YENİ AVRUPA PARLAMENTOSU'NDAN TÜRKİYE İÇİN BEKLEDİKLERİMİZ

Ozan CEYHUN 24 May 2019

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Nihayet bugün Avrupa Parlamentosu Seçimleri başladı. "Hayırlı olsun" diyoruz.

28 AB üyesi ülkede dört gün boyunca seçimler var. Bugün Hollanda ve İngiltere, yeni Avrupa Parlamentosu milletvekillerini seçiyorlar.

Yarın ise İrlanda’da ve Çekya’da seçimler var. 25 Mayıs Cumartesi Günü Litvanya’da, Malta’da ve Slovakya’da yeni milletvekilleri seçilecek.

26 Mayıs Pazar Günü ise tüm diğer AB üyesi ülkelerde Avrupa Parlamentosu Seçimleri yapılacak.

Seçimlerin ardından 28 Mayıs 2019 tarihinde AB Olağanüstü Liderler Zirvesi’nde seçimler değerlendirilecek. Yeni AB Komisyonu Başkanı’nın belirleneceği kriterler ve diğer üst düzey görevleri alması gereken isimler ele alınacak.

20 ve 21 Haziran 2019 günleri yapılacak olan AB Liderler Zirvesi’nde ise AB Komisyonu’nun yeni başkanı için Avrupa Parlamentosu’na önerilecek isim belirlenecek.

Ve nihayet 2 ve 4 Temmuz 2019 tarihlerinde yeni seçilen Avrupa Parlamentosu Strazburg’ta ilk oturumunu yapacak. Avrupa Parlamentosu’nun yeni başkanı seçilecek. Başkanlık Divanı, Komisyon ve Komite başkanları ve komisyonlar ile komiteler seçilecek.

Ardından 15 ve 18 Temmuz 2019 tarihlerinde Strazburg’ta yapılacak olan ikinci oturumda ise Avrupa Parlamentosu AB Komisyonu’nun yeni başkanını seçecek.

Yukarıda okumuş olduğunuz gibi seçimlerin ardından Haziran ve Temmuz ayları çok yoğun geçecek. Avrupa Parlamentosu’nun yeni başkanı ve AB Komisyonu’nun yeni başkanı çok zor pazarlıklar ve kesinlikle hararetli tartışmalar sonucu seçilecekler. Elbette Türkiye’yi aynı şekilde çok ilgilendiren Dış İşleri Komisyonu ve TBMM ve AP üyelerinden oluşan “EU-Turkey Joint Parliamentary Committee” (KPK) üyeleri de aynı oturumda kesinleşecek.

Evet Türkiye açısından baktığımız, “Avrupa Parlamentosu’ndan ne bekliyoruz?” sorusuna cevap verecek olursak, cevabımız çok kısa: ”Türkiye’ye karşı adil olmasını” bekliyoruz!

“Adil olmak” ne anlama geliyor açalım.

İlk olarak Türkiye ile ilgili görevler dağıtılırken “titiz olmak” anlamına geliyor. Avrupa Parlamentosu her dönem bir “Türkiye Raportörü” belirliyor. Geçmişte yani 2014 -2019 dönemi öncesi Türkiye konusuna vakıf ve çok “titiz” olan raportörler tanıdık. Türkiye’ye elbette eleştirisel yaklaştılar. Tabii ki “Türkiye dostu” olmadılar ama “Türkiye karşıtı” da değillerdi. AB-Türkiye arasındaki ilişkide Avrupa Parlamentosu’nun üstlendiği sorumluluğun bilincindeydiler. Türkiye hakkında raporlar kaleme alırken “tek yanlı kaynaklara” karşı çok dikkatliydiler. Özellikle PKK gibi kanlı bir terör örgütünün çeşitli farklı “kartvizitlere” sahip temsilcilerine hiç şans vermediler. Türkiye ile diyaloğa çok değer verdiler. Elbette sert eleştirileri de oldu ama Türkiye’deki tüm olumlu gelişmeleri de desteklediler. Son beş yılda maalesef yaşamış olduğumuz gibi kösteklemediler.

Yeni Avrupa Parlamentosu eğer Türkiye ile diyaloğa önem veriyorsa 2014-2019 döneminde yapılan hatadan ders çıkarmak zorunda. Son raportör Kati Piri maalesef büyük bir “fiyasko” oldu. Kendisi çok iyi bir insan olabilir. Ancak politikacı olarak “adil” olamadı. Türkiye Raporlarını kaleme alırken kendisine farklı “kartvizitlerle” yaklaşanların bazılarının PKK ya da Fetullah Gülenci FETÖ terör örgütü temsilcileri olduklarını ya fark edemeyecek kadar saf idi. Ya da daha acısı umursamadı. O nedenle raporları Türkiye’de büyük tepki gördü. Avrupa Parlamentosu, Türkiye’de itibar kaybetti. Oysa AB ve Türkiye arasında çok önemli olan diyaloğun sürmesinde AB ve Avrupa Parlamentosu’nun raporlarının rolü çok önemli. Bu nedenle de raportör de çok büyük bir rol oynamakta. İnşallah parlamento deneyimli, “objektif değerlendirmeler yapabilen” ve terör örgütlerine muhatap olmayacak bir politikacıyı yeni raportör olarak görevlendirir.

Aynı şekilde TBMM ve AP milletvekillerinden oluşan “EU-Turkey Joint Parliamentary Committee (KPK)” üyelerinin belirlenmesinde de “titiz” olunur. 2014-2019 döneminde “EU-Turkey Joint Parliamentary Committee” eş başkanının bir Yunanlı milletvekili ve eş başkan yardımcılarının iki Güney Kıbrıslı Rum milletvekili olması hiç yararlı olmadı. Yunanlı eş başkanın hakkını yememeliyiz. “Adil” olmak için çok çaba verdi. Ancak eş başkan yardımcıları ve baz sadece “Türkiye’ye karşı politika yapmak” için bu komitede yer alan milletvekilleri yüzünden başarılı olamadı. Dileriz bu defa “EU-Turkey Joint Parliamentary Committee” üyeleri belirlenirken “kim en fazla Türkiye düşmanı” kriteri geçerli olmaz. Çünkü acilen verimli bir diyaloğa ihtiyaç var.

Bunları yazarken bile üzülüyorum. Kendim de milletvekili olarak görev yaptığım Avrupa Parlamentosu yeni döneminde parlamentoyu “terör propagandası yapmak için kullanmaya çalışan” PKK, PYD, YPG ya da FETÖ gibi terör örgütlerine karşı kararlı bir tavır alırsa çok mutlu olacağız. Aslında olması gerekeni diliyor olmak acı ama maalesef deneyimlerimiz bu sorunu özellikle dile getirmek zorunda bırakıyor bizi.

İnşallah yeni dönemde bunları konuşmak zorunda kalmayız.