YÜRÜMEYE DEVAM

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Pazar yürüyüşleri üzerine daha önce yazmıştım. Yürüyüşler devam ediyor, o zaman yazmaya da devam edebilirim. Bu hafta Brüksel'de grevlerden dolayı toplu ulaşım araçları sefer yapmamış.

Daily Sabah ve ATV için Brüksel’de çalışan sevgili Mehmet Solmaz bu haberi verdiğinde yürümek için iyi bir sebep daha olduğunu düşündüm. Gerçekten Brüksel düz bir yer ve yürümekle gidilmeyecek yeri yok gibi. Şehirleri yürüyerek gezmek yorucu olsa da öğretici. Pazar sabahları ömrümün çok önemli kısmının geçtiği İstanbul’un Üsküdar’ında Fethi Paşa korusunda yürümeye devam ediyoruz. Artık fotoğraf çekmiyorum. İhtiyaç duymuyorum. Önce kedileri daha fazla fark eder olmuştum. Şimdilerde ise korunun kuşları ilgi alanımıza girdi. Sessizliğin içindeki ötüşleri hoş. Kanat çırpan telaşlı halleri güzel seslerini korunun tamamına iletmek için herhalde. Korunun çaylarının ve bazen de simitlerinin ilk müşterilerinden oluyoruz. Şehir henüz uyuyor. Aşağı inerken Çiko, Süslü ve diğerlerinin kuş saraylarını görüyoruz. Kuşlara daha yakından bakmak için dürbün ihtiyacı bile hissetmeye başladık. Kuş deyip geçmeyin o kadar çok çeşidi var ki. Bizim küçük kız bir kuş resmi yapmış geçende. Ablasına soruyor nasıl olmuş diye. O da güzel diyor. Ama bizimki bununla yetinmiyor. Mustafa Kutlu olsa şöyle derdi diyor: Nesi güzel neresi güzel? Detaylı açıklamak lazım. Bunu istiyor küçük kızımız. Geçenlerde gittiği Mustafa Kutlu söyleşisinden kendine kalanları hayatının içinde kullanıyor. Ben de kendime soruyorum: Yürümeyi seviyorsun ama nesini seviyorsun? Gittiğin yeri mi, yürürken konuştuklarını mı yoksa gördüğün şeyleri mi?

Sevdiklerim arasında elbette yalnız yürümemek var. Hanımla birlikte müstesna zaman geçiriyoruz. Etrafımızda hareketli kişiler var. Taytın üzerine şort giyen amatör koşucular, parktaki spor aletleriyle gevşeyenler, komşusuyla hızlı hızlı yürüyen yaşlı teyzeler, her hafta sonu sabahı basketbol oynayan amatör sporcular… Kuşları, kedileri zaten saydık. Korunun içinde rahat yürümemiz için görev yapan güvenlik ve servis çalışanlarını unutmayalım. Sonra? Sonra kendimiz varız. Tüm alışkanlıklarımızın dışında kendimiz tanımak için büyük bir fırsattır yürümek. Yürürken kendimizin iyi taraflarıyla karşılaşırız. Vücudumuzu tanır, sabrımızı test ederiz. Ne kadar iyi yol arkadaşı olabildiğimiz yine yola çıkınca anlaşılır. Yürümekle yollar aşınmayacağı gibi erken kalkan da çok yol alır. Aklıma Heidelberg’in nehre paralel uzanan Filozof Yolu geliyor. Bu köklü üniversite şehrinin düşünürleri düşünmek için yürürlermiş bu yolda. Ne sandınız? Yattıkları yerden üretmemişler o kadar fikri. Yolun sonunda Türkçesi “Bugün felsefe yaptın mı?” olan bir ibare vardı. Sanırım sabahın erken saatlerinde yürümek hayat felsefemizi değerlendirmek için iyi bir fırsat. Kendi ruhumuzun detaylarına hakim olmak için iyi bir fırsat.

Yürümek zenginleştiriyor hayatlarımızı ve sonrasında eve dönüyoruz. Tüm yüklerimizi dışarıda bırakmış ve tüm ihtiyaçlarımızı almış şekilde huzur içinde günlük hayata devam ediyoruz. Sonra gürültü başlıyor ve bir sonraki yürüyüşe kadar kendimize soruyoruz: Bugün hiç kendinle kaldın mı?