YAZILIM İHRACATI ÇOK ZOR MU?

Ersin AKMAN 02 Ağu 2018

Ersin AKMAN
Tüm Yazıları
Yıllardan beri Türkiye'nin "teknoloji ihracatçısı" olması gerektiği söylenir.

Bu konuda Vestel gibi üreticiler geçmişte tatminkâr rakamlara ulaşsalar da “teknoloji ihracatı” ile kast edilen şey aslında hiçbir zaman tam olarak televizyon veya laptop olmadı. Bunu söylerken başta Vestel olmak üzere diğer ev elektroniği üreticilerini küçümseme amacında değilim. Aksine her fırsatta tüm ihracatçılarımızla gurur duymamız gerektiğini, onların işlerini kolaylaştıracak düzenlemeler yapmamız gerektiğini söylemişimdir.

Bilişim teknolojileri sektöründe görev alanların genellikle “proje yöneticisi” veya “satış direktörü” olduğunu veya bunlara denk pozisyonlarda çalıştıklarını görüyoruz. Oysaki ülkemizin iyi yetişmiş insanları yazılım üretebiliyorlar. Üstelik Türkiye şartları gereği aynı yazılımın Amerika’da (veya Japonya’da) üretilmesindense Türkiye’de üretilmesi çok daha ekonomik oluyor. Zaten Hindistan gibi ülkelerin yıllardır en çok kazandıkları nokta da bu oldu.

Bu uzun ve detaylı girişin asıl nedeni ise İsveç merkezli Ericsson’ın 31 Temmuz tarihinde yaptığı bir toplantıyla LTE konusunda Türkiye’de yerel geliştirme çalışmaları başlattığını duyurması.

Bu duyurunun neden önemli olduğuna geçmeden Ericsson’ın Türkiye yapılanmasına kısaca bakmakta fayda var. Şirketin İstanbul, Ankara ve İzmir’deki teknokentlerde üç tane ArGe merkezi var ve 450’den fazla Türk mühendise, 150’den fazla Türk destek çalışanına sahip. Ayrıca İstanbul’da bir de merkez ofis var. Yönettiği 135’ten fazla ArGe projesinin 30 kadarı TÜBİTAK’tan onaylı.

Ericsson’ın Türkiye’de ürettiği çözümler Peru, Kolombiya, Jamaika, İtalya, Ürdün, Fransız Polinezyası, Filistin, Irak, Yeni Kaledonya, Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya’daki telekom operatörleri başta olmak üzere 20 farklı ülkede kullanılıyor. Şirket artık Türkiye’de ürettiği yazılımlara “Yerli Malı” sertifikası da alıyor. Ve en önemlisi Ericsson Türkiye’nin, ülkemizde her yıl 400 milyon liralık bir satın alma yaptığı söyleniyor ki bence hiç de yabana atılır bir rakam değil.

Yerel geliştirmenin önemi

Şimdi gelin Ericsson’ın LTE-Advanced teknolojilerine yönelik yerel geliştirme çalışmalarının başlamasının ne anlama geldiğini irdeleyelim. Her ne kadar Ericsson Türkiye Genel Müdürü Ralf Pichler, konuyu çok detaylandırmasa da bu duyurudan anlamamız gereken şey İsveçli şirketin Türkiye’de büyümeyi hedeflediği olmalı. Daha doğrusu büyümeyi hedeflediği söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Daha çok Türk mühendise iş imkânı sağlayacak olan şirket belli ki Türkiye’den yazılım ihracatı yaptığı ülkelere yenilerini eklemek, tüm Ericsson ekosistemine Türkiye’de üretilen yeni yazılımlar katmak niyetinde.

Dünyada LTE-Advanced olarak adlandırılan teknolojiye biz Türkiye’de bundan bir süre önce 4.5G ismini verdik. Bugünlerin popüler konusun ise 5G. O zaman Ericsson, Türkiye’de nispeten daha eski bir teknolojinin üretimine odaklanmış olmuyor mu? Aslında olmuyor. Çünkü henüz dünya üzerinde 5G teknolojisi gerçek anlamda kullanılmaya başlanmadı ve kullanıma açıldıktan sonra da 5G’ye çok hızlı bir geçiş olmayacak. Uzunca bir süre daha 4.5G – 5G arasındaki hibrit çözümler kullanılacak. 5G’nin endüstriyel anlamda aktif kullanımı için Endüstri 4.0 ve otonom araçlar gibi şu an için test aşamasındaki kavramların hayatımıza girmesi gerekiyor.

Bu arada birçok çözüm de 4.5G üzerinde geliştirilip kullanıldıktan sonra 5G’ye hazır hale getirilecek. Yani aslına bakılırsa Ericsson’ın Türkiye’deki operasyonlarından çok mutlu olduğunu ve büyük gelecek vadeden 5G teknolojisi için Türkiye’ye yatırım yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

O nedenle Türkiye’de Türk mühendisler tarafından üretilen yazılımların Ericsson markası ile bile olsa dünyanın farklı ülkelerinde kullanılmasından alınacak dersler var gibime geliyor. Bu başarı nedeniyle gurur duyması gerekenlerse 600 kişiden oluşan ekibin kendisi olmalı.