Z KUŞAĞINA GİDEN YOL

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Kadim değerlerin, aile ve toplum soy geçmişimizin kara kutusu olduğunu ve bu mirasa aşina olmanın yeni kuşaklara ulaşmanın anahtarı olduğuna değinmiştik.

Kadim değerlerin, aile ve toplum soy geçmişimizin kara kutusu olduğunu ve bu mirasa aşina olmanın yeni kuşaklara ulaşmanın anahtarı olduğuna değinmiştik. Zira günümüzün temel sorunlarından biri yeni kuşaklarla duygu alışverişinin zayıflamasıdır. Bu sorunun özünde ise gençlerin yakın ve uzak geçmişlerindeki yaşam değerlerinden uzaklaşmalarının önemli bir etkisi vardır.

Amaç yeni kuşaklara ulaşmak ise onları yakından tanımakla işe başlayabiliriz. Yeni jenerasyonların kategorik özelliklerini bilmek, onları anlamak, ortak paylaşım oluşturabilmek için zorunludur. Yapılan çalışmalarda yeni kuşaklar, doğum yılı aralıklarına göre kategorize edilmiş ve özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü (TDK, 2021); yeni kuşağı; nesil, göbek ve jenerasyon şeklinde tanımlamış ve her kuşağın yaklaşık 30 yıllık yaş kümelerinden oluştuğunu belirtmiştir. Genel kabul görmüş tasnife göre 4 ana neslin kendisine has özelliklerinden söz edebiliriz.

KUŞAKLAR ARASINDAKİ FARKLAR

1946-1964 arası doğanların yer aldığı nesil (Baby Boomers); 2. Dünya Savaşı sonrası zorluklar içinde yetişen neslidir. Zorluklar onları hayata karşı daha kuvvetli hale getirmiştir. Sadakat duyguları yüksek, kanaatkâr, toplumsal yaşamı seven, geleneksel duyarlılık ile mücadele güçleri olan, öz güvenleri yüksek, yeniliklerin peşinde girişimci nesildir.

1965-1979 arası doğanların yer aldığı X Kuşağı: dünyadaki önemli değişim ve dönüşümlere şahitlik etmiştir. Dünyada yaşam standartlarının artmasıyla birlikte kişisel yaşamlarına, isteklerine, standartlarına, kariyerlerine önem verir. Aidiyet duyguları yüksektir, kişisel gelişime açıktır, geçmiş ve gelecek dengesini kurmuştur, çalışkandır ve iş yaşamının kurallarıyla uyumludur.

1980-2000 yılları arası doğanların oluşturduğu Y Kuşağı; geçiş dönemi özellikleri gösterir ve kuşaklararası geçişten en çok etkilenen nesildir. Dünyada refahın artmasıyla birlikte çeşitli toplumsal sorunların da yayılması, bu kuşakta önemli bir kafa karışıklığına yol açmıştır. Sanal dünyanın gereklerine alışan bu nesil, küresel bakışı yakalamış, dünya vatandaşlığına yönelmiştir. Daha fazla kazanmak, yönetici olmak, kendi işini kurmak, fazla harcamak, daha çok özgür olmak, şüpheci yaklaşım ve fark edilmek bu kuşağın temel özellikleri arasındadır.

 2000 yılından sonra doğanların oluşturduğu Z Kuşağı; internet teknolojisiyle doğmuştur, dijital dünyanın nimetleri yanında külfetleriyle de iç içedir. Yaşamlarına mobil teknolojiler ve ekranlar hâkimdir. Kişisel hayatları gibi aile ve iş yaşamları da teknolojiden etkilenmiştir. Esnek, uzaktan ve bireysel çalışmayı, az çalışarak çok kazanmayı, kendilerini sanal ortamda temsil etmeyi, daha az sorumluluk almayı, geleneksel yaşamdan çok bireysel yaşamayı tercih ederler.

Dikkat edileceği üzere teknolojiye dayalı bir medeniyet anlayışı geliştikçe yoğun bir değer aşınması da söz konusu. Bugün nene, dede, anne ve baba konumundaki kuşak ile özellikle Z kuşağı arasında hayatın tüm bileşenleri bakımından önemli farklar mevcuttur.

