiği gibi bu günlere gelene kadar çok badireler atlattı. Hala da bu süreç tam oturmuş değil. Politik, siyasi ve ekonomik saldırılar devam edip gidiyor.
İstanbul da "Uluslararası Öğrenci Ofisi" bünyesinde görev yaptığım için dünyanın birçok ülkesinden Türkiye'ye gelip de yükseköğrenim gören üniversite öğrencileri ile muhatap oluyor ve dertleşiyoruz. Sorunlarını konuşuyor, çözüm noktasında çalışmalar yapıyoruz. Dertlerine, sıkıntılarına dair notlar alıyoruz. Önerilerine de kulak veriyoruz kimi konularda.
"Keşif-Çanakkale" filmi 19 Ekim'de yani 2 gün önce vizyona girdi. Hafta ortası galasına gitme imkanım da oldu. Bir güzel de seyrettik hani. Kalabalıktı...