ZEHİRLİ DİKENLER

Sezai ŞENGÖNÜL
Geçtiğimiz cuma günü akşamı, Ömer Faruk Tekbilek konseri için CRR konser salonuna davetli idim. Yoğun geçen bir günün sonunda biraz olsun "nefes alırız!" diye düşünüyordum.

Akşam saatlerinde bir de duydum ki; aylardır ajan-hain iddialarıyla ülke gündemimizden düşmeyen Brunson efendi tecelli eden adalet sonucu, aynı gün serbest kalmış. Kafamda bazı soru işaretleri olsa da adalet öyle bir karar vermiş, fazlaca diyecek bir laf yok. İşin o yanına dair..

Lakin dikkatimi başka bir şeyler çekti... Gene, daha ilk günden, ilk saatlerden itibaren bakıyorum da acayip acayip laflar ediliyor... Seri şekilde ve hızlıca... Sağda-solda. Yarından sonra "dolar düşer, bakın görün" minvalinde... Ya da "bakın Amerika istedi, nasıl da şöyle şöyle oldu" gibisinden...

Rahip Brunson için mi bu ülke bu dolar krizini yaşadı Allah aşkına!. Sadece bunun için mi? Bunu, bugün hala düşünenler var ise vay hallerine. Bu bir detay, detay... Türkiye başka ülkeler ile iş birliğine gidiyor. Ekseni kayıyor. Asıl sebep bu. Yaşadığımız son krizin ana sebebi bu. Ana damar bu. Bana kalırsa Brunson olayı burada sadece bir kılcal damar, öyle düşünün!

Başka bir deyişle, yani şimdi işler güllük, gülistanlık mı olacak, bu serbest kalma olayı sonrası... Amerika bizle uğraşmaktan vaz mı geçecek? Bekleyip görün. Öyle düşünenler yanılacaklar. Asla vazgeçmeyecek onlar. Son 4-5 yıldır bizlere karşı izledikleri o politikalardan asla taviz vermeyecekler. Ta ki, eksen kayması ve ekonomik ilişkilerin rotası tam olarak onların istediği yöne tekrar dönene, kayana değin. Bahçemize diktikleri "zehirli dikenleri" bir bir bulup, kökünden sökme işini bırakana kadar... Anti parantez, bunları söyleyen ben; bu iş yapılırken birtakım sulandırmaların olduğu gerçeğini de bilmekteyim. Ama bu ana düşüncemi asla değiştirmez... Ta ki, o sulandırmalar, istisna olmaktan çıkıp, artık kaideyi bozacak bir hale gelene kadar...

Diyeceğim o ki; bu tahliye olayını bahane edip bazılar yarından sonra "bakın bakın, dolar azıcık düştü!" diyebilir. Ola ki, biraz biraz düşerse o da. Azıcık bile olsa. Bu bazılarının işine yarayacak bir argüman olacak sonrası için. "Ne yapacaklar ki?" derseniz... İzah edeyim, dilim döndüğünce... Hemen bu işin ardından adaletin, yargının kararlarını gölgeye düşürecek pozisyonu bir an önce alıp; "bu işi Amerika böyle istedi, onlar yaptırdı" diyecekler. Bu naralarının hemen ardından, hatta yarından itibaren de "bakın bu olaydan sonra dolar düştü. Demek ki; Amerika'nın Türkiye'den yapılması hususunda direttiği, yapılmasını istediği başka şeyleri de Türkiye bir bir yapacak olursa, bu isteklere direnmez ise ortalık güllük, gülistanlık olacakmış yahu!" Amerika'nın da bizden isteyeceklerini hele bir düşünün bakalım, neleri ister...

Hasıla artık, az-çok günümüzde iyi tanıdığımız o "hin zihniyet" bunu bile kullanacak karaktersizliğe sahip. Sizi bilmem de, ben böyle bir durum olursa çok da fazla şaşırmayacağım. Haa, bu üç-beş çığırtkanı dinleyen olur mu; onlara kulak asıp da, ona göre adım atan olur mu, zannetmem... Olursa, o da ayrı bir gerzeklik olur zaten!

Neyse efendim aynı günün akşamı, CRR konser salonuna gittim, iyi de oldu. Biraz nefes aldık... Bu arada salon da iyi kalabalıktı. Nefes alıp verenler çoktu yani... Tüm koltuklar neredeyse doluydu... Ömer Faruk Tekbilek iyi bir performans sergiledi. Daha çok bizim müziğimizin döşeli olduğu renkli bir repertuar ile karşılaştım. Güzel bir müzik yolculuğu idi... Enişli, yokuşlu... Aynı zamanda içsel... Sağlıcakla kalın...