YENİ REFORM SÜRECİ VE HDP'NİN KAPATILMASI TARTIŞMALARI

Faruk AKTAŞ 22 Ara 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
HDP'nin faaliyetlerinin büyük bölümü doğrudan terör faaliyeti kapsamına girer ki zaten bu parti, PKK tarafından doğrudan terör eylemlerinin bir unsuru olarak kurdurulmuştur.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlayan HDP’nin kapatılması ile ilgili tartışmalar sürüyor.

Kimileri Bahçeli’nin açıklamalarının Cumhur İttifakı’nda ayrışmaya yol açtığı değerlendirmeleri yapsa da AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un, “AK Parti olarak parti kapatmalarını doğru bulmadıkları ayrıca parti kapatmalarının bugüne kadar Türkiye’ye yarar getirmediği”ni belirterek AK Parti olarak bu konudaki yaklaşımlarının MHP’den farklı olduğunu ortaya koymasına rağmen şu ana kadar İttifak’ı sarsan herhangi bir gelişme yaşanmadı.

Aksine hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de MHP lideri Bahçeli, 2023’teki seçimlerden Cumhur İttifakı’nın zaferiyle çıkacaklarını belirten açıklamalarda bulundular.

Yani bu konuda her iki parti de, kendi pozisyonlarının arkasında durmakla birlikte birbirlerinin görüşlerine saygı duyan bir yaklaşım sergiliyor.

Muhalefet kanadının oluşturduğu Millet İttifakı’nın milliyetçi üyesi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bahçeli’nin açıklamalarını Cumhur İttifakı’nda bir çatlağa dönüştürmeye çalıştıysa da bu konuda “dişe dokunur” bir sonuç elde edemedi.

Ancak yine de başta CHP olmak üzere muhalefetin önemli bir bölümü HDP’nin kapatılmasına karşı oldukları yönünde beyanlarda bulunmalarına karşın bu kesimlerin, bu tartışmadan memnun olduklarını gözlemlemek mümkün.

Hatta bu kesimlerin HDP’nin kapatılması için dua ettiğini kestirmek de çok güç değil.

Bunun birçok nedeni var.

Birincisi HDP, hücrelerinin tümünde PKK terörü virüsünü taşıyor olmasına karşın bu partiler açısından iştah kabartan bir oya sahip.

Dolayısıyla HDP’nin kapatılması halinde bu virüsle çok fazla “enfekte” olmadan, yani gizli ittifaklara yönelme zorunda kalmadan bu oyların Millet İttifakı’na geleceğini umuyorlar ki bunun “kârlı bir hesap” olduğunu söylemek mümkün.

Bir diğer önemli neden böyle bir gelişmenin hükümetin başlattığı reform hamlesini sekteye uğratma ihtimali ki muhalefet cephesinin bu hamleden rahatsızlık duyması da sır değil.

Rahatsızlığın nedeni de reformların kendisinden ziyade, reform sürecinin Türkiye’nin, ABD ve AB ile ilişkilerini düzelmesine vesile olma ihtimali.

Zira bu ülke açısından ne büyük bir talihsizliktir ki bu kesimlerin önemli bir kısmı, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin giderek kopması ve bunun sonucunda iktidarın zayıflaması, hatta düşürülmesi gibi bir beklenti içinde.

O nedenle yukarıda dile getirdiğimiz gibi bu tartışmadan memnun olan muhalefet cephesinin bu tartışmanın HDP’nin kapatılmasıyla sonuçlanmasından da fazlasıyla memnun kalacaktır.

Kuşkusuz Devlet Bahçeli ve onun gibi HDP’nin kapatılması gerektiğini dile getirenlerin haksız olduğunu söylemek mümkün değil.

Zira HDP yöneticilerinin tavır ve davranışları, eylem ve açıklamaları hiçbir demokratik ülkenin kabul edemeyeceği şekilde doğrudan ve alenen terör destekçiliği şeklinde zuhur etmektedir.

Hatta HDP’yi terör destekçisi olarak değerlendirmek bile eksik olur.

HDP’nin faaliyetlerinin büyük bölümü doğrudan terör faaliyeti kapsamına girer ki zaten bu parti, PKK tarafından doğrudan terör eylemlerinin bir unsuru olarak kurdurulmuştur.

Burada mesele, PKK tarafından terör faaliyetlerinin bir unsuru olarak kurdurulmuş bir siyasi partiyle nasıl mücadele edilmesi gerektiğidir.

Bu tartışmalar sırasında bazı yöneticilerinin söylediği gibi HDP’nin kapatılması halinde onun yerine geçecek bir partinin kurulması onlar için “üç günlük iş”tir.

Hatta buna bile ihtiyaçları yoktur ki zaten DBP diye yedekte tuttukları bir partileri de mevcuttur.

Numan Kurtulmuş’un dediği gibi siyasi partilerin kapatılmasının Türkiye’ye bir yarar getirmediği gibi terörle ilişkili partilerin kapatılmasının da terörle mücadeleye ciddi bir katkı sunmadığı da görülmüştür.

Öte yandan partilerin kapatılması hukuki bir meseledir ki yargı bu konuda mevcut yasalar ekseninde kendi sorumluluğunun gereğini yapacaktır, yapıyordur da ancak aslolan siyasi partilerin bir terör örgütünün siyasi koluyla nasıl mücadele etmeleri gerektiğidir.

Askerin ve yargının kendi alanlarında terörle mücadele etmeleri gibi siyasi partilerin de bu yönde yükümlülükleri vardır.

Bu anlamda HDP, Türkiye’deki tüm siyasi partiler açısından rekabet edilmesi gereken bir rakip siyasi parti değil, ülkenin bütünlüğü ve bekâsı için mücadele etmekle yükümlü oldukları bir terör unsurudur.

Kanımca siyasi partiler açısından bunun yolu da bu partinin kapatılmasını istemekten ziyade bu partiye oy veren kitlelerin talep ve beklentilerine cevap verecek politikalar üretmek ve bu kitlelerin ülkenin geleceği açısından değer ifade eden oylarının terör örgütünün uzantısı bir partinin “kâr hanesi”ne yazılmasını önlemektir.

Çok açık ki son 18 yıl içinde bu mücadeleyi neredeyse tek başına veren parti AK Parti’dir.

Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı yeni reform sürecinin en önemli işlevlerinden birisinin de bu olacağını düşünüyorum.

Yani yeni reform sürecinin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesinin HDP oylarında ciddi bir gerilemeye yol açacağı kanısındayım.

Cumhur İttifakı’nın bir bileşeni olarak MHP’nin bu reform sürecine verdiği, vermekte olduğu ve de vereceği destek bu ittifakın gücünü perçinleyeceği gibi Türkiye’nin hem terörle hem de küresel güçlerle mücadelesi açısından hayati önemdedir.