Yoğun teknolojinin birkaç yüzyılda ulaşacağı değişim ve dönüşüm, kısa sürede gerçekleşmiş ve kuşaklararasındaki düşünce, duygu ve davranış makası çok açılmıştır. Zira ilk nesiller; yokluk ve zorluğun yüklediği mücadele alışkanlığıyla toplumsal yaşamın kadim değerlerine aşinadır. Aidiyetleri yüksek, kanaatkâr ve girişimcidir. Oysaki Z kuşağı; ekranlarla örülü bir sanal dünyaya doğmuş, sorumluluk almadan kazanmanın, alabildiğine özgürlüğün, tüketimin ve bireysel yaşamın nimetlerine inanmaktadır.   

KADİM DEĞERLER

Geçmişin kadim değerlerinden uzaklaşan gençlik, ortalama, sade ve sıradan bir insan olmakla yani kendisi olmakla yetinip potansiyelindeki güzelliklerle buluşmak yerine kendisine aşılanan hırsların kurbanı oluyor. Daha farklı, ileri, uç olmaya uğraştıkça asıl farklılığını ve biricikliğini zayıflatıyor, içinde yer aldığı bütünden uzaklaşıyor. Geleceğe ait hayal ve düşlerinde geçmiş yaşantıların gerçek malzemeleri yerine modern dünyanın sanal argümanları belirleyici oluyor. Zira aile ve toplumunun öz değerlerinden uzaklaşmak bireyi, kendi gerçeklerinden koparır.   

Düşünce, duygu ve davranış hayatımızın merkezinde belirleyici güç olan kadim değerler zayıfladıkça modernitenin yüklediği mantık odaklı sanal algılar hayatımızın merkezine yerleşiyor. Aklın zorlandığı yerde imdada yetişen kadim değerlerden yeterince beslenemeyen yeni kuşaklar, cüzi iradelerini yeterince sergileyemiyor. Ötekinden uzaklaştıkça benlik algıları yükseliyor.

Sanal ortama doğan Z kuşağının, toplumun kadim geçmişinin ruh ve irfan değerleriyle buluşmasının çok önemli olduğunu özellikle vurgulamak zorundayız. Ruh sağlığımız, geçmiş ile geleceğin dengesi üzerinde yükselir. Bunun geriye takılmış, tutucu bir duruş gibi algılanmaması gerekir. Zira şehirlerin kaotik yaşam alışkanlıklarına hapsolan yeni kuşaklar, hayatı hayatla ve salt maddi değerlerle sınırlı görmeye yöneldiklerinden, benliklerini merkeze alıp hep kazanma hırsıyla yaşadıklarından kadim geleneğin vasatından uzaklaşıyor. Kök değerlerden uzaklaşıp sade olmakla yetinmedikçe gelecek endişesi hayatı yönetir hale geliyor.

Oysaki kadimden ve kutsaldan uzaklaşmak insan olmaktan uzaklaşmaktır aslında. Zira günümüzde gençler, sevgiliden, en sevgiliden gelen mektup niteliğindeki kutsal metinlerden de uzaklaşıyor.  

Tabii olarak herkes, değişime, yeniliğe özellikle bilimsel gelişmelere açık olmalıdır. Ancak bu, geçmişle savaş anlamına gelmez, gelmemelidir. Bu çerçevede yeni neslin kendi aile ve toplum soy geçmişini anlaması gerektiği gibi yetişkin neslin de yeni kuşağı anlamak için çok daha büyük çaba göstermesi gerektiği açıktır. Kadimden uzaklaşması için ne gerekiyorsa yapılan yeni kuşaklara giden yola ulaşmak için üst kuşak, hal ve davranışlarıyla orta yolda denge bulan bir model olmalıdır. Böylece Davut Sulari’nin pek güzel söylediği gibi hal bilenler çoğalır.

…Hal bilmez elinden çektik yarenler,

Kubbe-i Rahmanda tektik erenler,

Davut Sulari de bir ere tabi,

Çeşme-i hekmetten doldurdum gabı,

Gaynaya gaynaya aktık yarenler….